Pandemi ve Kıyamet Sahnesi!

Mehmet Gündoğdu yazdı;

Pandemi ve Kıyamet Sahnesi!

فَاِذَا جَٓاءَتِ الصَّٓاخَّةُۘ ﴿٣٣﴾ يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ اَخ۪يهِۙ ﴿٣٤﴾ وَاُمِّه۪ وَاَب۪يهِۙ ﴿٣٥﴾ وَصَاحِبَتِه۪ وَبَن۪يهِۜ ﴿٣٦﴾ لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْن۪يهِۜ ﴿٣٧﴾  سورة عبس/٣٣-٣٧

Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.” (Abese, 80/33-37)

Covid-19 nedeni ile herkes evine kapandı. Bir yıldan bu yana İnsanlar komşuları, tanıdıkları, akrabaları hatta aile fertleriyle  bile bu salgın hastalıktan dolayı, birbirleri ile  görüşmelerini askıya aldı. Herkes birbirine  mesafe koymak mecburiyetinde kaldı.

Bu hastalığa yakalanan biri,  birinci derece yakınlarıyla bile görüşmüyor, görüşemiyor.

Yaşadığımız bu ortam, sanki insanların birbirinden veya yakınlarından bile uzaklaşmaları yönü ile Kur’an’ın tavsif ettiği kiyamet günü sahnesine  benziyor. Şöyle ki:

Kur’ân’a göre, Kıyamet günü “Sâhha” (yüksek ses/gürültü)  ile başlayacak  ki, artık dünyanın sonu gelmiştir. Bu korkunç ses, o günün, yani kıyametin dehşet anının ilk habercisidir. Artık hiçbir yere kaçışın olmadığı o an gelip çatmıştır.

O korkunç ses geldiğinde kişi; duygu, şefkat ve sevgide en yakını olarak gördüğü kardeş, anne, baba, eş ve çocuk gibi akrabalarını  gördüğü halde onlardan kaçacaktır. Dünyada kendilerine sığındığı kimselerden o gün uzaklaşacaktır.

Zira o gün korku büyük ve şartlar çetindir. Çünkü o gün herkesin kendine yetecek meşguliyeti vardır. Herkes kendi başının derdine düşmüştür. Kimsenin kimseyi düşünecek mecali ve zamanı yoktur. Kimse kimsenin hatırını soramayacak, kimse kimseyle ilgilenemeyecektir.

O gün herkesin, kendilerini en yakın akrabalarından bile uzak tutacak bir derdi vardır.

Nitekim başka bir ayette bu durum şöyle izah edilmiştir:

O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, kendilerine yardım da edilmez.” (Duhan, 44/41)

Kıyamet gününde, kişi en yakınlarını feda edip kendini kurtarmak ister. Herkes kendi derdinin telaşındadır. O gün, herkesin meşgul olduğu şey kendi nefsidir. O günü dehşeti başkalarıyla ilgilenmeye fırsat vermeyecektir. Onlarla ilgilenmek şöyle dursun, onların hakkını ödeyemeyeceğinden dolayı onlardan kaçacaktır. Onların hak istekleri, kendine sıkıntı vermesin, yük olmasın diye!

Öyle ya hak sahipleri, haklarını isterlerse ne olur? Bu gibi sebeplerden dolayı kaçmak ister insan,  fakat bu mümkün değildir.

Kişi anne ve babasından, gereken hürmeti ve saygıyı göstermediği için, onların haklarını yerine getirmediği için kaçacak. Anne babasına karşı dürüst olmadığı için kaçmaya çalışacaktır.

Eşi ve çocuklarından kaçacaktır. Eşi ve çocuklarına doğruları anlatmadığından, onlara karşı sorumluluklarını yerine getirmediğinden dolayı kaçıp kurtulmak isteyecektir.

İnsanın sevdiklerinden kaçışı… Dünyada iken kendi hayatına tercih ettiği, malını paylaştığı, zamanını harcadığı, kısacası Allah (c.c)’ın kendine verdiği en değerli nimetleri gözünü kırpmadan feda ettiği canlardan kaçışı!.. O günün dehşetini yeterince anlatıyor sanırım. İnsanın kendi hesabının derdine düşmesine, kendi dışında başkalarıyla meşgul olmasına engel olacaktır. Yakın akrabaları olsa bile!

Dünyada Allah’tan hiç korkmadan ahiretten gafil bir şekilde sürdürülmüş bir hayattan ötürü, birbirine şahit olmasınlar, birbirini sorumlu tutmasınlar diye…

Hülasa, konu başında zikrettiğimiz ayetlerde yüce Allah, insanı korku ve endişe ile dolduran kıyamete ait bazı durumları ve korkuları açıklamıştır. Bu nedenle insanın Rabbine yönelmesi, ona inanması, küfürden kaçınması, insanlara karşı mütevazı olması ve büyüklenmemesi hedeflenmiştir.

Henüz dünya hayatında iken, elimizde fırsat ve imkânlar varken, bu durumu iyi değerlendirmeliyiz. Şimdiden Rabbimize vereceğimiz hesabı iyi yapmalıyız. Sorumluluklarımızın bilincinde olmalı ve ona göre hareket etmeliyiz.

Rabbimizin huzuruna müflis olarak çıkmamalıyız. Şu hadiste Peygamberimiz bu durumu ne güzel izah etmiştir:

Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sorunca, ashab; “Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir” dediler. Resûlullah (s.a.s); “Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnat ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir.” (Müs- lim, “Birr”, 59; Tirmizî, “Kıyamet”, 2) buyurdular.

Rabbimize vereceğimiz hesabın muhasebesini şimdiden yaparak,  Rabbimizi ve kullarını razı etmeye çalışmalıyız. Hak sahipleri ile haklarını iade ederek veya ödeyerek helalleşmeliyiz.

Vesselam

Kaynak: Kur’an’dan Öğütler, II, Kıyamet Günü herkes kendi derdine düşmüştür, s,86.