9 Aralık Salı günü ise gazeteci Mehmet Akif Ersoy gözaltına alındı. Ersoy, uyuşturucu soruşturması kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatı ile İstanbul İl Jandarma ekipleri tarafından evinde gözaltına alındı ve Jandarma İl Komutanlığı’na götürüldü. Ersoy’un da aralarında olduğu 8 kişi daha sonra adliyeye sevk edildi.
Öte yandan TMSF, Ersoy’u “Habertürk TV Genel Yayın Yönetmenliği” görevinden aldı.
Ruşen Çakır, “Habertürk’ün laneti” başlıklı yayınında Habertürk’ün Türkiye medyasında hep birtakım skandallarla kendini hatırlattığını söyledi.
“Suçları sabitlenmediği müddetçe herkes masumdur”
Ruşen Çakır, masumiyet karinesinin önemine dikkat çekti:
“Mahkemeler tarafından suçları sabitlenip cezalandırılmadıkları müddetçe herkes masumdur. Dolayısıyla Mehmet Akif Ersoy ve diğer gözaltına alınanlara suçlu muamelesi yapılması asla kabul edilemez. Özellikle gazetecilerin bunu çok iyi bilmesi gerekiyor. İkinci bir husus da uyuşturucu kullanımı suç mudur tartışması dünyada çok yapılıyor. Türkiye henüz bunun uzağında ama bazı ülkeler bunu suç olarak görmüyorlar. Uyuşturucu kullananların tedavisi gibi yöntemlerle bu sorunu çözmeye çalışıyorlar. Tabii ki yasadışı uyuşturucu temin edenler, bunları piyasaya sürenlerin yaptıklarının suç olduğu ayrı bir husus. Ben şahsen uyuşturucu kullanımının suç olmasının çok doğru olduğuna inanmayanlardanım. Ama benim gibilerin sayısının az olduğunu da biliyorum.”
Habertürk’ün 1999 Kasım ayında Ufuk Güldemir’in kurduğunu hatırlattı, “Ben de kendisini çok yakından tanırdım. Beraber Milliyet’te çalıştık. Olağanüstü bir insandı ama zor bir insandı. Çok yanlışı vardı ama çok yaratıcı fikirleri vardı. Onun derdi okutmak, izletmekti. 1999’da Türkiye’nin ilk haber sitesi habertürk.com’u kurdu. Çok şaşırtıcı bir şekilde ilgi çekti ve daha sonra oradan aldığı güçle Eylül 2001’de Habertürk Televizyonu’nu kurdu” dedi.
Habertürk’ün gazete de çıkardığını ancak ömrünün uzun olmadığını hatırlatan Çakır, “Bir de radyo kurdu, o devam ediyor. Gazete başarısız oldu. Ama televizyon, haber kanalı olarak belli bir standardı, belli bir izleyiciyi yakalamıştı ve orada da hep aynı şekilde çarpıcı işlerle, çok az parayla bu televizyonu yaptı. Pankreas kanseriydi. 2007’de hayatını kaybetti. Daha sonra da zaten Habertürk’ü Ciner grubu satın aldı” diye konuştu.
Habertürk gazetesinin başında Fatih Altaylı’nın olduğunu söyleyen Çakır, “Türkiye’deki diğer gazetelere göre daha küçük bir gazeteydi ve çok büyük bir başarı elde etti. O dönem Fatih kuruluşunda bana da teklif getirmişti ama Vatan gazetesi ve o sırada yine aynı anda çalıştığım NTV’nin baskıları sonucu gitmemiştim. Daha sonra, Habertürk’te kısa da olsa çalıştım ve 2016 Ocak ayında atıldım. Hayatımda atıldığım tek yerdir” diye konuştu.
Habertürk’ün laneti…
Çakır şöyle devam etti:
“Habertürk’ün öyküsüne baktığımızda… Mesela Ufuk Güldemir’in erken kaybı ve daha sonra bir ‘Alo Fatih’ olayı var -Fatih Saraç-… O dönemin başbakanı Erdoğan’dan gelen uyarılar ve talimatlarla Habertürk’ü dizayn etmeye çalışıyordu. Ama Fethullahçılar bunu sızdırdı ve Türkiye’ye ‘Alo Fatih’ diye bir kavram yerleşti. Bir ilk büyük skandalı bu oldu Habertürk’ün. Gazeteyi de kapattılar 2018’de. Ve sonra peş peşe yaşanan gelişmeler… Ciner grubu her şeyi Can Holding’e sattı. Kısa bir süre sonra da Can grubu yöneticileri tutuklandılar. Bazıları kaçtı, bazıları tutuklandı. Ciner grubundan can grubuna geçişte krit isim olan Kenan Tekdağ önce gözaltına alınıp sonra ev hapsiyle bırakıldı. Ama sonra tekrar bir soruşturma sonucu tutuklandı. Tabii Fatih Altaylı meselesi de var… Altaylı Habertürk’ten ayrılmıştı ama orası ile özdeşleşmiş bir isimdi. Fatih Altaylı’yı da sudan sebeplerle tutukladılar. Bu arada Veyis Ateş, Habertürk’ün öne çıkan isimlerinden birisiydi. Onun da Sedat Peker’in yaptığı birtakım ifşaatlardan sonra başına birçok şey geldi. Ve en sonda da Mehmet Akif Ersoy olayı.”
Habertürk’teki birçok kilit ismin şu anda adli tatbikat altında olduğunu söyleyen Çakır, “Fatih Altaylı’yı ayrı tutarak söylüyorum. Bu isimlerin hiçbirisi, gazetecilik faaliyetiyle ilgili işler değil. Bu da bize şunu gösteriyor:Birtakım televizyonlar, internet siteleri vs. gibi şeylere sahip olanlar ya da buralarda yöneticilik yapanlar, güçlerini birtakım kişisel hesapları için, para için kullanabiliyorlar. Ve tabii bunların başına gelen her şeyde sonuçta dönüp dolaşıp biz gazetecilerin hanesine olumsuzluk olarak yazılıyor. Habertürk bu anlamda çok çarpıcı bir örnek. Bir tür lanetli bir yer gibi” dedi.

