Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Popüler Tarih Profesörü’nün Tarım Mühendisliğine Soyunması

Şakir Diclehan Yazdı:

Popüler Tarih Profesörü’nün Tarım Mühendisliğine Soyunması

Heybelerinde kutlu emanet taşıyan kahramanlar vardır. Onlar, güneşin selamını gülümseyerek alan ve toplumu için gündüzünü geceye katarak çalışanlardır. Bu büyük yük kahramanlarını yetiştiren ya da şimdiki zamanda araştırıp bulan toplumlar, büyük ve kalıcı toplumlardır.

Bir de alışkanlıklarının mahkûmu olanlar vardır. Düşünceyi umursamaz da, düşünce benzerine düşünce diye sarılanlar vardır ki, gerçek sesi sahtesinden ayırmakta güçlük çeken bu yaradılıştakiler, cicili bicili ve tantanalı bir takım süslerle donatıldıkları için toplum onları kahraman zanneder.

Kerameti kendinden menkul bir ünlü (!) profesör, susuzluğa çare bulmak ve Mezopotamya topraklarını verimli hale getirmek için Çin’den Uygur Türklerini ya da Kırgızistan Türklerini bu topraklara yerleştirmekte ve işletmekte buluyor.

Mezopotamya topraklarının insanları, geçmişte inançsız, idealsiz ve anlamsız yaşamadılar. En bilinçli bir idealle, en medeni bir hayat tarzıyla yaşadılar. Onların çocuklarından oluşan bu halk da, sessiz bir şekilde aynı ideali, aynı hayat anlamını, aynı dünya görüşünü ve felsefesini yaşayacak ve sürdürceklerdir.

Politika, ekonomi, kültür ve bilim dahil olmak üzere nice alanlarda tam bir kördüğüm yumağıyla karşı karşıyadır bu ülkenin halkları ve bu ülkenin aydınları.

Cumhuriyet Dönemi boyunca gerçek manada bir tarihçi yetişmedi. Osmanlı’nın tarihini dahi Hammer gibi yabancı tarihçiler yazdı. Bu hoca, kördüğümü çözmek için ortaya atılarak İskenderlik taslamaktadır. Kördüğümü, bir kılıç darbesiyle halledebileceğini sanıyor, efsane ile hakikat arasındaki farkı bilemiyor ve ırkçılık yapıyor.

Magazin ve popüler tarih allamesi İlber Ortaylı, sivri akılla susuzluk sorununu ve verimli toprak işletmesini Çin’den ve Kırgızistan’dan Türkleri ithal etmekle çözeceğini sanıyor. ” Fırat ve Dicle havzasında boşalan köyler, Asya’dan gelecek kardeş nüfusla doldurulsun, Uygur Çiftçiler Türkiye’ye getirilsin, Kırgızlar bu topraklarda faaliyete geçsin.”

Bir de ” Çukurova’nın verimsizliğini Sert mali tedbirlerle giderelim ” önerisi var .

Çukurova’yı sulayan Seyhan’la Ceyhan nehirlerine para, Dicle’yle Fırat havzasına ise soydaş nakli… Böylece ülke kurtulmuş olacak. Gel keyfim gel…

Rahat ol İlber Hoca, bu rüyayı sizden önce görenler de vardı.

“Caber yok, Tiyanşan yok, Aral yok/Ben nasıl varım?/Ağla ey Tanrı dağlarından/ İndirilmiş Tanrım.”

O şair de gözünü Dicle ve Fırat’a dikmişti: “Şu yakın suların/Kolu neden bükülmez/Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin/

Benden doğar, bana dökülmez?”

Evet Fırat, Dicle, Aras bizde doğuyor, ama bize dökülmüyor. Şimdi biz böyle düşünürken Araplar da şöyle düşünmezler mi? Fırat ve Dicle benim can damarım, neden bende doğmasın, neden yarısı bende yarısı dışarıda kalsın? İşte bu yapay parçalamanın sonucu olan bir mesele… Irkçılık, birçok konuyu kördüğüm haline getiriyor. Siz Fırat’ı, Dicle’yi ve Aras’ı bıçakla kesebilir misiniz? Burası senin, burası benim diyebilir misiniz? Oysa Fırat ve Dicle, şırıltılarıyla kendi mecralarında akarlarken, bize diyorlar ki, sen nasıl parçalanamazsan, bir bütünsen, Ben de bir bütün olarak yalnız Türk’ün, yalnız Arab’ın, yalnız Kürd’ün değilim. Hiç kimse bana tek başına sahip çıkmasın. Ben halkların suyuyum. Onların can damarıyım. Siz de bundan ibret alınız ve ırkçı ve bölücü olmayınız. İşte bize coğrafya böyle sesleniyor.

Biz de İlber Ortaylı’ya sesleniyoruz: “ Artık köhne ve yorgun zihinler gitsin. Yeni Çağı bir aşk ve bilim sevdası uğruna yorumlayan ve yoranlar gelsin.”

 

Kaynak: farklı bakış



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER