Tarih: 27.06.2022 12:18

“Ortalama İnsan”dan “Orta İnsan”a

Facebook Twitter Linked-in

Çağımız toplumları kitle toplumları olarak tanımlanır ve bu toplumda ortalama bir insandan bahsedilir. Ortalama insan, istatistik verilerin ortaya koyduğu bir kurgudur. Eğitim, gelir, çalışma, çocuk ve konut istatistiklerinde hep bir ortalama tip karşımıza çıkar. Sözgelimi toplumun ortalaması lise mezunudur, yıllık gelir durumu 10 bin dolardır, 2 artı 1 bir konutta oturur, en fazla 2 çocuk sahibidir vs. Ortalama insanın kültür ve eğitim düzeyini ölçen ortalama kitap sayısıdır.  Sözgelimi Türkiye’de 100 kişiden sadece 4 kişi kitap okuyor.   

Ülkenin ahlak sorunlarını konuşurken, yine hep bir ortalama insandan hareket ederiz. Ortalama bir insan trafik kurallarına uymaz; verdiği sözü tutmaz; parasal işlemlerde kendisine güvenilmez, çünkü hep kendi çıkarını düşünür. Ortalama insan başkalarını eleştirdiği konularda bile kendisi de aynı şekilde davranmaktan kaçmaz. Ortalama insanın olduğu toplumda seviye kat etmek mümkün değildir. Çünkü ortalama insan çoğunluğu oluşturur ve bu çoğunluk ülkenin bir realitesidir. Bu realiteyi değiştirmek isteyenin sonu hüsrandır, çünkü kişi bir zaman sonra geri çekilmek zorundadır. Bu realiteyi hesaba katarak yaşayan insan ise, yaşadığı hayatı verili, kaçınılmaz olarak görür.

Peki bu kısır döngüyü kırmanın imkânı var mıdır?

Teorik olarak “evet” mümkündür. Bunun için “ortalama insan”dan “orta insan”a geçmemiz gerekiyor. Kadim felsefede “orta insan” terimi iki anlamda kullanılır. İlk olarak orta insan terimi insanın eşya alemindeki statüsüne işaret eder. Orta insan, hayvanlarla melekler arasında orta bir konuma sahiptir. Bu orta konum onun olması gereken ideal seviyenin ne olacağını da belirler. Şöyle ki, insan canlılar aleminde üstün özelliklere sahip olsa da melek olamaz. Hem beşeri hem de melekî yetileri vardır, onları ne kadar geliştirirse o kadar olgun ve tam insan olur.

Bu konuda Ali Şeriati, beşer ve insan terimleri arasında bir ayrım yapar. Beşer, potansiyel insandır, yani insan olabilme imkanına sahiptir. Kedisinde bilvuvve var olan olan özellikleri bilfiile çevirebilirse, beşeriyet seviyesinden insaniyet seviyesine çıkar. Beşeri olmak, doğuştan gelen bir şeydir. Bu bakımdan herkes eşittir. Ama insan olmak, bir oluş sürecidir ve bu süreçte insanlar farklı noktalarda bulunurlar. Tüm özelliklerini geliştirmiş olan beşer, Şeriati’ye göre “tam(am) insan”dır. Tamam insan terimini, Şeriati Alman düşünür Herbert Marcuse’un “tek boyutlu insanı”na alternatif olarak geliştirmiştir.

Tek boyutlu insan, kapitalizmin ya da kitle toplumunun insanıdır. Kapitalizm insanı üreten ve tüketen bir nesne olarak görür ve onu bu boyutlarıyla tanımlar. Bir insan ne kadar çok üretir ve ne kadar çok tüketirse o kadar mükemmeldir ve o kadar mutludur. Marcuse, bu insan tipine itiraz etmiştir.

İkinci olarak orta insan terimi, insanın ahlaki konumuna işaret eder. Platon ve Aristo’dan bu yana “orta yol” ahlaki bakımdan izlenmesi gereken bir yol olarak tanımlanmış ve orta yolu izleyen insana orta insan veya topluma orta toplum denilmiştir. Kur’an da “orta ümmet”ten bahseder. İslam filozofları ahlak felsefelerini bu minval üzere geliştirmişlerdir. Birkaç örnek verelim. Eşya ile ilişkilerimizde cimrilik ve savurganlık uç tutumlardır. Bu uç tutumların ortası cömertliktir ki, bu ahlaki bir meziyettir. Yine atılganlık ve korkaklık uç tutumlardır. Bunların ortası cesarettir ki, bu dört kadim erdemden biri olarak kabul edilmiştir.

Ortalama insandan orta insana geçiş nasıl olabilir?

İnsan dediğimiz varlık beşeriyetten insaniyet seviyesine ancak eğitimle ulaşır. Eğitimi en geniş anlamıyla ailevi eğitimden örgün eğitime kadar düşünmeliyiz. Bir eğitim sistemi kurgulanırken şu iki temel soru sorulur: 1) İdeal insan nedir ya da kimdir? 2) Bu insan ne tür bir eğitimle yetiştirilir? Bu iki soruya verilen cevaplar, bir eğitimin nasıl bir felsefeye oturduğunu da bize açıklar.

Orta insana ulaşmak bir ideal olarak alınırsa, eğitimin yetiştirmek istediği insan “tam insan”dır. Tam insan, tüm yetenekleri kuvveden fiile çıkartılmış ve kemale ulaşmış olan insandır. Böyle bir insanın yetişmesi ancak bütüncül bir eğitimle mümkündür. Bütüncül eğitim nitel ve nicel ayrımı yapmadığı gibi sosyal ve doğal bilimler ayrımı da yapmaz. Hatta böyle bir eğitimde nakli ve akli bilimler (ya da dini ve seküler bilimler) ayrımı da yapılmaz. İnsanı, dünyayı ve doğayı anlamak için entegre bir bilgi sistemi uygulanır. Eğitimin ilk basamaklarında oldukça genel olan eğitim, yukarı basamaklarda öğrencilerin yetenek ve ilgilerine göre uzmanlaşmaya yönelir. Ancak uzmanlaşma, genel eğitim ve bilim anlayışından yanıtlanarak yapılmaz. Parça-bütün ilişkisi her seviyede dikkate alınır.

Özetle; orta insana ulaşmak bir eğitim meselesidir, eğitim meselesi ise bir eğitim felsefesini gerektirir. Eğer mevcut ortalama insandan şikayet ediyorsak, yeni bir eğitim sistemini kurgulamanın zamanı gelmiştir. Bu iş sil baştan düşünülmedikçe daha uzun yıllar eğitimden, ahlaktan ve insan tipimizden şikâyet etmeye devam edeceğiz.

 

Kaynak: Farklı Bakış




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —