Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

‘Resmî meal’ mi gençleri dine ısındıracak?

İbrahim Kiras yazdı:

‘Resmî meal’ mi gençleri dine ısındıracak?

Hatasız kul olmaz. Devlet makinasını yönetme yetkisi verilen kadrolar da hata yapar, yanlış işler yaparlar. Ne var ki bizde son zamanlarda yapılan işlere aslında yanlış değil de “tuhaf” demek daha doğru olur. Tuhaf, çünkü “faydası yok, zararı var” bunların.

Geçen haftanın tuhaf işi “resmî Kur’an meali” oluşturma girişimi çerçevesinde Diyanet’e verilen tuhaf yetkiydi.

Her zamanki gibi ilgisiz bir “kanun teklifleri torbası” içine yerleştirilen düzenleme “sakıncalı” meallerin toplatılıp imha edilmesini öngörüyor.

Aslında ilk defa 15 Temmuz sonrasının karmaşası içinde çıkarılan bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bu yoldaki uygulamaların önü açılmıştı ama sonradan Anayasa Mahkemesi o kararnameyi iptal etti. Şimdi nedense yeniden “meal sansürü” yetkisinin kullanılmasına ihtiyaç doğmuş gibi bunun için kanun maddesi hazırlamışlar.

KARAR’ın kamuoyuna duyurduğu skandal kanun teklifinin daha meclisten geçmeden -yani henüz teklif aşamasındayken- uygulamaya başlanması ise bir başka tuhaflıktı. Prof. Mustafa Öztürk’ün “Kur'an-ı Kerim Meali Anlam ve Yorum Merkezli Çeviri” başlıklı çok değerli eserinin yeni baskısı için Kültür Bakanlığı tarafından bandrol verilmemişti. Yayınevi yetkilisine “Gidin, önce Diyanet’ten izin alın” denilmişti.

Yayınevleri kitap basmak için neden Diyanet’ten -veya başka bir kurumdan- izin almak zorunda olsun? Yayınlanan eserlerde yasalara aykırı bir içerik varsa bunun gereğinin ne şekilde yapılacağı, görev ve yetkilerin hangi kurumlarda olduğu bellidir. Kuran-ı Kerim meali için de aynı durum geçerli.

Kitaptaki hangi sözün ne anlama geldiğini belirleme mercii Diyanet olabilir mi?

Bir devlet kurumuna “sakıncalı bulduğu” Kuran-ı Kerim meallerini toplatıp imha etme yetkisi vermek ne demektir?

Bu yasayı hazırlayan kişiler buradaki vahametin farkında değiller mi?

Din bilginlerinin yalnızca bir kısmının benimsediği bir anlayışı “resmî görüş” haline getirmenin bilimsel çabayı, entelektüel tecessüsü, “fikirlerin çarpışmasından doğan hakikat aydınlığını” ortadan kaldırmak anlamına geldiği fehmedilemiyor mu?

Hiç değilse kendilerine yapılmasını istemeyecekleri şeyleri niye başkasına yapıyorlar?

***

KARAR. sütunları başta olmak üzere kamuoyunda günlerdir dile getirilen bu sorulara cevap veren çıkmadı. Ne hükümetten bir açıklama yapıldı ne de torba içinde gelen kanunu parmak kaldırarak yasalaştıran milletvekillerinden veya partilerinden. Diyanet adına da “Bizim şu sebeple bu yetkiye ihtiyacımız vardı” diye bir izahatta bulunulmadı.

Yalnızca sosyal medyada cılız birkaç müdafaa hamlesi gözüme çarptı. “Önüne gelen de meal yazmasın kardeşim!” diye ifade edilen bu “görüş”ün sahiplerine göre farklı mealler cahil insanların itikadını bozuyormuş.

Bugünkü toplumda, özellikle gençler arasında “dinden uzaklaşma” eğilimi dindarların en büyük şikayeti. Peki ama bunun sebebi “sakıncalı” mealler mi?

Yoksa İslam’ı temsil etme iddiasındaki kimi kişilerin ve grupların sergiledikleri yaşayış ve davranışlar mı?

“İslam’ı çağın idrakine söyletme” hedefinden vaz geçilmiş olması mı?

Yahut hurafelere, uydurma rivayetlere, tarihsel uygulamalara, şekil özelliklerine dayanan bir din anlayışı bugünün nesillerine hitap edemiyor olabilir mi?

Kuran-ı Kerim’i “öğüt veren bir kitap” olarak değil de kanunlar kitabı, tarih derlemesi, tıp rehberi, biyoloji ansiklopedisi vs. gibi gösterdiğiniz için din kurumunu bugünün sorularına cevap veremeyen bir hale getirmiş olabilir misiniz?

Bütün bunlar ortada dururken, birtakım dini yayınların dine zarar verdiğini düşünebilmek için başka bir gezegende yaşamak gerekiyor.

Zaten belki de “sakıncalı mealler” diye bir konunun ortaya atılması mevcut din anlayışına yönelik eleştirel yaklaşımların önlenmesini amaçlıyor olabilir. Eğer öyleyse bu yolla istedikleri sonucu alabileceklerini düşünmeleri ayrıca tuhaf!

*****

Böyle bir uygulamanın dini açıdan da yanlış olduğu muhakkak. Bununla birlikte, söz konusu yasa hazırlığına itiraz sadedinde iyi niyetle söylenen “İslam tarihinin hiçbir döneminde tek bir din yorumunu topluma dayatma çabasına rastlanmamıştır” iddiası da temelsiz maalesef. Böyle yanlışlar tarihte de yapıldı. Çoğu ters tepti ama bunların oluşturduğu reaksiyon zinciri içinde meydana çıkan sonuçları yüzyıllardır hep birlikte yaşıyoruz.

Belirli bir tarihe kadar İbn Sina gibi düşünürler, İbn Arabi gibi arifler, Biruni gibi bilginler yetiştirmiş olan İslam alemi artık ne düşünce alanında ne bilimde Hristiyan Batı dünyasıyla yarışamaz hale geldi. Gerisi malum…

Bizim bu yüzyılda artık geçmişteki o yanlışlardan ders çıkarıp daha akıllıca davranmamız gerekiyor. Resmî din anlayışı, resmi tarih anlatısı, resmi bilim görüşü, resmi düşünce dayatması vs. bir toplumu ilerletmez, aksine geri bırakır.

Kendi yaşadıklarımızı bırakın, tarih boyunca dünyanın her tarafında görülen tecrübeler bunu bize öğretmedi mi?



Anahtar Kelimeler: ‘Resmî gençleri ısındıracak?

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER