Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

ÖZEL HABER: TBMM’de Can Atalay kararı | Eski AYM Başkanı Haşim Kılıç ilk kez konuştu: “AYM ihlal kararı verse de uygulanmayacak”

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ise AİHM’in vereceği kararın Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğini askıya alacak bir duruma kadar götürebileceğini vurguladı.

ÖZEL HABER: TBMM’de Can Atalay kararı | Eski AYM Başkanı Haşim Kılıç ilk kez konuştu: “AYM ihlal kararı verse de uygulanmayacak”

Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, TBMM’de milletvekilliği düşürülen Can Atalay’ın AYM ve AİHM’e başvurabileceğini söyledi. Kılıç, Atalay’ın avukatlarının tekrar AYM’ye başvurması halinde yeniden hak ihlali kararı vereceğini ancak bir şey değişmeyeceğini söyledi. Gergerlioğlu kararını hatırlatan Kılıç, o durumda Gergerlioğlu’nun serbest olduğunu ancak Can Atalay’ın hükümlü olduğunu, serbest olmadığı için geri dönemeyeceğini vurguladı. Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ise AİHM’in vereceği kararın Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğini askıya alacak bir duruma kadar götürebileceğini vurguladı.

Gülseven Özkan

Gülseven Özkan (Medyascope: 30 Ocak 2024 Salı)

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) hakkında iki kez “hak ihlali”kararı vermesine rağmen tahliye edilmeyen Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine neden olan hüküm Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’na geldi ve okundu.

Karar birçok kesimde tepkiyle karşılanırken eski AYM Başkanı Haşim Kılıç, Anayasa Hukuku Araştırma Derneği (ANAYASA-DER) Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer Medyascope‘un sorularını yanıtladı.

“İhlal kararı verilse bile karar uygulanmayacak”

Eski AYM Başkanı Haşim Kılıç, Atalay hakkında milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik karara karşı AYM ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gidilebileceğini söyledi. Başvuru sonrası AYM tarafından “ihlal” kararı çıkması durumunda kararın uygulanamayacağını anlattı:

“Şu an söylenecek bir şey yok, milletvekilliği düştü. Bu bir karar değil, bu bir okuma. Bunun için Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapacaklardır. ‘Benim milletvekilliğim haksız yere düşürüldü’ şeklinde başvuru yapılabilir. Bu konuda itiraz hakları var. AYM’ye itiraz edebilirler. Başvuru sonrası mahkeme büyük ihtimal ihlal kararı verecek ama sonucu olmayacak. Sonuç ihlal olsa da geçerli olmayacak, karar uygulanamayacak. İhlal kararı verilse bile geri dönemez. Çünkü hükümlü, serbest değil.

Örneğin daha önce Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu için de benzer durum vardı. Ancak o kişi dışarıda olduğu için onun kararı uygulandı. Yani yeniden milletvekilliğe dönmüş oldu. Can Atalay’ın şu an yapacağı bir şey kalmadığı için AİHM’e gidebilir. Mahkeme direniyor. Onu tahliye edecek olan yer 13. Ağır Ceza Mahkemesi. O tahliye etmediğine göre artık yapacak bir şey yok. Artık tek yolu kaldı, o da AİHM’e müracaat etmek.”

“30 milletvekili istifa etse Meclis ara seçime gitmek zorunda kalır”

Anayasa Hukuku Araştırma Derneği (ANAYASA-DER) Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu şu an Türkiye’de Anayasa krizi olduğunu söyledi:

Devlet eşittir Anayasal düzendir, ancak devletin sorgulandığı bir durumla karşılaşıyoruz. Bunun nedeni Anayasa’nın ihlal edilmesi” diyen Prof. Dr. Kaboğlu, TBMM’nin Anayasa’yı tanımayan Yargıtay’ın kararını dikkate aldığını vurguladı.

Mecliste alınan kararın hukuki değil, fiili olduğunu dile getirerek “Anayasal düzeni tartışma girişimi 2017 Anayasal kurgusunun ürünü olan parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütmenin neden olduğu Anayasal düzen krizidir. Bu nedenle Anayasal düzene dönüş için verilecek demokratik mücadelede 2017 kurgusu sorgulanmalı” dedi.

