Ortadoğu notları (22): Suriye tarihi ve Baas Partisi (2)

Altan Tan Independent Türkçe için yazdı

Ortadoğu notları (22): Suriye tarihi ve Baas Partisi (2)

Arap Sosyalist Baas Partisi'nin, kısaca Baas Partisi'nin Kasım 1952'den sonraki iktidara yürüyüş hikayesi ile iktidar yıllarını anlatmaya geçmeden önce, Suriye'nin fiilen Osmanlı idaresinden koptuğu 1 Ekim 1918 tarihinden, Kasım 1952'ye kadar yaşanan olayları kısaca da olsa hatırlamakta yarar var.

İngilizlerle anlaşarak Osmanlı'ya başkaldıran Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in isyanı 10 Haziran 1916'da başladı.

Kendini Arapların Kralı olarak ilan eden Şerif Hüseyin'in oğlu Faysal komutasındaki Arap Birlikleri, İngilizlerin desteğiyle 1 Ekim 1918'de Şam'a ve 26 Ekim 1918'de de Halep'e girdi.

İlerleyen günlerde Suriye'nin 16 Mayıs 1916'da İngilizlerle Fransızlar arasında imzalanan Sykes-Picot Anlaşması ile Fransızlara bırakıldığı anlaşılınca Suriyeli Arap milliyetçileri Mart 1920'de gerçekleştirdikleri Şam Kongresi ile Şerif Hüseyin'in oğlu Faysal'ı, Filistin Bölgesi'ni de içine alacak şekilde Suriye Kralı ilan ettiler.

Bir ay sonra San Remo'da yapılan konferansta Batılı devletler Suriye'de Fransız manda yönetimi kurulması kararı alınca Araplarla, Fransızlar arasında çatışmalar başladı.

Temmuz 1920’de Beyrut ile Şam arasında yaşanan Han Meyselûn Savaşı'nda, Suriye kuvvetlerinin, Fransızlar karşısında ağır bir yenilgi almaları üzerine; Fransız askerleri Şam'a girerek Kral Faysal'ı sürgüne gönderdi.

Fransız işgali, iki yıl sonra Milletler Cemiyeti’nin onayıyla resmen manda yönetimine dönüştü ve 1920'den 1946 yılına kadar devam etti.

Suriye Krallığı; Şam, Halep, Nusayri Lazkiye, Dürzi, Havran ve Hatay olmak üzere 5 ayrı yönetime ayrıldı.

Filistin'in İngiliz mandasına bırakılması ve Lübnan'ında yine Fransız mandası altına girmesi ile Suriye Krallığı fiilen 7 parçaya bölünmüş oldu.

1924’te yeni bir düzenleme yapılarak; Şam, Halep, Hama ve Humus’u birleştirildi.

Böylece Sünnîlerin yoğun olduğu yerlerle Alevîlerin ve Dürzîlerin çoğunluğu oluşturduğu yerler 3 ayrı idarî birim haline getirildi.

Temmuz 1925’te, Sultan Atraş liderliğinde Cebelidürûz’da başlayan isyanda Fransız kuvvetleri bozguna uğratıldı, Şam ve Humus’ta isyanlar başladı.

Fransızların, Ekim 1925’te Şam’ı havadan ve karadan bombalamalarına rağmen isyan 1927 baharına kadar sürdü. 1927’de ancak büyük askerî güç kullanılarak isyan bastırılabildi.

On binlerce insan hayatını kaybetti, defalarca bombalanan Şam'ın önemli bir kısmı harabeye döndü.

1929’da oluşturulan kurucu meclisin hazırladığı anayasa Fransızlarca kabul edilmedi, bir yıl sonra Fransa'nın kendi çıkarları doğrultusunda hazırladığı anayasa uygulamaya konuldu.

Fransa'da, 1936’da kurulan Sosyalist Léon Blum Hükümeti ile ileride Suriye'ye bağımsızlık verilebileceğini kabul eden bir anlaşma imzalandı ve bu anlaşma Suriye Meclisi'nde onaylandı.

1939’da anayasa askıya alındı ve Fransa, Hatay'ın Türkiye'ye verilmesini onayladı.

1941’de çok kötü ekonomik gerekçelerle başlayan halk ayaklanmaları, bağımsızlık gösterilerine dönüştü.

Fransa, 1943’te anayasayı tekrar yürürlüğe koymak ve seçimlerin yapılacağını ilan etmek zorunda kaldı.

Aslen Konyalı bir Türk ailesine mensup ve İstanbul Mekteb-i Mülkiye mezunu Şükrü el-Kuvvetli (Şam 1891- Beyrut 1967) Cumhurbaşkanı seçildi.
 

