SORULARA CEVAPLAR
Faysal Mahmutoğlu
Soru 1:
Hayat kitabı olan Kur’an’ın anlaşılmasına yönelik çabaların tarihi süreçte kesintiye uğramasına rağmen günümüze kadar devam ettiği gerçeğinden hareket ettiğimizde, sözde “sakıncalı” meallere yönelik engelleyici anlayışın kendisinin, o eski düşünce ve teamülle bir ilişkisinin varlığı hususunda neler demek istersiniz?
Cevap-1
1450 yılında, johannes Gutenberg isimli bir kuyumcu ve mucit, ilk matbaayı icat edip, 5 yıl sonra ilk kitabı basması, bilginin sınırlı sayıdaki elitlerin elinden çıkıp herkesin bilgiye ulaşmasını sağlayan düşünsel bir devrimdi.
İlk basılan kitap, bugün Gutenberg İncili olarak anılan Mazarin İnciliydi.
Bu düşünsel devrim sayesinde Avrupa, ilk yüzyılda büyük çoğunluğu İncil olmak üzere yüz milyon kitap basmayı başardı.
İnsanlar başkalarını dinlemek yerine, yaşamlarına yön veren metinleri kendi ana dilleriyle okumaya başladılar. Bu insanlık tarihinde bir ilkti.
İngiltere Kralı 8. Henry, tüm İngiliz kiliselerinde “İngilizce İncil” bulundurma mecburiyetini kanunlaştırdığında yıl 1536’ydı. Türkler ise Türkçe Kuran’ı okuyabilmek için 500 yıl daha beklediler.
Bilindiği gibi dini bürokrasinin başında Şeyhülislam bulunurdu. Padişah tarafından atanır ve azledilirdi. Tıpkı bugünkü DİB başkanı gibi.
Cumhuriyet döneminde Şer’iye ve Evkaf Vekaleti kaldırılıp yerine 13 Mart 1924 tarihinde Diyanet İşleri Reisliği kuruldu. Latin alfabesiyle ilk Türkçe meal yazma görevi TBMM’nin isteği üzerine Mehmet Akif Ersoy’a verildi. Mehmet Akif, hazırladığı tercümeyi ibadetlerde Kur’an’ın aslı yerine okutulacağı endişesiyle teslim etmedi. Bunun üzerine tercüme işi, daha önce Kur’an tefsiri yazmakla görevlendirilen Elmalılı Muhammed Hamdi ‘ye verildi. Onun tamamladığı çalışma Hak Dini Kur’an Dili adıyla bastırıldı.
Türk toplumu Hristiyanlardan 500 yılsonra hayat kitabı Kur’an’ı anadilinde okuma imkanına kavuştu.
Diyanet işleri Başkanlığı makamı her zaman din-devlet ilişkisi tartışmalarının odağında yer aldı.
Konjonktürel olarak Diyanet’e yeni roller biçiliyor. Ak Parti iktidarında Diyanet’e yeni roller tevdi edildi. Dindar nesil yetiştirme projesi tedavüle sokuldu.
Diyanet siyasal iktidara paralel bir rota çizmektedir. Siyasal iktidarın ideolojik bir aparatı haline geldi.
Başkan Ali, Erbaş, Her konuda din üzerinden yorum yaparak siyasal iktidara destek veriyor. Siyasetin gündeminde olan her konuda fetva olarak yorumlanabilecek ya bir beyanat veriyor veya hutbe okutuyor. En son enflasyon tartışmalarında “fiyatları tayin eden Allah’tır” diyerek siyasete malzeme verdi.
Diyanet aldığı bu kararla din yorumlarını tekeline almak istiyor ki internet çağında beyhude bir uğraştır. Ters etki yapacağı belli. Salt siyasal iktidara yaranma adına iktidara muhalif kimi din damlarının mesajını halka ulaşmasını engelleyici bir tavır olarak yorumlanabilir.
Soru 2:
Modern anlayışlar çerçevesinde ortaya çıkan modern ulus devletlerin, “dine karşı olmaları bir tarafa” onun da, yani dinin de bilimsel açıdan ele alındığı söz konusu iken ve Ak Parti iktidarının da dine bilimsel (ilmi) açıdan yaklaşması gerektiği halde, kitabın mesajının, salt “gelenekçi” anlayışlar çerçevesinde ele alınacak oluşu ile ne/neler amaçlanmak istemektedir?
Cevap-2
Bu soru biraz karmaşık ve anlaşılmaz. Ben anladığım kadarıyla cevaplamaya çalışayım.
Birincisi, modern ulus devletler din karşıtı devletler değil. Çoğunda din-devlet ayırımı vardır. Kiliseler açıktır ve din adamları devletten bağımsız bir şekilde hareket serbestisine sahiptirler. İnanç özgürlüğü vardır. Din özgürlüğü kişilere, tercih ettikleri dini benimseme ve gerektiğinde onu uygulama imkanı sağlamaktadır. din ve inanç özgürlüğü aynı zamanda uygulama özgürlüğüdür. Ve ayrıca inanmama özgürlüğünü de kapsar. Bu din karşıtlığı değildir.
Vatandaşların çoklu değerleri, inançları ve yaşam biçimleri karşısında devletin tarafsızlığı söz konusu.
Din sabiteleri olan bir olgu iken bilim değişkendir. Dinin bilimsel bir şekilde ele alınmasına ihtiyaç yok. Ak parti bilimi dinle yorumlamaya çalışıyor. “Herkesin matematik öğrenmesi gerekmez, ancak din öğrenmesi gerekir” düşüncesiyle hareket ediliyor.