Konunun siyasi nitelik kazandığını savunan Prof. Dr. Kaboğlu, hukuki sınırların aşılmasına rağmen hukuk yolunun terk edilmemesi gerektiğini vurguladı.

“AİHM’in vereceği karar Türkiye’yi yeni bir siyasi ve hukuki zemine taşıyacak”

AYM ve AİHM’e başvuru yoluna değinen Prof. Dr. Kaboğlu, siyasal iradenin ortaya çıkmaması durumunda kararın uygulanmayacağını anlattı:

“AİHM’e başvuru olursa mahkeme AYM’ye başvuru yolunun etkili olup olmadığını sorgulayacak, buna karar verecek. AİHM’in vereceği karar Türkiye’yi yeni bir siyasi ve hukuki zemine taşıyacak. Bu durum, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğini askıya alacak bir karara kadar gidebilir. Hem AYM hem AİHM başvuru metinlerinin kuşatıcı olması gerekiyor. Siyasi açıdan da partiler Anayasal düzeni sorgulayan bu tutumu halka anlatmalı. Doğru bilgi vermeliler. Bu konuda Türkiye’nin her yerinden büyük mitingler yapılmalı. 30 milletvekili istifa etse Meclis ara seçime gitmek zorunda kalır. Bu durumda bu sorun halka götürülmüş olur.”

Prof. Dr. Kaboğlu ayrıca Türkiye Barolar Birliği, meslek örgütleri ve odaları ile sendikaların bu konuya dikkat çekebileceğini, toplantılar, mitingler yapabileceğini, Anayasa’nın neden önemli olduğunu halka anlatabileceğini söyledi.

“TBMM yok hükmündeki karara itibar etti”

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer ise yürütme, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi gibi bazı yargı organlarının AYM’nin Can Atalay’la ilgili ihlal kararlarının uygulanmaması yönünde işbirliği içinde hareket ettiğini söyledi.

Bu nedenle Can Atalay Anayasa Mahkemesi’nin serbest bırakın kararına rağmen halen cezaevinde hukuka aykırı olarak tutulmaktadır” diyen Prof. Dr. Sözüer, TBMM’nin Atalay’ın milletvekilliğini düşürerek hukuka aykırılık zincirine bir halka daha eklediğini vurguladı.

Atalay hakkında şu anda bir mahkumiyet kararı bulunmadığını hatırlatan Sözüer, AYM’nin hak ihlali kararlarına değindi.

Bu ihlal kararları varken Can Atalay’ın kesinleşmiş bir mahkumiyet kararının bulunduğundan bahsedilemez ve milletvekilliği düşürülemez. Ama TBMM, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin ‘Anayasa Mahkemesi’nin kararı uygulanmaz’ şeklindeki hukuken yok hükmündeki kararına itibar ederek Can Atalay’ın milletvekilliğini düşürmüştür” diyen Prof. Dr. Sözüer ilk derece mahkemesinin tahliye kararını hatırlattı.

“Dokunulmazlık askıya alınıyor”

Anayasa Mahkemesi’nin Leyla Güven, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Mustafa Balbay, Enis Berberoğlu kararlarına değinen Prof. Dr. Sözüer, “Anayasa Mahkemesince Can Atalay hakkında iki kez ihlal kararı verilip bu kararların uygulanmaması ve akabinde TBMM’nin Can Atalay’ın milletvekilliğini düşürmesi, sorunu bir rejim veya devlet krizine dönüştürmüştür” diye konuştu.

Prof. Dr. Sözüer, milletvekillerinin doknulumazlığın istisnası olan suçların kanunen belli olmadığını, 14’üncü maddenin yorumlanmasıyla bu eksikliğin giderilemeyeceğinin bizzat AYM tarafından ifade edildiğini söyledi. Sözüer, TBMM’nin bu konuda kanun yaparak eksikliği gidermek yerine yok hükmündeki 3. Ceza Dairesi kararını dayanak yaparak, Can Atalay’ın milletvekilliğini düşürdüğünü dile getirdi. “Böylece TBMM dokunulmazlık güvencesini de ortadan kaldırmıştır” diyen Prof. Dr. Sözüer, sözlerine şöyle devam etti:

“Çünkü AYM kararını uygulatmamak sadece Can Atalay’ı hapiste tutma sonucu doğurmuyor. Dokunulmazlık tümüyle bir tür askıya alınıyor. AYM’nin belirli, öngörülebilir değil dediği 14.madde kapsamına, AYM kararının uygulanmadığı bu ortamda, hemen her suç girebilir. Anayasanın 153. maddesi hükmü açık. Anayasa Mahkemesi kararları resmî yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Buna rağmen kararlar fiilen uygulanmıyor.”

“Siyasi yani rejimle ilgili bir sorun var”

Prof. Dr. Sözüer sözlerine şöyle devam etti:

“AYM ve AİHM’in tümden devredışı bırakılması devletin hukuk raylarından tümüyle çıkarılması demektir. Ortada Anayasa’daki kurumların Anayasa’da öngörülen şekilde işlemesine engel olan ‘bir güç’ var. Çözüm, bu gücü etkisiz kılarak, hukuk devletinin gereklerini yerine getirmektir. Burada hukuki değil, siyasi yani rejimle ilgili bir sorun var. Çözümü de siyasi. AYM ve AİHM kararlarını uygulayacak siyasi iradenin ortaya çıkması gerekiyor. Yargı kararlarının uygulanmaması yoluyla ortaya çıkan devlet krizi devam ettiği sürece hukuken çoktan serbest kalması gereken Can Atalay’ın serbest kalması mümkün görünmüyor maalesef.”

Can Atalay’ın dava süreci

Avukat Can Atalay, Gezi Parkı davasından 18 yıl hapis cezası alarak 25 Nisan 2022’de tutuklandı. Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde kalan Atalay, 14 Mayıs 2023 Genel Seçimleri’nde TİP’in Hatay milletvekili seçildi. Milletvekili seçilmesinin ardından avukatları aracılığıyla mazbatasını alan ancak tutukluluğu nedeniyle milletvekili yeminini edemeyen Atalay ile ilgili Yargıtay’a yapılan tahliye talepli başvuru reddedildi.

Can Atalay talebi reddedilince “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği” gerekçesiyle AYM’ye başvurdu.

Atalay’ın “yasama dokunulmazlığı” gerekçesiyle yaptığı başvuru 5 Ekim 2022’de AYM 2. Bölüm’de görüşüldü. Beş kişiden oluşan heyet, başvuruyu AYM Genel Kurul’a sevk etme kararı aldı. Kararda, “başvurunun niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden, AYM İç Tüzüğü’nün 28’inci maddesi uyarınca Genel Kurul’a sevkine karar verildi” denildi.

AYM Genel Kurulu 12 Ekim 2022’de dosyayı görüşerek 25 Ekim 2022’ye erteledi. AYM 25 Ekim 2022’de görüşerek Atalay’ın başvurusunu karara bağladı. “Seçme ve seçilme hakkı”, “kişi güvenliği ve hürriyeti hakkı” yönlerinden hak ihlali olduğuna ilişkin kararın kısa gerekçesi, yargılamanın yapıldığı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Gerekçeli karar daha sonra Resmi Gazete’de yayımlandı. Kararda, Can Atalay’ın hakkının ihlal edildiği söylendi, yeniden yargılamanın yapılması gerektiği hükmedildi. Can Atalay’a 50 bin TL tazminat ödenmesi gerektiği de belirtildi.

13. Ağır Ceza Mahkemesi de dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da AYM’nin Can Atalay hakkında verdiği hak ihlali kararına ilişkin mütalaasını açıkladı. Mütalaada, “Milletvekili, Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 83/2 maddesinde öngörülen yasama dokunulmazlığından yararlanamayacaktır” denildi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi de AYM’nin Can Atalay hakkında verilen hak ihlali kararına uyulmamasına hükmetti.

Daire, Can Atalay’a hak ihlali kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunarak yargıda krize yol açtı. Daire, Atalay’ın milletvekilliğinin de düşürülmesi için TBMM’ye bildirimde bulundu.

Türkiye’de Can Atalay kararı üzerinden Yargıtay-AYM krizi yaşandı.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yargıtay’dan yana tavır aldı. Erdoğan’ın açıklamalarının ardından Yargıtay Başkanlığı konuya ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada, AYM’nin “hukuk sistemini kaosa sürükleyen kararlar aldığı” söylendi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Can Atalay hakkında hak ihlali kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Daire, AYM’nin “hak ihlali” kararına uyulmamasına hükmetti. Daire, Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi için kararın bir örneğini TBMM’ye gönderdi. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Yargıtay’ın kararını Meclis’te okumadı.

Atalay’ın avukatları, AYM kararına uymayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararına itiraz etti. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, kararın itiraza açık olmadığı gerekçesiyle “karar verilmesine yer olmadığına” hükmetti.

İkinci “hak ihlali”

Atalay’ın avukatları ikinci kez AYM’ye başvurdu. AYM ise 13 Aralık 2022’de Atalay’ın başvurusunu Genel Kurul’a sevk etti.

AYM Genel Kurulu kararı 21 Aralık’ta görüştü. Can Atalay’ın başvurusunu değerlendiren mahkeme, ikinci kez “hak ihlali” kararı verdi. Kısa karar yine 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. İlk derece mahkeme ise gerekçeli kararı bekleyeceğini söyledi. AYM’nin gerekçeli kararı ise 27 Aralık Çarşamba gecesi Resmi Gazete’de yayımlandı.

AYM, Atalay’ın, Anayasa’nın 148. maddesinde güvence altına alınan bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verdi:

“Seçme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ve bireysel başvuru hakkının ihlali edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna oybirliğiyle, Anayasa’nın 148. maddesinde güvence altına alınan bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verildi.”

AYM, Anayasa’nın 67. maddesinde güvence altına alınan “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ve 19. maddesinde güvence altına alınan “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiğine oyçokluğuyla karar verdi. Üye hakimler İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Muammer Topal bu karara karşı oy kullandı.

Kararda, AYM kararına uyulmaması eleştirildi:

“Somut olayda Anayasa Mahkemesi, başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlalini sonlandırması ve sonuçlarını ortadan kaldırması için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden başvurucunun yeniden yargılamasına başlanmasını, mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulmasını, ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanmasını ve başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarını kullanabilmesi için Anayasa’nın 83. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca yargılamanın durmasına karar verilmesini istemiştir. Buna rağmen mahkeme, usul hukukunda kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanarak ihlal kararının gereğini yerine getirmekten kaçınmış ve dosyayı Yargıtay 3.Ceza Dairesi’ne göndermiştir. Daire de ‘Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına’ şeklinde Türk hukukunda bulunmayan bir karar vermiştir.”

13. Ağır Ceza Mahkemesi ise AYM kararını yine uygulamayıp dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi.

13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararında konunun, “Yargıtay ilgili ceza dairesince verilen tahliye talebinin reddi kararına ilişkin olduğu” söylendi:

“Anayasa Mahkemesince verilen bireysel başvuruya konu ihlal kararı mahkememizin kararına ilişkin olmayıp, Yargıtay ilgili ceza dairesince verilen tahliye talebinin reddi kararına ilişkin olduğu, dosyanın ilgili daire önünde bulunduğu sırada başvurucunun milletvekili seçildiği ve bireysel başvuruya konu ihlalin bu dairenin kararından kaynaklandığı, ayrıca bireysel başvuru yapıldıktan sonra ilgili ceza dairesince dosyanın esastan incelendiği ve karara bağlandığı, bu sebeple oluşan yeni hukuki durum karşısında Yargıtay 3. Ceza Dairesince yeni bir değerlendirme yapılarak bireysel başvuruya ilişkin karar verildiği, bu karara karşı yeniden Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu kullanmak suretiyle başvuru yapıldığı, Anayasa Mahkemesince yapılan değerlendirme neticesinde ilgili başvuruya konu kararın mahkememize yeniden gönderildiği, belirtilen başvuruya konu yeni değerlendirmelerin Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin vermiş olduğu karara dair olduğu gözetilerek karara ilişkin oluşan yeni hukuki duruma karşı Yargıtay 3. Ceza Dairesince yeni bir değerlendirme yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılmakla, dosyanın Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, bir kez daha AYM’nin Atalay hakkında verdiği “hak ihlali” kararının hukuki değeri olmadığına ve karara uyulmamasına hükmetti.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER