Tarih: 10.09.2020 03:17

Son bağımsız Emevi devleti!

Facebook Twitter Linked-in

 

Öyle görünüyor ki siyasallaşmış bir din öğretisi, İslam diye pazarlanacak, Diyanet de bunun aracısı haline geliyor

Kafasına göre bir imam bulan Temel'in, Ramazan ayını büyük bir mutlulukla ve canı çektiği gibi geçirmesi ile ilgili fıkrayı ilk dinlediğimde çok gülmüştüm.

Bunun bir fıkra değil, Siyasal İslam gerçeği olduğunu idrak etmem için de AKP iktidarının icraatlarını görmem gerekti.

Bu arada şunu da öğrendim ki rahmetli anneannemin, dedemin inanıp, yaşadıkları İslam ile bunlarınki arasında ciddi farklılıklar var ama bu, bugünkü yazının konusu değil.

Temel'in imamı ile Erdoğan'ın "alimi" birbirlerine çok benziyorlar.

Mesela rüşvet almanın hırsızlık olmadığını söyleyen bir din alimini bu dönemde gördük.

Açıklaması mantıklıydı aslına bakarsanız.

Hırsızlık mesleğinin teknik özellikleri ile rüşvetsiz iş yapmama hassasiyetinin ayırt edici hususiyetleri doğal olarak birbirine uymuyor.

Siz normal Müslümanların anlayacağı dilden anlatacak olursam olay şöyle gelişiyor:

Hırsızlıkta, birisinin malını onun izni olmadan alıyorsunuz.

Oysa rüşvette, gönüllü bir katılım var ve rüşvet veren bundan kârlı da çıkıyor.

Onun için de "hakkını helal" ediyor ki bu "helal etme müessesesi" çok önemli. Cenazelerde bu konunun niye gündeme geldiğini zannediyorsunuz?

Hayrettin Karaman Hoca'yı okursanız benim sığ İslami bilgilerim nedeniyle basitleştirdiğim bu durumun daha sofistike bir açıklamasını da öğrenebilirsiniz ki beni değil, onu dinlemenizi öneririm.

Bilmiyorum fark ettiniz mi, Diyanet İşleri Başkanı "Kılıçlı İmam", 2018 yılındaki Hac sırasında şunu söylemiş, ben de Fatih Altaylı'nın yazısından öğrendim:

"Milli paramızı kullanmak, lüks ve israftan kaçınmak ve milli ürünleri tercih etmek başta olmak üzere yapılması gereken sorumlulukları yerine getirmesi gerekmektedir."

Diyanet İşleri Başkanı belli ki siyasi iktidarın hoşuna gidecek bir şeyler söylemek istemiş ama "lüks ve israftan kaçmak" meselesini işin içine karıştırmasaydı, daha iyi olurdu.

Kendi Mercedes'ini geçtim, o sarık ve cüppeyle Doblo'ya sığmazdı zaten.

Şimdi Reis, saraylardan çıkıp, yeniden Keçiören'e mi taşınacak? Gökova'da kapattığı koskoca bir koyda iki hücum bot ve miktarı kafi helikopterle korunan, iki mega yat iskelesini haiz yazlık sarayına gitmeyecek mi?

Allah'tan benim kadar onlar da Diyanet İşleri Başkanı'nı tanıyorlar, Reis'e bir yamuk yapmayacağını biliyorlardır.

Son zamanlarda Diyanet'e tahsis edilen gayrımenkullerin toplam alanı, muhtemelen İtalya'da Katolik kilisesinin sahip olduğu alanı yakalamıştır.

Bomonti'deki tarihi bira fabrikasının yıkıldığını ve yerine Diyanet'in "eğitim merkezi" inşa edeceğini öğrenmiştik.

Meğerse Heybeliada'daki sanatoryum da Diyanet'e uluslararası İslami eğitim merkezi kursun diye tahsis edilmiş.

Bir tane de Bodrum'da yapacaklardı, turistlere İslam'ı öğretmek için, şu anda hangi aşamada bilmiyorum.

Öyle görünüyor ki siyasallaşmış bir din öğretisi, İslam diye pazarlanacak, Diyanet de bunun aracısı haline geliyor.

Eskiden TC'den söz ederken "son bağımız Türk devleti" demek, belli bir siyasi kesim için anlamlı bir cümle olurdu.

Bugünkü devletimizin, Diyanet üzerinden, din ve dini kurumları kullanma biçimine bakarak acaba bundan sonra "son Emevi devleti" desek, tarihsel gerçeklere daha mı uygun olacak?

* * *

Aptal komşu, silah tüccarını sevindirir

YunanistanFransa'dan 18 Rafale savaş uçağı almak için görüşmelerine devam ediyor.

Yunanistan Maliye Bakanı'nın açıklamasına bakılırsa "nakit para rezervlerinin bir bölümünü caydırıcılık etkilerini artırmak için savunmaya harcayacaklar."

Yunanistan, kimi "caydırmak" istiyor olabilir?

Bulgaristan, Arnavutluk, Kuzey Makedonya ve Türkiye ile komşu.

Alacaklarını söyledikleri uçakların, daha uzaklarda birilerini caydırabilmesine pek olanak yok.

Bu ülkelerin hepsi ile aynı savunma ittifakının üyesi.

Bunlardan birisine dışarıdan bir saldırı olursa yardıma koşacak, Rafael uçakları belki o vakit işine yarayabilir.

Bunlarla teke tek dövüşmek gibi bir beklentisinin olabilmesi de pek olası değil.

Bulgaristan'a çatsa hem NATO, hem Rusya sinirlenir.

Türkiye için bir-iki sıklet hafif kalır.

Kuzey Makedonya ve Arnavutluk içinse bu kadar silaha hiç gerek yok.

O vakit Yunanistan niye silahlanmak istiyor?

Yunanistan, emeklisinden, memurundan, işçisinden sakladığı parayı niye götürüp Fransızların silah sanayisine yatıracak?

Niye böyle yapacağını biliyoruz, çünkü aynısını Türkiye de yapıyor.

Türkiye'nin aldığı silah sistemleri ve kendi ürettikleri Yunanistan, Bulgaristan, İran, Suriye, Irak, Ermenistan gibi komşuları için fazla, gereksiz. Rusya içinse yetersiz.

Ama iki aptal komşu, birbirleriyle didişmek için Amerikan, Rus, Fransız savaş endüstrisinin en iyi müşterileri olmaya talip!

Türkiye de, Yunanistan da, kendi halklarından esirgedikleri parayı, götürüp silah sistemlerine yatırmak için yarışıyor.

İki ülkenin aklı başında insanlarının buna seslerini yükseltmeleri gerek.

Çözülmeyi bekleyen onlarca sorunumuz varken, paralarımızı silah tüccarlarına kaptırmayalım!

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —