Sabiha Zekeriya Sertel’in son duası

Dursun Gürlek, daha sonra Materyalist-Marksist düşüncelere sahip olacak Sabiha Zekeriya Sertel’in, Osmanlının ve İstanbul’un düşman işgali döneminde bir mitingde irat etmiş olduğu “Son Duası” na yer veriyor.

Sabiha Zekeriya Sertel’in son duası

Bir Müslümanın hayatında duanın ne kadar önemli olduğu başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere hadis kitaplarında ve dini eserlerin birçoğunda belirtiliyor. Bundan dolayı dua kitapları büyük rağbet görüyor. Gerçekten de samimi bir dille ve gözyaşı dökerek yapılan dua sahibine huzur veriyor.

Duanın manevi gücüne diğer dinlere mensup bazı ilim adamları da inanıyorlar ve sırf bu konuyla ilgili eserler kaleme alıyorlar. Rus romancı Tolstoy’u ve Fransız Alexis Carrel’i buna iki örnek verebiliriz. Mütedeyyin bazı tıp bilginleri de aynı gerçeği dile getiriyorlar. Meşhur Mazhar Osman Bey de bu kanaatte olan önemli doktorlarımızdan biridir. Ünlü şairlerimizden birçoğunun da duayı konu alan güzel şiirleri bulunuyor. Bazı meşhur İslam hükümdarlarının savaş öncesi yaptıkları içli dualar ise tarihin altın sayfalarını süslüyor. Melikşah ile Murad Hüdavendigâr’ı bu gruba dahil edebiliriz.

Geçen gün, Ağustos 1981 tarihli Tarih ve Edebiyat mecmuasını gözden geçirirken beni şaşırtan bir yazıyla karşılaştım. “Sabiha Zekeriya Sertel’in Son Duası” başlıklı yazı derginin genel yayın müdürü Şevket Rado’nun dikkatini çekmiş olmalı ki, baş tarafına bir açıklama koyarak iktibas etmiş. Önemine binaen ben de açıklamasıyla size nakledeyim.

Şöyle ki:

“1919 yılının haziran ayındayız. İtilaf devletleri İstanbul’u işgal etmişler. Yunanlılar İzmir’e çıkmış. Mustafa Kemal Anadolu’ya geçmiş. İnsanlar ne yapacaklarını şaşırmışlar. Halide Edip, Sultanahmet mitingini yapmış. Toplanan yüz bine yakın Türk’e ‘Vatanımızı kurtaralım!’ diye haykırıyor. Arkasından Üsküdar mitingi yapılıyor. Koskoca bir imparatorluk çökmek üzere. Aydınların çoğu kurtuluştan ümitlerini kesmiş. Allah’a sığınmaktan başka çare göremiyorlar. İşte memleketin bu devresinde orta tahsilini Selanik’te Amerikan Kolejinde yapmış ve genç gazeteci M. Zekeriya ile evlenerek ‘Sabiha Zekeriya’ adını almış olan bir genç kız, o zaman çıkmakta olan ‘Büyük Mecmua’ya bir yazı yazıyor. Bu yazının adı ‘Son Dua’dır ve aşağıda görüleceği gibi dini duyguları son derece derin ve halifeye çok bağlı bir kalemin mahsulüdür. Başka hiçbir çare göremediği için Allah’tan medet uman bu yazar, sonradan Allah fikrinden uzak, materyalist ve Marksist düşünceleri ile tanınan ve memleket dışında gözlerini dünyaya kapamış olan ünlü yazar Sabiha Zekeriya Sertel’dir.

Sabiha Zekeriya Sertel

Aydınlarımızın 1919 yılındaki çaresizlikleri karşısında memleketi kurtarmak üzere Anadolu’ya geçen Mustafa Kemal’in azimli davranışını belirtmesi bakımından dikkate değer bulduğumuz bu ‘Dua’yı aynen sütunlarımıza alıyoruz.

“Allah’ım!

Ak saçlı ihtiyarlar, bağrı yanık analar, gönlü yaralanmış yetimler, bütün Türk ve Müslüman kulların hep birden duaya geldik. Sesimiz sana, minareler memleketinin bütün Müslüman dünyasına ses veren mabetlerinden yükseliyor. Kalbimizi sana açtık. Gözlerimizde senin nurun, kalbimizde senin vecdin, ruhumuzda senin aşkın var. Mabetlerinde ağlayan, surların üzerinde feryad eden, bütün Müslüman iklimlerinde matem tutan yeisli Türk sadasını işiten Tanrım! Bizi de dinle, ruhumuzdan kopan feryatlara acı ve bizi koru Allah’ım! Günahlarımıza tövbeler ederek, şehitlerimizin ruhlarındaki kudsiyete sığınarak sana secde ediyoruz!

Müslüman ruhunu temsil eden camilerine haç diktirme Allah’ım! Yedi yüz seneden beri minarelerinde okunan ezan sesine bizi hasret etme Allah’ım! Topraklar altında millet için ölen şehitlerini mezarlarında ağlatma yâ Râbbi! Babaları için ağlayan bir milyon yetimin hıçkırıklarını işit, bizi o şehitlerin ruhu hürmetine siyanet eyle yâ Râbbi! Yedi yüz seneden beri denizlerin hâkimi Şârk’ın hükümranı olduk, bizi düşmanlarımıza esir eyleme yâ Râbbi!

Şark’ın üstünde dalgalanan matem sancağı, bütün esir olan Müslüman dünyasının matemini ilan ediyor. İşte biz bugün, o siyah bayrağın altında ruhumuzdan taşan hıçkırıklar arasında sana yalvarıyoruz Allah’ım!

Asırlarca hükümran olan Türk’ün bugün bütün milletlerin tel’in edeceği bir zulüm ile mukaddesatı, istiklali, hayatı, her şeyi mahvoluyor. Adalet namı altında yalancı vaatlerle tâ ciğerine saplanan hançer Kurun-ı Vusta’nın (orta çağın) hâlâ dimağlarında bıraktığı o alçak siyasetin hançeri; hükümran olmak, ekalliyetleri esir etmek! Hatta biz Müslümanlar, ekseriyet olduğumuz halde esir ediliyoruz. İşte dostlarımızın âdilane (!) siyaseti… Kahrolsun bu adalet!

Allah’ım, biz senin adaletine sığındık. Hükümetlerin adaletini, milletlerin adalet sesi henüz doğmadı. Bizim her adaletin fevkinde, her kavmin üstünde en büyük kuvvetimiz olan Allah’ım, seksen milyon Türk’ün kalbinde senin vecdin, senin aşkın var. Ve biz bu aşk ile Türk’ün hakkını bütün cihana, bütün cihanın milletlerine bağıracak ve anlatacağız. Türkler ancak Türk sultanının, halifesinin hükmünde yaşar. Ve biz hürriyetimiz için, seksen milyon Türk, genç ihtiyar, kadın, çocuk, sesimizi işittirinceye kadar, hakkımızı tanıtıncaya kadar bağıracağız. Cihadımıza sen zahîr ol yâ Râbbi!

Sesini sana, ilahi mabetlerinden tekbirlerle, tehlillerle yükselten Türk’ün sesini işit ve bizi kurtar Allah’ım! Huzurunda diz çöktük. Sana bütün vicdanımızla, bütün imanımızla yalvarıyoruz. İmdat dileyen yaşlı gözlerimiz, merhametine sığınan matemli kalblerimiz, hicran dolu ruhumuzla sana ibadet ediyor ve yalvarıyoruz.

Hükümran olduğumuz topraklarda bizi süründürme Allah’ım! Camilerimizde yanan din ve iman kandillerini söndürme Allah’ım! Yüz milyon Müslümanın halifesi, Hz. Peygamberin vekilini zalimlere esir etme yâ Rabbi!

Fatihlerin, büyük hakanların şan ve şeref ülkesinden, Türklerin mukaddes yurdundan hilalini eksik etme Allah’ım! Düşmanlara Hakk’ın kuvvetini tanıt ve bizi kurtar Allah’ım!. (Büyük Mecmua, Nr. 9, 5 Haziran 1335/1919 s.134)”

Bu mensur duayı, Arif Nihat Asya merhumun şu manzum duasıyla bitirelim:

Bize güç ver, cihad meydanını

Pehlivansız bırakma Allah’ım

Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız

Ve vatansız bırakma Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu

Müslümansız bırakma Allah’ım!

Âmin yâ Muîn…