Şükrü el-Kuvvetli.jpeg

Şükrü el-Kuvvetli / Fotoğraf: Wikipedia

Gençlik döneminde 1915 yılında Osmanlı’nın Suriye Valisi Cemal Paşa tarafından tutuklanan ve hapiste gördüğü yoğun işkenceden dolayı intihara teşebbüs eden ancak son anda kurtarılan Şükrü Kuvvetli uzunca bir süre Suriye siyasetinin en önemli aktörlerinden biri oldu.

Mayıs 1945’te İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin hemen ardından bağımsızlık gösterileri tekrar başladı.

Fransa, Şam’ı havadan ve karadan bombaladı. İngiltere’nin müdahalesiyle ateşkes sağlandı, Fransa 1946 baharında Suriye’yi terketmek zorunda kaldı ve Suriye bağımsızlığını ilan etti.

Şükrü el-Kuvvetli, bağımsız Suriye Cumhuriyeti'nin de ilk cumhurbaşkanı oldu.

Suriye'nin kendi iç sorunları ile uğraşmakta olduğu bu çalkantılı dönemde tarihi Suriye'nin bir parçası olan Filistin'de de önemli gelişmeler yaşanıyordu.

Birleşmiş Milletler, 1947'de, Filistin topraklarında biri Yahudilere, diğeri ise Filistinli Araplara ait olmak üzere iki ayrı devletin kurulmasına, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar için kutsal olan Kudüs şehrinin ise bağımsız bir statü ile idare edilmesine karar verdi.

Alınan bu kararla Filistin topraklarının yüzde 56'sını oluşturan en verimli kısmı ile Akdeniz sahilleri Yahudilere, kıraç ve içerdeki kısımlarından oluşan yüzde 44'ü ise Araplara bırakılıyordu.

Arap devletlerinin talebi ise birleşik bir Filistin'de, Arap ve Yahudilerin birlikte yaşayacakları ortak bir devletti.

Başta Filistinli Araplar olmak üzere, Arap devletleri ve Arap kamuoyu, Birleşmiş Milletler'in bu kararına şiddetle itiraz ettiler.

Bu tartışmalar sürerken kararı büyük bir sevinçle karşılayan Siyonistler, 14 Mayıs 1948'de Yahudi Milli Konseyi'ni Tel-Aviv'de toplayarak bağımsız İsrail Devleti'nin kuruluşunu tek taraflı olarak ilan ettiler.

Batılı devletler, Rusya ve Türkiye, İsrail'in kuruluşunu tanıdılar.

Bir gün sonra 15 Mayıs 1948'de Arap-İsrail Savaşı başladı.

Sürece dağınık, hazırlıksız ve Batılılar tarafından yalnız bırakılarak yakalanan Arap kuvvetleri ağır bir yenilgi aldılar ve İsrail, yüzde 56 olan topraklarını, yüzde 78'e çıkardı.

Filistinlilerin 'El Nakbe' (Büyük felaket) adını verdikleri bu savaştan sonra, 700 bin Arap evlerini terk ederek çevre ülkelere sığınmak zorunda kaldı.

1948'de yaşanan bu felaket, tüm Arap ülkelerinde olduğu gibi, Suriye'de de ciddi tepkilere neden oldu ve halk Suriyeli siyasetçileri sorgulamaya başladı.

Suriye Ordusu içinde de olaylara bakış ve çözüm önerileri açısından farklı gruplar ortaya çıktı.

Söz buraya gelmişken, Suriye Ordusu'nun kuruluşu ve iç yapısı ile ilgili de bilgi vermek gerekir.

Suriye Ordusu'nun temelleri Fransızlar tarafından atıldı. İlk olarak 1920'de, Fransızlar Suriye Kralı Faysal'ı devirerek Şam'a girdikten sonra Fransız Manda Yönetimi'ne bağlı 'Gönüllü Fransız Manda Gücü' (The French Mandate volunteer force) oluşturuldu.

Bu birlikler, 1925'te daha düzenli bir şekle sokularak adı 'Özel Levant Askerleri' (Troupes Spéciales du Levant) olarak değiştirildi.

1930 yılında Fransızlar tarafından Humus şehrinde Harp Okulu açıldı ve subaylar yetiştirilmeye başlandı.

İkinci Dünya Savaşı'nda Paris'in Hitler tarafından işgal edilmesi sürecinde Suriye, De Gaulle önderliğinde İngiltere'den yönetilen Özgür Fransa güçlerine bağlı kaldı.

