Tarih: 16.05.2022 13:09

SADAT; Belgesiz, Bilgisiz Konuşmak

Facebook Twitter Linked-in

Ülkemizde belgesiz, bilgisiz konuşmak, hüküm vermek moda.

Ne de olsa herkes bir başkasını çok rahatlıkla ‘terörist’ ilan edebiliyor veya ‘terör örgütü üyeliği’ne hapsediyor.

İşin içerisine bir de öfke, intikam karışınca sınır tanımazlık baş gösteriyor.

Hissiyatlarımızı, dedikodularımızı belgesiz, bilgisizce gerçekmiş gibi sunmaya çalışıyoruz.

İktidarın ardından artık muhalefetimiz de bilgisiz, belgesiz konuşmayı kültür edindi.

Yargıtay, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun 3 davadan aldığı cezaları onayıp siyasi yasak getirince ortalık biranda karışıverdi. 

Yıllar önce atılan tweetler sebebiyle verilen bu karar, siyasi olunca doğal olarak tepkiler de siyasi oluyor.

Ama siyasi de olsa hukukun kararı işlemeye devam ediyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin tüm milletvekillerini İstanbul İl Başkanlığına çağırdı. 

MYK’yı olağanüstü topladı.

Klasik CHP tavrı. 

Parti Sözcüsü, şu açıklamayı yaptı:

“Despotun olduğu yerde at izi it izine karışır. Vesayeti altındaki yargıçlara gözdağı vermeye kalktı. Yargı sopasıyla rakiplerini safdışı etmeye uğraşıyor. Milletin gerçek gündemini karartıyor. İstanbul İl Başkanımız hakkında verilen hüküm sarayın istek ve arzusuna göre verilmiştir. Bu karar millet adına verilmemiştir. Saraydakiler koltuklarından kalkmamak için milletle kavgayı seçmişlerdir. Eğer birileri oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa kesinlikle altını pisletmiştir.”

Altılı masadaki liderler karara ilişkin tek tek tweetler atıp tepkilerini ortaya koydular. 

Açıkçası benim beklentim altılı masadan konuya ilişkin ortak bir bildiriydi. 

Siyasi kararlara karşı ortak duruş ortak hareket, daha çok ses getirir diye düşünüyorum.

Kılıçdaroğlu’ndan MYK sonrası ilginç bir hamle geldi.

“Bayram değil, seyran değil eniştem beni niye öptü” tadında.

Canan Kaftancıoğlu kararının intikamını almak için mi yoksa gündemi değiştirmek için mi bunu yaptı; bilinmez.

Bir solukta SADAT’ın önüne kalabalık bir heyetle giden Kılıçdaroğlu, Allah ne verdiyse söyledi:

“SADAT bir paramiliter kuruluştur.

Bu kuruluşun hedefleri arasında gayri nizami harp eğitimi de var.

Burası terörist yetiştiren bir kurumdur.

Eğer bugün Türkiye’de milyonlarca insan varsa ve bunlar Suriye’den gelmişlerse, bunların buraya gelişlerinde en büyük rolü oynayan da SADAT’tır.

SADAT gibi kuruluşlar, kim olursa olsun, seçimi gölgeleyecek, seçimin güvenliği sarsacak herhangi bir şey olursa sorumlusu burasıdır ve Saray’dır.”

Peki bunları söylerken Sayın Kılıçdaroğlu ortaya bir bilgi, belge koyabildi mi?

Tabi ki hayır.

Bilgi ve belgeye gerek var mı?

Doğal olarak hayır.

Sedat Peker de meseleyi gündeme taşırken izleyici koltuğunda olanlar yine bunlar değil miydi?

Muhalefet partilerinin hangisi Peker’in iddialarının araştırılması için savcılıklara suç duyurusunda bulundu?

Olsaydı bilgi, belge zaten savcılığa suç duyurusunda bulunulurdu.

“Kızdıysam ben sana, ağzıma ne geldiyse elbette söylerim.”

Herkes bunu kendine kanuni hak olarak görüyor. 

Bir Ana muhalefet partisinin lideri bunu yaparsa varın gerisini siz düşünün!..

SADAT’tan da iddialara ilişkin açıklama geldi:

“SADAT, Türk Ticaret Kanunu’na tabii olarak faaliyetini sürdüren ticari bir şirkettir. 

SADAT ne bir paramiliter ordudur ne de milis gücü yetiştirir. SADAT’ın çatışma bölgelerinde herhangi bir faaliyeti de bulunmamaktadır. 

SADAT’ın Suriye iç savaşıyla ya da Suriye’den Türkiye’ye iltica eden sığınmacılarla hiçbir ilgisi yoktur.

SADAT’ın yaklaşan genel seçimlerle ilişkilendirilmesi ise seçim güvenliğine gölge düşürme gayretinden ibarettir.” 

Şimdi kim doğruyu söylüyor?

Beni rahatsız eden kimin ne dediğinden daha çok ağzı olanın bilgisiz, belgesiz konuşup önüne geleni itham altına sokmasıdır.

Düşman hukuku değil hakikat hukuku işletilmelidir.

Eğer bu ülke bir hukuk devleti ise bugün iktidarı eleştirdiğimiz konularda muhalefetin de aynı yola girmesine sessiz kalamayız.

Çünkü muhalefet dediğiniz iktidarın alternatifidir. 

Yarın muhalefet, iktidara geldiğinde yine aynı hukuksuzlukları yaşamaya devam mı edeceğiz?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —