Suudi Arabistan ve BAE´nin Kızıldeniz stratejisi

Afrika Araştırmaları Merkezi´nden Kaan Devecioğlu´nun konu ile ilgili analiz yazısı?

Suudi Arabistan ve BAE´nin Kızıldeniz stratejisi

Bu yazı Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri´nin (BAE) son yıllardaki Sudan özelinde Kızıldeniz jeopolitiği bağlamındaki yaklaşımlarını anlamlandırmayı amaç edinmektedir. Bu çerçevede analizde Sudan´daki kriz ortamının öncesinde ve sonrasında yaşanan süreç bağlamında söz konusu ülkelerin niçin Sudan´a yakınlaştıkları ve bölgesel çıkarlarının ne olduğu; buna karşılık Sudan´ın çıkarlarının neler olabileceği göz önüne alınarak tartışılacaktır.

Sudanlıların 2018 yılının son ayından itibaren yaşadıkları ekonomik sıkıntıları sokağa yansıtmalarını takip eden süreçte ordunun yönetime el koyması ve bu bağlamda Sudan halkının sivil yönetime geçiş için mevcut askeri yönetime baskı kurmasıyla ülkede yönetimsel anlamda ciddi bir çıkmaza girilmiş durumdadır. Bu bağlamda Suudi Arabistan ve BAE gibi bölgesel güçlerin ortaklığında geçtiğimiz hafta Suudilerin mevcut askeri yönetime 3 miyar dolarlık bir yardım sözü vermesinden söz konusu kriz ortamını kendi lehine kullanma eğiliminde oldukları anlaşılmaktadır. Bu bağlamda konuyu daha iyi anlamlandırabilmek açısından, Suudi Arabistan ve BAE yaklaşımını Sudan özelinde Kızıldeniz jeopolitiği üzerinden okuyarak, söz konusu ülkelerin bölgesel kazanımlarını da göz önüne alarak daha geniş bir perspektifle ele almak daha faydalı olacaktır.

İÇ DENİZ YAPMA PLANI

Suudi Arabistan ve BAE ortaklığının Kızıldeniz´i bir iç deniz haline getirme ideali, Arap isyanları sürecinde de etkili olmuş ve Mısır yönetimi Sudan, Somali, Eritre, Cibuti, Ürdün ve Yemen üzerinde kurduğu baskıyla söz konusu planlama ekseninde ikili ve çoklu temas çizgilerini sürdürmektedir. Bu bağlamda Suudi Arabistan bölgedeki bahse konu ülkelerle birlikte Aralık 2018´de ?Kızıldeniz Birliğini? kurmuştur.

Suudi ve BAE ortaklığının Kızıldeniz´deki söz konusu stratejisi, güvenlik ve ekonomik çıkarlarını maksimize etme bağlamında iki ayrı perspektifle sıralanabilir. Birincisi, Türkiye, Katar ve İran´ın özellikle Sudan özelinde Doğu Afrika bölgesinde politik nüfuzunu kırmak ve bunun yerine Suudi Arabistan, BAE ve İsrail ortaklığını güçlendirmek; ikincisi ise Mısır´ın Sisi sonrası süreçte bölgesel anlamda yaşadığı güç boşluklarını kullanarak liderlik rolünü üstlenmek ve bu bağlamda kazanacağı cezbedici liderlik rolüyle petrol gelirlerinin düşmesi sonucunda oluşacak ekonomik gerilemeyi Kızıldeniz´de kurmayı planladığı turizm yatırımlarıyla ikame etmektir.