1945'te İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra Suriye'deki 'Özel Levant Askerleri'nin adı 'Levant Kuvvetleri (Troupes du Levant) oldu.

Başlangıcından itibaren bu ordunun kurucuları, üst düzey subay ve idarecileri Fransızlar olurken, subay ve erlerin önemli bir kısmı Suriye'deki Sünni çoğunluğun karşısında yer alan ve Fransızlarla iş birliği içinde olan Nusayri (Alevi) ve Dürzilerden seçildi, Çerkes ve bazı Kürtlere de yer verildi.

Suriye'nin bağımsızlığını kazandığı 1946 yılında Suriye Cumhuriyeti Milli Ordusu'a dönüşen bu yaının içinde Sünni Müslümanlar azınlıkta bulunuyorlardı.

Suriye'de, 1920'den günümüze kadar yaşanan siyasi olaylarda en büyük etken, Fransızlar tarafından kurulan Suriye Ordusu'nun, Suriye halkının toplumsal dokusu ile tezat teşkil eden bu yapısıdır ve Fransızlar tarafından bilinçli bir şekilde oluşturulmuştur.

Aslında Batılı emperyalistlerin güdümündeki tüm ülkelerde aynı taktik ve strateji uygulanmıştır ve halen de uygulanmaya devam edilmektedir.

Bu ülkelerdeki ordular halkları dış düşmanlara karşı savunmaktan ziyade birer 'Rejim Ordusu'durlar; esas misyonları halkı değil, Batı işbirlikçisi rejimleri korumak, gerektiğinde de darbeler yaparak kendi halklarını ezmektir.

1948'deki İsrail yenilgisi üzerine dalgalanan Suriye Ordusu'nda iktidara ilk müdahale, hükümetin politikalardan rahatsız Halepli Sünni bir Kürt olan Genel Kurmay Başkanı Hüsnü Zaim'den geldi. 
 

Hüsnü Zaim.jpg

Hüsnü Zaim / Fotoğraf: Wikipedia

İsrail karşısında yenilginin sebebi olarak 1946'daki bağımsızlıktan sonra ordu kadrolarının ve ödeneğinin azaltılmasını ve orduya yeterince destek verilmemesini gören; bu durumdan başta cumhurbaşkanı olmak üzere siyasileri sorumlu tutan Hüsnü Zaim (Halep 1897- 14 Ağustos 1949), 29 Mart 1949'da bir darbe yaparak yönetime el koydu ve cumhurbaşkanı Şükrü Kuvvetli'yi hapsetti.

Şükrü Kuvvetli birkaç gün sonra Kahire'ye sürgüne gönderildi.

Yine bir Kürt olan Muhsin Berazi başbakan, Hüsnü Berazi ise Halep Valisi oldu. 29 Mart'taki darbeden sonra 11 Nisan 1949'da Hüsnü Zaim cumhurbaşkanı oldu.

Siyasi partileri ve meclisi kapattı. ABD ve Batı yanlısı bir politika izlemeye başlad.

14 Ağustos 1949'da, Hüsnü Zaim'in Osmanlı Ordusu'nda görev yaptığı yıllardan beri yakın arkadaşı olan Albay Sami Hınnavi (İdlib 1898-Beyrut 1950) darbe yaparak yönetime el koydu ve Hüsnü Zaim'ile Muhsin Berazi'yi idam ettirdi.

Hınnavi, siyasi partilerin ve Suriye Meclisi'nin tekrar açılmasına izin vererek, seçimlerin yapılabilmesi için hazırlıklara başladı.

Arap milliyetçiliği ve Arap Birliği fikirleri doğrultusunda Irak'taki Haşimi Irak Kralığı ile Suriye'nin birleşmesi gerektiğini savunanları destekledi.  

Meclis'in açılması ile Haşim el-Attasi (Humus 1875-Humus 1960) cumhurbaşkanı seçildi. 
 

Haşim el-Attasi.jpg

Haşim el-Attasi / Fotoğraf: Wikipedia

1936-1939 yılları arasında da Suriye Cumhurbaşkanlığı yapan, Humus'un büyük toprak sahiplerinden Attasi Ailesi'ne mensup olan Haşim el-Attasi, İstanbul'daki Mekteb-i Mülkiye'nin İdari Bölümü'nden 1895 yılında mezun oldu ve Hama, Humus, Yafa ve Anadolu'nun değişik yerlerinde idarecilik görevlerinde bulundu.

1919'da Suriye Ulusal Kongresi'ne seçildi ve Kongre sözcüsü oldu.