Bilindiği gibi 15 Ağustos 2013 tarihinde Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ilahiyat Fakültelerinde okutulmakta olan felsefe tarihi dersini müfredattan çıkarılırken din felsefesi dersinin de kredisi azaltıldı. İlahiyat Fakülteleri bu haliyle “Yüksek Kur’an Kursu” na dönüşmüş oldu. Bunun bilimsel bir temeli yok. 17. yüzyılda Osmanlıda medreselerden Felsefe dersini kaldırmıştı.
Soru 3:
Bu engelleme durumu devam ederse, bunun, toplumun Kur’an’ın o saf mesajının insanları aydınlatıcı yönü kesintiye uğrar ve onun yerine müphem bir anlayış söz konusu olursa, ortaya çıkacak olan sığlığın kime ve neye hizmet ede(bile)ceği hususunda neler söyleyebilirsiniz?
Cevap-3
Bu soruda karamsarlık hakim. DİB’in toplumsal bir karşılığı yok. DİB’in işaret ettikleriyle kimse ilgilenmiyor. Bir müphemlik ortaya çıkmaz. İnternet çağında bilgiye erişim çok kolay. Yeni nesil çok dilli bir nesil. Dünyada yayınlanan bir kitaba anında ulaşılabiliyor.
DİB iktidardan bağımsız karar almaz. İktidar II. Abdülhamid’i örnek alıyor.
II. Abdülhamid kitap yakmakla ün yapmış bir padişahtı. 132 farklı kitaptan 29 bin 681 adedin yakıldığı belirtiliyor. Bunlar arasında Almanca Kur’an Meali, Namık Kemal’in Osmanlı Tarihi, Ziya Paşa’nın Endülüs Tarihi kitapları gibi kitaplar da vardı.
Abdülhamid’in tahtan indirilmesi için gerekli olan fetvayı ise Cumhuriyet dönemi ilk meal ve tefsiri yazan Elmalılı Hamdi Yazır bizzat kaleme aldı.
Fetvaya göre Abdülhamit tahtan indirilmek için üç büyük suç işlemişti: 31 Mart’a sebep olmak, Kur’an yaktırmak ve israf suçları.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Kazım Karabekir Paşa’nın anıları da yakıldı. Bugün cumhuriyeti kuran kadronun içinde en çok sevilen kişi olma özelliğini kazandı. 12 Eylül Cuntası binlerce kitap imha etti bugün ise lanetle anılıyorlar.
Soru 4:
DİB, Cumhuriyet yönetiminin Genel Kurmay Başkanlığı ile birlikte aynı kanun çerçevesinde kurulduğu düşünüldüğünde, ona tevdi edilen görevin, günümüzde hangi noktaya evrilmiş olduğu hususunda neler söylenebilir?
CEVAP -4
Sanırım bu soruya birinci soruyu cevaplarken kısmen de olsa cevap vermiş oldum.
1965’te 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un ilk maddesinde görevi şöyle tanımlanıyor: “ İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek.
1982 anayasasında Türk-İslam sentezi doğrultusunda alanı genişletildi.
Ancak şunu belirtmeliyim ki Ak Parti iktidarına kadar iktidar kanadından gelen tüm baskılara rağmen DİB özgün kimliğini korumayı başardı.
28 Şubat sürecinde askerler Cumhurbaşkanı Demirel aracılığıyla DİB Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’dan Başörtüsü konusunda fetva talep ediyorlar. Din İşleri Yüksek Kurul Toplantısında Başkan Mehmet Nuri Yılmaz, “Allah’ın emri neyse yazın gönderin” dediğini biliyorum. Ve askerlerin istediği yönde fetva verilmiyor.
Ali Erbaş yönetimindeki DİB’i birinci soruya verdiğim cevapta anlattım.
***
*) Konuya dair açıklama:
"Diyanet İşleri Başkanlığı’nun kurulduğu ilk günden itibaren, yayın piyasasında yayınlanan kur’an Mushaflarında “olası” teknik hata ve “istenmeyen yanlışları” incelenip yok edilmesi adına yapılan çalışmalar “Mushafları İnceleme Kurulu” tarafından yapılmaktaydı.
Bu tür çalışmalar, farklı iktidarlar dönemlerinde adı geçen kurul nezdinde bugüne aksamadan devam ede geldi.
Ama bu iktidar döneminde – o da gelenekçi çevreleri, “korumayı düşündükleri” kendi inanç, düşünce ve eylemlerine” “sözde” halel gelmesin diye, o da yoruma dayandığı halde, Kur’an ayetlerinin o da “geleneğe aykırı” bir şekilde meâllendirilmelerinin önüne geçmek için, adı geçen kurulu “yasa çerçevesinde yeni bir görev tevdi edilmiş oldu.
Kur’an’ın meâlendirilmesi ile din adına yapılacak olan her şeyin, Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden kotarılması durumu var olan resmi görüşe uymuyorsa, Kur’an meâlerinin yayınının durdurulması, yayınlanan meal çalışmalarının piyasadan toplatılması ve internet ortamından da kaldırılmasına yönelik olarak meclise teklif edilen konunun, orada kabul edilmesi ile farklı bir durumun oluştuğu söz konusu…
Biz de Haber Duruş olarak, konuyla ilgilenen “değerli kişilere” cevaplamaları için hazırladığımız bir metin ile dört adet soru tevdi ettik.
Gelen cevapları da, peyderpey haberdurus.com’da yayınlamaya gayret göstereceğiz inşallah.(Edtör))