Sanayileşmeyi kimler önledi?

Milli Gazete´den Ekrem Şama değerlendiriyor.

Sanayileşmeyi kimler önledi?

Cumhuriyet dönemi dediğimiz yaklaşık 100 yıllık bir dönem.

100 yıldır topyekûn bir savaşa girmedik. Şükürler olsun Almanya ve Japonya gibi ülkemiz yerle bir de edilmedi. Ama o ülkeler sanayi ve kalkınma yönünden zirvede bulunurken biz neden sanayileşemedik? 

Zihniyet olarak, diğer icraatlarına bakmadan, sadece sanayileşme adına kim neler yaptı? Kim de bunu önlemek için nasıl engeller çıkardı? Küçük bir yazının hacmine sığdırdıklarımızı paylaşmak isteriz.

Atatürk döneminde, Cumhuriyet´in kuruluşundan itibaren büyük bir sanayi hamlesi başlatıldı. Uçak sanayii, tekstil sanayii, şeker fabrikaları ve silah sanayii dalları başta olmak üzere, büyük başarılar da elde edildi. Bu dönemde yüzlerce uçak başta olmak üzere, o günün üstün teknoloji ürünleri yapıldı, kullanıldı ve dünyaya satıldı. Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ, Nuri Killigil ve isimleri bilinmeyen başka kahramanlar, bu sanayi hamlesinin baş aktörleridir. Bu dönem CHP´nin, ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa´nın kontrolünde olduğu dönemdir.

 

1938 yılından itibaren ikinci cumhurbaşkanı İnönü kontrolündeki CHP dönemi başlar. Bu dönemde ne yazık ki yaklaşık 15 yıl süren ve dünyanın parmak ısırarak izlediği sanayi atılımı sekteye uğrar, fabrikalar kapanır. Kapatılmak zorunda kalınır.

Silah sanayiinde de hem yerli ihtiyacı karşılamak hem de dünyaya ihraç etmek gibi büyük bir atılım içine girmiş bulunan Türkiye, 1949 yılında silah fabrikalarına yapılan feci bir sabotaj sonucu tesisler yerle bir olması ile şok yaşar. Tesislerde görev yapmakta olan Nuri Killigil de şehit olur. Tek partili CHP iktidarının son günleridir. Ne onlar ne de sonra gelen DP iktidarı bu sabotajı aydınlatıp bu sanayinin yeniden inşası gibi bir faaliyetin içine girmezler. Toplu iğne bile üretemediğimiz bir dönem böylece başlar. 

1956-57 yıllarında Doç. Dr. Necmettin Erbakan Türkiye´de ilk yerli motoru imal edip, seri üretim yapmayı başarır. Üretmeyi başardığı gibi, gerek yurt içi ve gerek yurt dışına bu motorları ihraç ederek olmaz zannedilen bir başarının altına imza atar. Yerli motor imal etmek demek, otomobil, helikopter ve uçak sanayiine giden yolun açılması demektir. Ama ne yazık ki DP, bu büyük hamleyi koruyup destekleyeceği yerde, gümrük duvarlarını aşağı indirerek yurt dışındaki motor imalatçıları ile Erbakan´ın Gümüş Motor şirketinin mücadele etmesine seyirci kalmaktan öte bir çaba içine giremez. DP döneminde başlayan bu hamle de böylece, yine DP döneminde söndürülür. 

 

1960 İhtilali döneminin ilk yıllarında, aynı Doç. Dr. Erbakan, Türkiye´de ilk yüzde yüz yerli otomobili 4-5 ay içinde tasarlayıp, projelendirip 4 tane olmak üzere DEVRİM markası ile imal etmeyi başarır. Bu da helikopter ve uçak imaline giden yolun ikinci defa açılması demekti. Ama ne yazık ki, gerek devrim hükümetleri, gerekse AP bu müthiş olayı destekleyip himaye edecekleri yerde, önünün kesilmesine ve akamete uğratılmasına ?seyirci? kalmaktan hatta ?önlemekten? öte bir çaba içine girmediler. Böylece Türkiye gazoz ve konserve imalatçılığı, montaj sanayiciliği dışında, yerli olarak yeniden toplu iğne bile üretemez konuma düşürüldü.

Prof. Dr. Erbakan´ın liderliğinde kurulan Milli Görüş hareketi 1973 seçimleri ile TBMM´ye girip, 1974-1977 yılları arasında kısa da olsa MSP olarak koalisyonların küçük ortağı olmayı başardığı dönemde, süratle projelendirilip, finansman kaynakları bulunup, temelleri atılarak hayata geçirilme çabasına girilen 200´den fazla sanayi tesisinin 70 tanesi bitirilip üretime geçildi. Bunların içinde fabrika kurmak için lazım gelen sanayi tesisleri de vardı. Yerli harp sanayi, otomobil, elektronik, elektromekanik sanayii, uçak sanayii, tank sanayii, kimya, maden işleme gibi Türkiye´yi kalkındırmak bir yana, uçuracak tesisler vardı. Ama ne yazık ki, 1977´den sonra sırasıyla iktidar olan AP ve CHP bu atılımı devam ettirmek yerine, hasıraltı etmek gibi adımlar attılar. 12 Eylül cuntacıları ve onları takip eden ANAP döneminde bunları bırakın tamamlamayı, alay etmeyi ve unutturmayı tercih ettiler. Bitirilenler faaliyetlerini sürdürürlerken, yarım kalanlar ve temeli atılmamış olanlar ise akamete uğratıldı. Montajcılığa devam edildi.

1996-97 yıllarında Milli Görüş´ün koalisyon dönemini hariç tutmak üzere 2002 yılına kadar sanayi adına pek de hatırı sayılır bir atılımın olmadığını biliyoruz.

Son 18 yıldır tek başına iktidar olan AKP döneminde yeni bir fabrika açılmadığı gibi, eski açılmış ve faaliyette bulunan fabrikaların, devleti ekonominin içinden çekeceğiz diyerek ?özelleştirme? adı altında özel sektöre satıldığı, bunların imalata devam etmek gibi bir şartı da bulunmadığı için kahir ekseriyetinin yakılarak, arazilerinin yerine ya konut ya da AVM yapıldığını herkes biliyor.

 

Son bir bakış yaptığımızda, yabancı bir devlet adamına, götürüp gezdirip göstereceğimiz ciddi bir fabrikanın da bulunmadığını üzüntü ile izliyoruz. Geçen gün Malezya´dan gelen misafirlere Erbakan Hocamızın himaye ve yönlendirmesiyle kurulan İHA ve SİHA tesislerinin gezdirilmesi, dediğimize bir delil teşkil eder.

Son yıllarda bazı politikacılar tarafından dillendirilen alışılagelmiş bir söz var:

?Türkiye´nin sanayileşmesini falanca parti önledi? diye.

Bu yazımızdaki zihniyetleri temsil eden parti isimlerini alt alta yazın, hangisi sanayileşmenin lehinde ve takipçisi, hangileri aleyhinde ve önleyicisi açık seçik ortaya çıkıyor.

Bir şey daha ortaya çıkıyor:

Milli Görüş yeniden iktidar edilirse, sanayileşme yeniden başlar. Diğer Batı´ya kul köle olmak için çabalayan partilerin ise bu konuda sicilleri bozuk olduğu gibi, niyetleri de asla sanayileşmek değildir. 

Yüzyıla kaba hatları ile baktığımızda bunları tespit edebiliyoruz.

 UFUKLAR KARARDI

Milli Görüş´e ihanet kararı,

Ne kadar da rezil bir karardı?

Sanayi gördü en büyük zararı,

Ülkemin ufukları karardı!