Bu tarihten sonra Suriye milliyetçi siyasetinin önemli aktörlerinden biri oldu.

19 Aralık 1949'da Hamalı bir Kürt olan Albay Edip Çiçekli (Hama1909- Brezilya 27 Eylül 1964) darbe yaparak yönetime el koydu.

Edip Çiçekli.jpg

Edip Çiçekli / Fotoğraf: Wikipedia
İktidardan devrilen Sami Hınnavi Beyrut'a kaçtı çok kısa bir müddet sonra 31 Ocak 1950'de idam ettiği Hamalı Kürt hemşerisi Başbakan Muhsin Berazi'nin yeğeni Hırço Berazi tarafından Beyrut'ta öldürüldü.

Edip Çiçekli, 1951 yılına kadar Haşim el-Attasi'yi cumhurbaşkanlığı görevinde tuttu. Yakın adamı Fevzi Selu'yu başbakan yaptı.

3 Aralık 1951'de Haşim Attasi'nin görevine son vererek, Feyzi Selu'yu Cumhurbaşkanlığına getirdi. Bu dönemde Baas Partisi’nin liderleri Mişel EflakSelahaddin Bitar ve Ekrem Havrani, Beyrut’a kaçtılar ve ancak 1954’te Şam’a dönebildiler.

11 Temmuz 1953'te Çiçekli Suriye Cumhurbaşkanı oldu ve Haşim Attasi ile ve Dürzi lider Sultan El Atraş'ın oğulları Adnan ve Mansur'u tutuklattı.

Edip Çiçekli, 25 Şubat 1954'te devrildi ve Beyrut'a kaçtı.

Beyrut'ta Dürzi lider Kemal Canbolat'ın ölüm tehdidi üzerine Brezilya'ya gitti.

1964 yılında Brezilya'da bir Dürzi genci tarafından öldürüldü.

25 Şubat 1954 darbesi ile Meclis Başkanı Memun El Kuzbari, 28 Şubat'a kadar 3 gün Cumhurbaşkanlığına vekalet etti ve 28 Şubat 1954'te Meclis, Haşim el-Attasi'yi üçüncü kez Cumhurbaşkanı seçti.

1954 yılında yapılan parlamento seçimlerinde Baas Partisi, başta Hama Şehri olmak üzere çoğunluğu Ekrem Havrani'nin partisinin güçlü olduğu yerlerden 22 milletvekillik kazandı.

6 Eylül 1955'te Şükrü el-Kuvvetli tekrar Suriye Cumhurbaşkanı oldu ve Suriye ile Mısır'ın birleşme kararı aldığı 22 Şubat 1958'e kadar bu görevde kaldı.

Renkli bir kişiliğe sahip olan olan Şükrü Kuvvetli siyasi magazin tarihine, Hüsnü Zaim tarafından 1949'de devrilerek Kahire'ye sürgün edildiği dönemde Kahire Radyosu'ndan Suriye halkına yaptığı askeri rejime karşı ayaklanma çağrısında bir anda heyecenlanarak Hüsnü Zaim'e hitaben küfür etmesi ile geçti:

"Hüsniii! El pezevenk el kebîr (büyük pezevenk), El deyyuus el ekber (en büyük deyyus), el kerhâneciiii

(Murat Bardakçı, 04.03.2012 Habertürk Gazetesi)

Peş peşe darbelerin yaşandığı bu dönemde Baas Partisi ilkesel bir tavır yerine kendi konumu doğrultusunda bazen darbelerin yanında, bazen de karşısında bir tavır takındı.

Ürdün ve Irak'a elemanlarını göndererek oralarda da örgütlenmeye çalıştı.

Bu yıllarda başta Mısır olmak üzere tüm Arap ülkelerinde Arap milliyetçiliği ve Sosyalizm fikirleri güçleniyordu.

Suriye'de de, Kürt Halid Bektaş'ın (1912-1995) liderliğindeki Suriye Komünist Partisi ile Baas Partsi güçlenmeye başladı.

Halid Bektaş.jpg

Halid Bektaş / Fotoğraf: Evrensel

Baas Partisi'nin önde gelen liderlerinden Ekrem Havrani 1955'te Suriye Meclis Başkanı, 1954’te Şam’dan milletvekili seçilen Selahaddin Bitar ise 1956'da Dışişleri Bakanı oldu.

Baas Partisi bu dönemde Sosyalist Arap Ulusalcılığı fikirleri doğrultusunda Cemal Abdünnasır önderliğindeki Mısır’la birleşme çalışmalarına hız verdi.

Başlangıçta bu fikre soğuk bakan Nasır, yoğun uğraşılar sonucu ikna edildi.

1 Şubat 1958’de Suriye ve Mısır’ın birleşerek Nasır’ın başkanlığında ‘Birleşik Arap Cumhuriyeti' adını aldıkları anlaşma Nasır ve Suriye Cumhurbaşkanı Şükrü Kuvvetli tarafından imzalandı.

Anlaşma her iki ülkede de aynı gün yapılan referandumla onaylandı ve 22 Şubat 1958’de Birleşik Arap Cumhuriyeti resmen kurulmuş oldu. ;

Salahaddin Bitar, Suriye Cumhurbaşkanı Lu’ay Attasi, Nasır, Mişel Eflak 1963.jpg

Selahaddin Bitar, Suriye Cumhurbaşkanı Lu’ay Attasi, Nasır, Mişel Eflak (1963)
Baas Partisi’nden Ekrem Havrani, 7 Mart 1958’de Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin Başkan Yardımcılığı ile birlikte Adalet Bakanlığı görevini de üstlendi.

Selahaddin Bitar ise Devlet Bakanı ve Kültür Bakanı oldu.

Bu dönemde Nasır'ın en büyük destekçisi Nasır’ı, karizmatik kişiliği ile Arap Birliğini sağlayabilecek yegane kişi olarak gören Mişel Eflak oldu.

Mişel Eflak, Nasır ve Selahaddin Bitar 1958.jpg

Mişel Eflak, Nasır ve Selahaddin Bitar (1958)

Nasır, Arap Birliği için Mişel Eflak’ı, Baas Partisi'ni kapatarak dağıtmaya zorladı. Eflak, arkadaşlarına danışmadan 1958 yılı sonlarında Baas Partisi'nin faaliyetlerini Nasır'ın isteği doğrultusunda durdurdu.

Birleşik Arap Cumhuriyeti kurulduktan kısa bir müddet sonra birlikte ciddi sorunlar baş gösterdi.

Nasır’ın otoriter ve tekçi davranışları ile orduda ve bürokraside üst düzey görevlerin büyük bir bölümüne Mısırlıların atanması, ithalatın devletleştirilmesi, bankalardaki mevduatların yurt dışına çıkışının yasaklanması, Mısır’ın; Suriye’yi adeta yutmaya başlaması Baas Partisi ve Orduda, Nasır’a büyük destek veren Mişel Eflak’a rağmen büyük tepkilere neden oldu.

24 Kasım 1959’da aralarında Ekrem Havrani ve Salahaddin Bitar’ın da bulunduğu Baas Partili bakanlar görevlerinden istifa ettiler.

Devlet kadrolarındaki Suriyelilerin istifaları ocak ayından Ağustos 1960’a kadar artarak devam etti.

Baas Partisi'nin 1960'ta yapılan 3. Kongresi'nde askeri kanadın önde gelen üyelerinden Salah Cedid'in de ısrarları ile Baas Partisi'nin tekrar faaliyetlerine başlama kararı alındı.

Havrani liderliğindeki parti içi muhalefet Mısır ile oluşturulan birlikten ayrılma çağrısında bulundu.

Sorunlara bir çözüm bulunamaması üzerine 28 Eylül 1961’de Albay Abdülkerim Nahlawi liderliğinde bir grup yönetime el koyarak, Suriye’nin Mısır ile birlikteliğine son verdi. 

Bu dönemde Baas Partisi içinde ciddi ayrılıklar ortaya çıktı. Ekrem Havrani, birlikten ayrılmayı desteklerken, Mişel Eflak ve Salahaddin Bitar başlangıçta ayrılmaya karşı çıktılar; ancak Baas Partisi tabanının ve ordudaki destekleyicilerinin Mısırlılara karşı tavırları nedeniyle ayrılmayı kabul etmek zorunda kaldılar.

1961 yılında yapılan seçimde Baas Partisi 20 üyelik kazandı.

2 Ocak 1962’de Salahaddin Bitar, Hawrani ve 14 arkadaşı bir bildiri yayınlayarak Nasır’ın, sekter davranışları ile Arap Ulusalcılığı ve birliğine büyük bir darbe vurduğunu, Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin dağılmasının esas sorumlusunun Nasır olduğunu öne sürdü.

Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin dağılmasından sonra 1962'de Baas Partisi'nin Humus'ta yapılan 5. Kongresine uzun bir süredir Eflak ve Bitar'a muhalif olan Ekrem Havrani çağrılmadı.

Mişel Eflak yeniden parti genel Sekreteri olarak seçildi. Ekrem Havrani, Mişel Eflak’ı eleştirerek partiden uzaklaştı.

Mişel Eflak’ın girişimi ile Havrani, Baas Partisi’nden ihraç edildi.

Suriye Ordusu içindeki Baas Partili subayların kendi içlerinde kurdukları Muhammed Umran liderliğindeki ayrı bir cunta ilk olarak kendini açığa vurarak Eflak'la ilişkiye girdi.

Bu dönemde Mısır’la birlik yanlısı olan ve birlikten ayrılmaya karşı çıkan gruplar ordudan tasfiye edildi.

Bu grubun içinde bulunan Hafız Esed de 1961’de ordudan atıldı.

Havrani, yeni bir parti kurdu ve 1962’de tekrar milletvekili seçildi. Bu geçiş döneminde Memun el-Kuzberi (1914-1998) 29 Eylül 1961-20 Kasım 1961;

İzzet El Nus (1900-1972) 20 Kasım 1961- 14 Aralık 1961, Nazım El Kudsi (1906-1998) 14 Aralık 1961- 8 Mart 1963 tarihleri arasında Cumhurbaşkanlığı yaptılar.

8 Mart 1963’te Baas Partisi’nin Suriye Ordusu içindeki askeri kolu, Mişel Eflak’ın da onayı ile darbe yaparak yönetime el koydu.

Olaylar sırasında 820 kişinin öldüğü açıklandı, 20 kişi ise sonraki günlerde idam edildi ve Suriye tarihinde fiilen Baas Partisi iktidarı dönemi başladı.

Ancak Nasır ve Mısır’la ipleri tamamen koparmak istemeyen Baasçılar kurulan 20 kişilik kabinede 9 bakanlığı Nasır yanlılarına verdiler.

Orduda subay olan Muhammed Umran, Salah Cedid, Emin el-Hafız ve Hafız Esed yönetimde ön plana çıktı.

Lu’ay el Attasi (1926-2003) 9 Mart 1963-27 Temmuz 1963 arasında Cumhurbaşkanı, Salahaddin Bitar başbakan, Muhammed Umran Başbakan Yardımcısı, Emin El Hafız İç İşleri Bakanı oldu. 

1961 darbesinden sonra ordudan atılan Hafız Esed ise 1963 darbesinden sonra binbaşı rütbesi ile tekrar orduya döndü ve bir müddet sonra hızla terfi ederek Hava Kuvvetleri Komutanlığına getirildi.

Ordu içinde Muhammed Umran, Salah Cedid, Hafız Esed, Ahmed el Mir ve Abdülkerim el Cundi’nin yıllar önce kurdukları klik etkili olmaya başladı.

Ekrem Havrani tutuklandı, kısa bir müddet sonra serbest bırakılarak, sürgüne gönderildi ve bu tarihten sonra bir daha Suriye siyasetinde bir etkisi olmadı. 24 Şubat 1996’da Amman’da öldü.

Bu dönemde Cemal Abdünnasır, Mişel Eflak'ın Kıbrıs asıllı Hıristiyan bir Rum Ortodoks olduğunu ve hırslarının Arap Birliği'ne zarar verdiğini ileri sürerek bir karalama kampanyası başlattı.

Eflak'ın Nasır'a verdiği cevaplarla ilişkiler daha da gergin bir hale geldi. Bu nedenle, Nasır'la iyi ilşkilerin sürdürülmesinden yana olan Salahaddin Bitar'la Eflak'ın araları da açıldı.

Baas Partisi'nin 1963 yılında yapılan 6. kongresinde Eflak zorlukla seçilebildi ancak en yakın arkadaşı Salahaddin Bitar Baas Partisi Milli Yönetimi'ne giremedi.

Partinin askeri kanadından  Suriye'den Emin el-Hafız, Irak'tan ise Ahmed Hasan El Bekr ve Salih Mehdi Emmaş, Baas Partisi Milli Yönetimi'ne seçildiler.

18 Temmuz 1963’te Nasır yanlıları Casım Elwan liderliğinde bir karşı darbe kalkışmasında bulundu, Hafız Esed komutasındaki birlikler darbeyi bastırdı.

Yüzlerce kişi öldürüldü ve önde gelen 27 kişi idam edildi.

İdam kararlarını onaylamayan Cumhurbaşkanu Lu’ay el Attasi, 27 Temmuz 1963’te istifa etti, yerine Büyük Suriye Milliyetçiliği fikirleri ile öne çıkan Halepli bir Sünni olan Emin el-Hafız (Halep 1921- Halep 2009) cumhurbaşkanı oldu ve 23 Şubat 1966’ya kadar bu görevde kaldı.
 

