Tarih: 12.10.2022 10:38

Sahte Bir Dervişin Orta Asya Gezisi -VI-

Facebook Twitter Linked-in

Müslümanları, tarih boyunca bir takım dini duygularla oyalamak ve din perdesi altında onların dini duygularını sömürmek hep var ola gelmiştir. Vambéry de hacdan gelen Türkistanlı hacılar arasına katılarak kendisini, İstanbul’dan gelen bir hacı olduğunu ve Osmanlı Devletinin pasaportunu taşıdığını söyleyerek kervandakilere bazı özelliklerle temayüz ettiğini ileri sürerek onlar tarafından çok büyük saygı ve ilgi görür.

Seyahat boyunca, geçimini sağlamak için hastaları iyileştirdiğini ve kutsal nefesiyle bunlara şifa dağıttığını söyler. “Rumi Hacı, yani Türk hacısı olduğum için, halkta bir heves mi uyandı, nedir bilmiyorum, az zaman içinde müşterilerimi çoğalttım. Hatta Gümüştepe’ye varışımdan 5 gün sonra, sabahleyin uykudan kalkar kalkmaz, odamın hastalarla ya da kendini hasta sanan insanlarla dolu dolu gören arkadaşlarım şaşırıp kaldılar. Gereğine ve ihtiyaca göre kimine nefes ediyor, kimine muska yazıyor ve karşılığında, her birinden mutlaka bir hediye alıyordum.  Hatta Türkmenlerin ünlü bilginlerinden Kızıl Ahund (asıl adı Murat’tı)  Buhara’daki öğrenimi sırasında eline geçen Osmanlı Türkçesi ile yazılmış bir tefsirin bazı yerlerini anlayamamıştı. Benden oraları açıklamamı istedi.  Verdiğim anlamdan son derece hoşlandığı için, bu olaydan sonra, önüne gelen herkese beni övmeye, dini bilimlerindeki uzmanlığımı yaymaya başladı.”

Bu arada Sahte Derviş, Türkmenlerin karakter tahlili ve ahlaki durumlarını da kritik etmekten geri kalmaz. Ona göre Türkmenlerdeki ahlaklı çelişki, yani kendilerinde kimi erdemlerin yanı sıra, çok çeşitli kötülüklerin de bulunması, diğer bir deyişle kişiliklerinde insanlıkla zulmün, kimi konulardaki son derecede namusluluk ve kanaatkârlıkla gaddarcasına bir eşkıyalık ve haydutluğun birleşmesi şaşılacak bir durumdu.

Yol arkadaşlarından Emir Muhammed adında Afganlı biri, Sahte Derviş’in bir casus olduğunu ve Müslüman olmadığını anlar. Gizli bir amaç için buralara kadar geldiğini, yanında çok sayıda para taşıdığını ve bu amacını gerçekleştirmek için seyahat ettiğini söyler. Ancak sahte Derviş, çok pişkin bir şekilde onun kendisine iftira ettiğini ve günahkâr olduğunu, tövbe ve istiğfar etmesi gerektiğini ileri sürerek hiçbir şey olmamışçasına kendisine karşı normal şekilde davranır. Bu yolculuk esnasında, kervanbaşı görevini yapan İlyas adındaki kişiye koğuculuk etmesi üzerine kervanbaşı, ona karşı güvensizlik duymaya başlar.

Çok zeki, en buhranlı ve sıkıntılı anlarda bile, pişkinliğini koruyarak ve problemleri çözmenin bir yol ve yordamını bularak zekasını harekete geçirir. Kafilenin başında bulunan ve konaklamadan sorumlu Hacı Bilal’e giderek olan biteni anlatır.

Hacı Bilal, bu durumdan fazlasıyla mustarip olup, öfkelenip bağırarak “bunu yapan Afganlı delidir zaten daha önce de yolculuk esnasında birçok sıkıntı yaşatmıştı bize. Kur’an okumayı ve Arapçayı öğretmeye muktedir olan Bizim Hacı Reşid kılık değiştirmiş bir Avrupalı olduğunu iddia ederek bizi kandırmaya çalışıyor. Onu, bana Devlet-i Aliye yani Osmanlı Devleti’nin elçisi, Tahran’da teslim etmiş ve taşıdığı pasaportta da Halife’nin Tuğrası bulunmaktadır, o hala iftiraya devam ediyor ve sanırım kervanbaşını da kandırmaya çalışıyor, fakat Hive’ye vardığımızda pişman olacaktır Çünkü orada kadı ve ulema çoktur. Halis bir Müslümana kâfir demenin nasıl olacağını anlayacaktır” dedi.

Orta Asya’nın geçmiş dönemlerdeki tarihi eserleriyle de ilgili görüş açıklarken, bunların Yunan eserlerinden ilham alınarak yapıldığını iddia eder Sahte Derviş: “Arkeoloji ile mimariden pek anlamıyorsam da, bu yapıların yapıldığı küp şeklindeki tuğlaların hacım, renk ve cinsinin Gümüştepe ve Kızım Alan’daki eski yapıların tuğlalarına tam olarak benzediğine bakarak, bunların da Yunan eserlerinden olduğunu söylersem, sanırım yanılmamış olurum” diyerek mimarlık alanındaki durumu da açıklamaya çalışır.

Bu seyahat esnasında tuttuğu notların, sadece casuslukla ilgili olmadığını, Orta Asya Müslümanlarının ahlak, inanç ve karakterleriyle de ilgili önemli gözlemler olduğunu görürüz ki, bu tespitler son derece önemlidir. Örneğin: “Buralarda yaşayan göçebeler, büyük bir kalabalık halinde kervanımızı seyretmeye geldiler. Bunlarla arkadaşlarımız arasında, havale ve veresiye yoluyla ufak tefek bazı değişik alışverişler yapıldığını gördüm. Aralarında yazıp düzenledikleri poliçe türünden bir takım borç senetlerini alacaklılara verecek yerde, borçluların bunları ceplerine koyduklarını görünce çok şaşırdım. Meğer bütün ülkede borç alışverişler bu şekilde yapılıyormuş.

Bir alacaklıdan Bunun nedenini sordum. “ Bu senedi ben niçin saklayayım, ne işime yarar? Aksine, arada sırada bakarak ödeyeceği meblağın miktarını ve ödeme zamanını hatırlaması için borçluya gereklidir” cevabını verdi.

Böylece, İslam’ın insana getirdiği mesajı, o dönemin bütün şart ve imkânlarından faydalanılarak tüm sıcaklığıyla adeta su yüzüne çıkarmaktadır Vambéry… Nasıl olsa bir gün batmış bir gemi gibi değil, suyun yüzüne çok yakın seyreden bir denizaltı gibi bir öz taşımakta olduğunu gözler önüne sermektedir bu Sahte Derviş. (Yazımız, gelecek haftalarda, Buhara ve Semerkant şehirlerinin seyahat ve gözlemleriyle SÜRECEK)

 

Kaynak: Farklı Bakış




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —