PKK aradan çekilince Kürt kimliği

Mücahit Bilici, PKK’nin aradan çıkması sonucunda Kürtlerin hep dövülen ve bölücü olmaktan çıkıp devlet kurucu unsur-olarak var olacağını, yani devletleşeceğini; terör rantçılarının ise bu işten memnun olmadıklarını belirtiyor.

PKK aradan çekilince Kürt kimliği

PKK’nin kendini feshetmesi ile birlikte Kürt varlığı ve kimliği “terör” kelepçesinden ve şiddet handikapından azad oluyor. Kürtlük bir açıdan sıradanlaşacak, önemsizleşecek. Zira Kürt kimliğini önemli kılan şey Kürtlere yönelik inkar ve adaletsizlik idi. Bizzat Kürtlük veya Türklüğün kendisinin hiçbir değeri yoktur. Çünkü bunlar doğal şeylerdir. İçine doğduğun şeyleri sevebilirsin ama onlarla üstünlük taslamak veya onlardan dolayı utanmak meşru değildir. Bunu talep edenlerle mücadele etmek ise tam olarak adalet için mücadele etmek demektir.

“Adalet” kazanılan birşey olduğu için “milliyet”ten daha değerlidir. Barışmak, uğruna emek verildiği için yabani kalmaktan daha değerlidir. Türk veya Kürt olmak bir fazilet değildir. Asıl fazilet adalet ararken nefrete yenilmeyen bir Kürt olmak yahut da Kürtlere yapılan zulme kendine yapılmış gibi itiraz edebilen vicdanlı bir Türk olabilmektir. Adaletle inşa edilmiş bir Türk-Kürt birliği ve Türkiye’nin kuruluştaki aslına rücuu önümüzde duran bir safi hayır ve mutlak iyi vizyonudur.

Muhtelif ırkçılar Kürtlerin dövülebilir, aşağılanabilir olmaktan çıkma ihtimalinden rahatsız oluyorlar. Müstafı tümamiraller, Kemalist ırkçılar, Kürtlerin ezikliğinden geçinenler… Bunların hiç biri memnun değil “terör” diye rantını yedikleri “bela”dan memleketin kurtuluyor olmasından. Aynı şekilde dövülmekten, aşağılanmaktan bir nevi kimlik devşirenler de rahatsız. Ezberlerin, alışkanlıkların insanları bunlar.

rihi anlamayanlar tarihin tekerrür ettiğini sanır. Halbuki tam da tekerrür etmediği için tarih tarihtir. Bir şeyin tekrarı bile o şeyin kendisi ile bir sayılamaz. Nerede kaldı geçmişle hamile bir gelecek geçmiş ile bir olsun. Tarihin tekerrür ettiği kabulü kullanışlı bir retoriksel ezber olsa da tarihin sadece yaşanan birşey değil aynı zamanda yapılan birşey olduğunu unutmak anlamına geliyor. Bu tür ezberlere itibar edilemeyecek bir zamandayız.

PKK aradan çekilince Kürt kimliği bir baş dönmesi yaşayacak. Sevgi veya nefretin konusu olsun farketmez, marazi bir bağımlılık geliştirmiş olan tüm aktörler bocalayacak. Kendilerini yeni realiteye göre konumlandırma lüzumu doğacak. Fakat bir bütün olarak Kürtler için yeni durum yepyeni bir fırsatı doğuracak: Kürtler hızla devletleşecekler.

Örgüt olarak tutulup dövülmekten, terörist yahut bölücü yaftaları ile kendi kendilerinden uzak tutulmaktan kurtulacak Kürtler. Ve Kürtler Kürt olarak devletleşecek. Malikiyete terfi edecekler. Zira PKK’nin aradan çekilmesi iki taraf için de yabanileştirici etkisi olan bir öcüleştirmenin bitmesi anlamına geliyor. Kürtler kurucusu ve sahibi oldukları devletin hem aslına rücu etmesini hem de Kürtlere rücu etmesini birlikte ve Türklerle beraber tecrübe edecekler. Bir şartla: Kürtler kendilerini devletin mağduru olarak değil kurucu-sahibi olarak konumlandırmak zorunda. Bu da kolay bir dönüşüm olmayacak.

Kürt kimliği konforlu mağduriyet masumiyetinden çıkınca artık sorumluluk ile yüzyüze kalacak. Kürtçe yayın, Kürtçe eğitim, Kürt siyaseti vb pekçok konuda bir sınanma yaşanacak. “Terörsüz Türkiye” olarak tarif edilen PKK sonrası bir Türkiye’de Kürtlerin pekçok açıdan bir olgunlaşma ve sorumluluk alma süreci yaşanacak. Kürtlüğün büyüsü bozulacak. Olağanlaşacak Kürtlük. Olması gerektiği gibi. İnsani kalitemizi o zaman görebileceğiz tüm taraflar olarak. Tozu dumanı dinmiş bir kamusal yeniden inşada hem Türkler hem de Kürtler hakiki bir vatandaşlık (yani “hemvatanî”lik) hem de sorumlu bir egemen-ortaklık sınavı verecekler.