Emin el-Hafız.jpg

Emin el-Hafız / Fotoğraf: Wikipedia


1963’te yaşanan bu olaylardan sonra Baas Partisi’nin kurucu sivil kadroları ile gittikçe güçlenen genç askeri kanadı arasında ciddi bir ayrışma yaşandı ve Mişel Eflak’la, Salahaddin Bitar güç kaybetmeye başladı.

Irak Ordusu içinde yaşanan ciddi ayrılıklar sonucu Baas Partili Marksist Ali Salih El Sadi, 11 Kasım 1963'te tasfiye edilerek Madrid'e sürgüne gönderildi.

Duruma müdahale etmek üzere Bağdat'a giden Mişel Eflak, Baas Partisi'nin Irak şubesini kapattığını zaten yeni bir oluşum gerçekleştiğine kadar da milli ordunun Irak'ta iktidarı ele geçireceğini açıkladı.

18 Kasım 1963'te Baasçıların desteği ile iktidara gelmiş olan Abdüsselam Arif bir darbe yaparak Baasçıları tamamen tasfiye etti. Eflak ve arkadaşları Suriye'ye kaçmak zorunda kaldı.

Salahaddin Bitar 4 Ekim 1964’te başbakanlıktan ayrıldı.

Bu dönemde ordu içindeki cuntada da Salah Cedid, Hafız Esed ikilisi ön plana çıkınca Muhammed Umran Eflak'a yanaştı.

1965 Nisan ayında yapılan Baas Partisi’nin 8. Kongresi’nde, Cumhurbaşkanı Emin el-Hafız son anda taraf değiştirerek Eflak'ı desteklemesine rağmen Mişel Eflak seçimi kaybetti ve yerine genel sekreter olarak Ürdün asıllı bir Suriyeli olan Munif Rezzaz seçildi.

Cumhurbaşkanı Emin el-Hafız'ın son bir gayretiyle Salahaddin Bitar başbakan, Muhammed Umran ise Savunma Bakanı yapıldı, ancak...

Suriye Ordusu içinde büyük güç elde eden Baas Partisi’nin, askeri kanadının önde gelen isimleri Salah Cedid ve Hafız Esed, Baas Partisi içindeki ‘Sivil kanat-Askeri kanat’ arasındaki iktidar mücadelesine son vermek için 21-23 Şubat 1966’da bir darbe düzenlediler ve darbenin başarılı olması üzerine yönetime tam olarak hakim oldular ve Suriye Cumhuriyeti’nin adını, ‘Suriye Arap Cumhuriyeti’ olarak değiştirdiler.

Ordu içinde önceki yıllarda liderleri olan Muhammed Umran’ı tutuklayarak Şam’daki ünlü Mezze Hapishanesi’ne koydular. Mişel Eflak ve Salahaddin Bitar ise yakın adamları Nesim el Sefercelani ve Malik Başur'un yardımlarıyla Lübnan’a kaçtılar.

Muhammed Umran

Salah Cedid ve Hafız Esed gibi Nusayri olan Muhammed Umran, 1922 yılında Humus yakınlarındaki bir köyde doğdu.

Ordu içinde hızla yükselerek, ordu içindeki Baas Partisi yanlıları içinde de aralarında Salah Cedid ve Hafız Esed’in de bulunduğu ayrı bir cunta oluşturdu.

Muhammed Umran.png

Muhammed Umran / Fotoğraf: Wikipedia

Ancak süreç içinde, Salah Cedid ve Hafız Esed ile ayrı düştü. Ve 1966 darbesinde arkadaşları tarafından tutuklandı.

1967’deki Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra cezaevinden serbest bırakıldı, 4 Mart 1972’de sürgünde olduğu Lübnan’ın Trablus şehrinde evinin önünde öldürüldü.

Beyrut’ta sürgünde olan Mişel Eflak, bir süre sonra Beyrut’tan Brezilya’ya kaçtı ve Suriye’de Salah Cedid ve Hafız Esad’ın yaptıkları darbeden sonra Baas Partisi Irak ve Suriye Baas Partileri adıyla kesin ve kalıcı olarak ikiye ayrıldı.

1966 yılında yapılan Baas Partisi'nin 9. Kongresi'nde Suriye Baas Partisi'nin liderliğine Salah Cedid getirildi.

Salah Cedid, ideolojik tartışmalarda Mişel Eflak ve Salahaddin Bitar’a karşı üstünlük sağlayabilmek için, 1947’de Baas partisi’nden ayrılan ve kendisi gibi Nusayri olan Zeki Arsuzi’yi tekrar sahneye çıkararak; Baas ideolojisinin esas mimarının Arsuzi olduğunu ve Mişel Eflak’ın ise onun fikirlerini ve parti ismini (Baas) çaldığını ileri sürdü.

