SOL´A DAİR YAZILAR -3

Sait Alioğlu yazdı: Türk Sosyalizminin serencamına dair bir iki kelâm

SOL´A DAİR YAZILAR -3

Türk Sosyalizminin serencamına dair bir iki kelâm

Kemalist/Sol, Sosyalizm vs.-

Öteden beri Batıya özgü yanları bulunan ve Batı bağlamında bir yere oturtulması söz konusu olan Ortaçağ anlayışının gelmiş olduğu son nokta açısından baktığımızda, modernizm ve sanayi devrimi kabilinden ortaya konan çabalar eskisinde bir isimlendirmeyi içermese de, yeni dönemde modern zamanlar diye bir zaman diliminin tesmiyesini bir açıdan onaylamış oluyordu! Kadim geçmiş ve olası gelecek sınıflandırmasının yerini ´klasik ve modern zamanlara bırakmış oluyordu.

1689 Karlofça antlaşması sonucu, toprak kaybetmeye başlayan, zamanla Avrupa´nın ilerisinde olduğu halde, onun gerisine düşen ve İktisadi açıdan da bir tarım toplumu olan Osmanlı´ devleti de, bu tasnif içerisinde bir tanımlanmaya tabi tutuluyordu. Artık, klasik zamanlarda tahrif temelli de olsa, dayanak noktası salt din ve ondan neşet eden bir muhayyile ile birlikte anlam dünyası da, gelinen noktada külli bir değişim ve dönüşüme uğruyordu.

Sanayi devrimi sonrasında esaslı bir değişim ve dönüşüme uğrayan Batı´nın, aynı hızla diğer toplumlara sirayeti sonucu, o güne kadar geçmişi durgun, titrek ve mütereddid bir formda taklit ede gelen Osmanlıyı da etkilemiş, bir değişim ve dönüşüme uğratmıştı. Artık, toplum kurucu unsurlar yer değiştirmiş, kalple birlikte yürüyen akıl, yerini modernlik gereği faydacı temellere dayanan pratik ve kuru bir akla indirgenmişti, vs.

Tarihen sabittir ki böylesi durumlarda esas değişim iktidar erki çevresinde oluşur ve topluma yayılırdı. Modern zamanlarda da bu işleyişe binaen Osmanlıdaki toplumsal bir değişim ve dönüşümünde iktidarda bulunan elitler vasıtasıyla, aydınların bu işi üstlenmesi sonucu olmuştu. Zihinlerde başlayıp hayatın her alanında neşvünema bulan bu tür durumlara koşut olarak yönetsel paradigmalar, artık vazgeçilmezler kategorisinde değerlendiriliyordu!

sol kemalizm ile ilgili görsel sonucu

Turfanda Bir Sol Seçkincilik

İşte bizde Tanzimat sonrası dönemde 2.Meşrutiyet´in paradigmaları arasında sayılan ve etki alanı açısından, yıkıcı da olsa toplumsal planda önemli bir yer kaplayan Batıcılık paradigmasının bir ürünü sayılan sosyalizme baktığımızda, kendileri sözde Müslüman olan, lakin her konuda bizlerden bir miktar gizledikleri oranda, Batılı ?dönme´ paşazadelerin, beylerin, yalı sakinlerinin, ülke ver halkını dönüştürmek uğruna piyasaya sunmaya çalıştıkları sol/sosyalist anlayışın, ya baştan beri laik/gayri Müslim, ya da süreç içerisine laikleşen ?yerli´ aristokrat kesimlerin kendi paradigmatik ve ideolojik gelecekleri açısından sol anlayışı toplumsal katmaya yaymaya çalışmaları, kendi özgülünde sanayileşmeyle birlikte oluşan Osmanlı işçi sınıfı üzerinden, zikredilen o düşüncenin yayılması hadisesine baktığımızda, bu mücadelenin en zor kısmının, esamesi okunmayan yerli ve yoksul insan kitlesine havale edildiğini görmekteyiz?

Batılı ?dönme´ paşazadelerin, beylerin, yalı sakinlerinin, ülke ver halkını dönüştürmek uğruna piyasaya sunmaya çalıştıkları sol/sosyalist anlayışın, ya baştan beri laik/gayri Müslim, ya da süreç içerisine laikleşen ?yerli´ aristokrat kesimlerin kendi paradigmatik ve ideolojik gelecekleri açısından sol anlayışı toplumsal katmaya yaymaya çalışmaları, kendi özgülünde sanayileşmeyle birlikte oluşan Osmanlı işçi sınıfı üzerinden, zikredilen o düşüncenin yayılması hadisesine baktığımızda, bu mücadelenin en zor kısmının, esamesi okunmayan yerli ve yoksul insan kitlesine havale edildiğini görmekteyiz?

Sol mücadele, o zamandan beri, esamesi okunmayan insanlar eliyle yürütülüyor,  aristokratlarımız, ya da babaları, Kemalist ekonomik düzende sisteme yanaşarak, onun nimetlerinden yararlanıp külfeti ise başkalarına ?lütfen´ havale edip ve ?karma ekonomik yapının´ marifetiyle palazlandığı bir vasatta servet ve sermaye sahibi olup akabinde de burjuvalaşan tabir yerinde ise ?salon sosyalist ve solcularının´  tekelinde kalmaya devam ediyordu! Yalı çocukları açtıkları yola rağmen(!)onlarca yıl boyunca buyurgan Kemalist sistem karşısında yağ kabarcıkları gibi suyun yüzeyine çıkıyorlar, suyun dibine batanlar ise, geniş halk yığınlarının ?kara-kuru´ çocukları oluyordu! Bugünde durum, pek değişmiş sayılmazdı, aslında?

