Sırrı Süreyya Önder'in Zamansız Çıkışları

Veysi Dündar'ın yazısı;

Sırrı Süreyya Önder

 

 

Sırrı Süreyya Önder, tartışmasız Türk Sinemasının en iyi yönetmenlerindendir. “Beynelmilel” filmi Türk sinemasının en iyileri arasındadır. Sanatçı kişiliği ve bu konudaki donanımı tartışmaya yer bırakmayacak kadar başarılıdır. Nokta.

Gelelim siyasetçi Sırrı Süreyya Önder’e...

“Askeri darbe yapmak ahlaksızlıktır.” sözü için asker hariç herhalde herkes mutabık olur.

“Birinin sorunu varsa çocukluğuna dönülür. Bu toplum da geçmişi ile yüzleşecektir” buna da itiraz eden olmaz. 

Kendine güveni tam, şivesi ve ait olduklarından asla utanmayan adamlardan.

“İnsan yaşadığı yere benzer" diyor ya Edip Cansever, betimlediği kişi Sırrı Süreyya Önder’dir adeta.

Hoşsohbet, içten, mütevazi, gönlü gani, nüktedan, taşı gediğine koyan, kültürlü biri olması siyasi yaşamında da pek çok siyasetçinin vakıf olamayacağı -çözüm süreci görüşmeleri gibi- ülkemizde kanın durması adına, tarihsel sorumluğun da içinde olmasına sebep olmuştur.

Tüm bu başarılı yükseliş grafiğinin yanında o nispette de eleştiri odağı olmaktadır kendisi. Öyle ki ‘bugünkü AKP-MHP ittifakının müsebbibidir’ diye ağır eleştiriler aldığına da şahidim.

Hatırlarsanız, 2015 Haziran ayı HDP az daha zorlasa 30 vekil daha alsa, seçimden ikinci parti olarak çıkması içten bile değildi. HDP’nin hem AKP ile koalisyonuna dolayısıyla iktidara ortak olmasına engel olunmasında, “Seni Başkan Yaptırmayacağız” sloganı ve “Gelirler, kaçak çayımızı içer giderler.” öncümlesi ile HDP’nin önüne set çekilmesine, önünün kesilmeye çalışılmasına yol açmasıyla da itham edilmektedir.

Belki koalisyon kurulsa, HDP yakaladığı en yüksek vekil sayısını koruyacak ve mükerrer seçime gerek kalmayacaktı. Kasım seçimlerine ihtiyaç olmayınca, HDP vekil sayısını ve konumunu muhafaza edip güçlenecek, AKP’yi de MHP’nin “Seni Başkan Yaptıracağız.” sözlerine teslim etmiş olmayacaktı. 

Ondan sonraki gelişmeleri göz önüne getirin. “Çözüm Süreci”, Erdoğan’ın deyimiyle “Buzdolabına kaldırıldı.” Yenilenen Kasım seçimlerine gidilen o süreçte ağır bedeller yaşandı ve HDP’nin vekil sayısı düştü. 

İktidar ortağı olması, başka bir sürü güzelliğe de çare olabilir miydi? Toplum belki birbirine daha anlayışlı ve sıcak bir noktada olabilir miydi? Allah bilir. Bu imkan ve fırsatın daha başından yolunun kesilmesi ile MHP’nin iktidara ortak olmasının yolu açılmış oldu.                 

Kurulan iktidarlar ve günümüze yansımaları ise hepimizin malumu...

Ve asıl önemli gelişmeler, sonrasında gelişti hatırlarsanız. 

CHP’nin de dokunulmazlıkların kaldırılmasında ki dirsek teması sonucunda Eşbaşkanlar Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, İdris Balüken gibi partinin önde gelen isimleri tek tek hapsedildi. Siz de düşünün, dünya siyaset tarihinde 6 milyon oy almış ve 3 yıl hapis yapmış başka da bir parti lideri bilmiyorum, hatırlamıyorum. 

“Seni Başkan Yaptırmayacağız.” sözü Erdoğan’da nefret uyandırmış, koalisyona da imkân tanınmamıştı.

Kabul edersiniz ya da etmezsiniz; karşınızda 17-25 tapelerini, Gezi eylemlerini ve 15 Temmuz darbe girişimini hatta yemek pişmeyen tencerelerin sayısının günbegün arttığı halde, iktidarda ve en başta kalmayı başarmış bir isim var, Erdoğan. 

Rakibin hafife alındığını düşünüyorum...

Dönemin şartları daha başka okunarak, uygun beyanlarda bulunabilmek esas olabilseydi keşke. Çünkü sonrasında yaşanan süreç tamamen bir trajedi oldu. Ve herşeye rağmen Erdoğan başkan da oldu. O slogan boşa düştü. Vizyon ve hazırlıksızlık noktasında HDP umarız ki bu yaşanılanlardan olumlu dersler çıkarmış olsun.

Velhasıl son günlerdeki açıklamalarıyla gündeme oturan Önder’i, partisinden duayen isimlerden Ahmet Türk’ün eleştirmesi olumlu yaklaşım ve sonuçlarından daha umutlu ediyor bizleri.

Siyasette, fanatizme ihtiyaç yoktur. Bunu yapanlar iktidar bile olsalar toplumu bugün hangi noktaya getirdikleri ortadadır. 

HDP’nin en önemli kırılma noktalarını, partiyi yanlış yönlendirenlerle yaşamıştır. Gereksiz, zamansız çıkışlar HDP’ye değil, AKP’ye yaramaktadır.

Özetleyecek olursam; çözüm süreci devam ederken Davutoğlu'nun ziyaretini sabote etmiş ve parti kendi içinde bir kanaate hâkim değilken; bu kritik görüşmeyi “gelsin ona kaçak çayımızdan ısmarlayalım gitsin” gibi istihzalı bu cümle de bir kırılma noktasıdır. O süreç Demirtaş’ın hapse atılmasıyla sonuçlanmıştır. “Seni başkan yaptırmayacağız” sözü ile de koalisyonu lügatten silip, MHP’ye teslim etmiştir. 

AKP karşısındaki bir siyasi oluşum ne vakit güç kazanmaya başlıyorsa AKP’nin ekmeğine yağ süren gelişmeler de kendini göstermeye başlıyor.  

Dileyelim yine öyle olmasın…