Olaya bu çerçeveden baktığımızda, işin içerisinde azınlık psikozu bulunsa da, İslam´a karşı düşman, ama bu düşmanlığı, konumuz açısından baktığımızda, mümkün mertebe gizlilik içerisinde yürüten heterodoks bir anlayış, yerli sol anlayışa nazaran pek yoktu! Onun yerine, dönmelerin tamamının -İslami bir kılıf içerisinde-  Batıdaki eski anlayışları tepe taklak eden ve 1789 Fransız ihtilali sonucu yayılma istidadı gösteren bir vasatta, aynen Batıdakine benzer, ona paralel gelişen ve imtiyazlar üzerine kurulu bir yaşam adına oluşan ve ne dini açıkça rededen ve ne de ona kucak açan, ama sonuçta, hangi düzeyde seyrederse seyretsin, bir din dışı telakkileri vardı.

Nihayetinde yalı sakinleri de İslam´dan yana idiler(!) ancak bu tür bir yolla dinin, yani İslam´ın egemenliğinden kurtulabileceklerini düşündüklerinden, dine, daha doğrusu heterodoks anlayışına ?bilimsellik´ tezleri adına, bir şeyler demiyorlardı, sonuca bakıldığında?

Tipik Bir Aydın Hareketi

Türkiye yakın tarihi incelendiğinde, sol sosyalist anlayışın 60 darbesine kadar, dar bir çerçevede tipik bir aydın hareketi olarak geliştiğini ve öyle kaldığını görmekteyiz. Ki, kendisi de Batıcı bir projenin ete kemiğe büründürülmüş şekli olan Kemalizm´e baktığımızda, Müslüman toplumun anlam dünyasını her açıdan iğneden ipliğe, tersine çeviricesine tepe taklak eden devrimler sonucu oluşan yapı, haliyle sol/sosyalist anlayışa da kapı aralıyordu. Bu da her iki düşünce skalasının Materyalist ve ilerlemeci temellere dayanıyor oluşunu belirgin kılıyordu, sonuçta?

Harf inkılâbı, kılık kıyafet devrimi, din devlet ilişkilerinde laikliğe geçiş, İslâm´ın toplumsal görünürlüğünün silinmesi çabaları, buna mukabil İslâmi kıyamlara karşı askeri müdahaleden tutunda, medrese kurumu yerine pıtrak gibi Halkevleri şubelerinin açılmasına kadar bir yığın mevzu, tek başına bir şey ifade etmese de Kemalizm´in terkisinde yol alan sol ve sosyalist düşünce mensuplarını bayağı memnun ediyordu, sonuca baktığımızda ve onların da sonuçtan, umut etmedikleri oranda yararlandıklarında?,

Bu çerçevede mevcut Türk solunu irdeleyip incelediğimizde karşımıza üç grup sol kategori çıkar; 1) Devrimci radikal sol, 2) Entelektüel sol ve 3. de Kemalist sol olarak belirginlik kazanır! Ör. Birinci grup THKO/Deniz Gezmiş, ikinci grup Yön Dergisi/Doğan Avcıoğlu, üçüncü grup CHP/Bülent Ecevit vb?

Bu Grupların Birbirinden Farkı veya Aynılığı

Bu konuda sadece Türk solu söz konusu olsa bile, ontolojisi ve teorisine aynı nazarla bakıldığı halde, sosyalist yapının en azından işlemeye çalıştığı pratikler açısından, bazı farklılıklara mebni olduğunu görebiliriz.

Ki bunu kısaca şöyle özetleyebiliriz; Marksist düşüncenin banisi sayılan Karl Marks´ın kendi öngörüsüne göre, sosyalist bir devrimin kalkınmış ve sanayisini tamamlamış, dolayısıyla da sosyalist bir sistemin alt yapısını oluşturacak olan proleter(işçi) sınıfı/nı kapitalist sistemin zaten kendiliğinden hazırlaması, Kıta Avrupası ve Britanya adasında, yani İngiltere´de vs. olacağını ileri sürmesine rağmen, devrimin feodal ve köylü bir toplum sayılan döneminin Çarlık Rusya´sında ve ona benzer yerlerde(Balkanlar, Doğu Avrupa, Çin vb.) olması; zamanla daralan imkânlar, sosyalizmin halkın umudu olmaktan çıkması gibi sebeplerden ötürü sosyalizme, ilerlemeci yönüne ?halel getirmeden´ bir başka gözle bakmak...

2.Dünya Savaşı sonrası gelişme istidadı gösteren liberal uygulamalar çerçevesinden yola çıkarak, kendini yeniden yapılandırma düşüncesi sonucunda ve baştan beri öngörülen hedefl(er)e bağlılık, sabit kalması yanında, asl´ı zedelemediği düşünülen bazı uygulamaların var olduğunu görüyoruz?