Mişel Eflak ve Salahaddin Bitar’ı unutturmak için, Zeki Arsuzi ön plana çıkarıldı. Zeki Arsuzi 1968’de öldü.

Irak Baas Partisi liderleri Ahmed Hasan El Bekr ile Saddam Hüseyin ise Baas Partisi'nin esas liderinin ve fikir babasının Mişel Eflak olduğunu ileri sürerek Eflak'a sahip çıktılar.

1966 darbesinden sonra Nureddin el Attasi (1929-1992) 25 Şubat 1966’da cumhurbaşkanlığına, Hafız Esed ise Savunma Bakanlığına getirildi, ancak yönetim fiilen Salah Cedid’in elinde oldu.

Salah Cedid

Salah Cedid, 1926 yılında Lazkiye yakınlarındaki Nusayri Deyr-Baabda köyünde doğdu. 

Salah Cedid.png

Salah Cedid / Fotoğraf: Wikipedia

Suriye siyasi tarihinde, Hafız Esed öncesi Baas Partisi diktatörlüğünün en etkili ismi olan General Salah Cedid, iktidarını 1970 yılına kadar sürdürdü; ancak İsrail ile 1967 Haziran ayında yapılan 6 Gün Savaşı’nda Suriye Ordusu’nun ağır bir yenilgi alması ve Suriye için stratejik öneme sahip Golan(Culan) Tepeleri’nin İsrail tarafından işgal edilmesi karizmasına büyük zarar verdi.

Ordu içinde tartışmalar ve gruplaşmaların artmasına neden oldu. 

Filistinli gerillaların 1970 Eylül ayında Amman’da, Ürdün Kralı Hüseyin’e karşı başlattıkları isyana destek vermesive geri çekilen gerillaların Suriye’ye itica taleplerini kabul etmesi; buna karşı çıkan Hafız Esed ile aralarının açılmasına neden oldu. 

Cumhurbaşkanı Nureddin Attasi, Hafız Esed, Salah Cedid.jpg

Cumhurbaşkanı Nureddin Attasi, Hafız Esed, Salah Cedid

Hafız Esed, 13 Kasım 1970’de darbe yaparak yakın arkadaşı ve Lazkiyeli hemşerisi Salah Cedid’i tutukladı, Mişel Eflak hakkında gıyabında ölüm kararı verdi.

Kısa bir süre 18 Kasım 1970- 22 Şubat 1971 arasında Ahmed el Hatib (1933-1982) şeklen cumhurbaşkanı oldu, 1971’deki göstermelik cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Hafız Esed, 10 Haziran 2000’de ölene kadar Suriye’nin cumhurbaşkanı ve tek hakimi oldu.

Salah Cedid, 13 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1983’te serbest bırakıldı ancak 19 Ağustos 1993’te ölümüne kadar siyasi hayatın dışında kaldı.

Ahmed Hasan El Bekr ve Saddam Hüseyin Suriye'de Salah Cedid'in başkan seçildiği Baas Partsi 9. Kongresi'ni tanımayarak 1968'de Beyrut'ta 'Baas Partsi Gerçek 9. Kongresi' adıyla başka bir kongre toplayarak Mişel Eflak'ı Genel Sekreter olarak seçtiler.

Eflak, bu kongre sonrası Bağdat'a yerleşti.

Bu kongrenin hemen öncesinde Salahaddin Bitar, bir açıklama yaparak Baas Partisi'nden istifa ettiğini ve Baas fikirlerini de tamamen reddettiğini açıkladı.

Baas Partisi’nin siyasi tarihi bir yönüyle de tasfiyeler tarihidir.

Başlangıcından itibaren Baas liderleri sürekli olarak birbirlerini acımasızca diskalifiye etmiş; çoğu kez sürgünde bile olsalar arkadaşlarını öldürtmekten çekinmemişlerdir.

Kendileri gibi Baas Partisi’ne mensup olan Irak’taki Saddam yönetimi ile ise hiçbir zaman dostane bir yakınlık kurmamışlardır.

Hafız Esed

Hafız Esed, 6 Ekim 1930’da Lazkiye’ye bağlı bir Nusayri (Alevi) köyü olan Kardaha’da doğdu.

Ailesinin bu köye halen Türkiye sınırları içinde bulunan Samandağ’dan geldiği söylenmektedir.

Dedesi Süleyman zamanında ‘Vahşi’ (Canavar) olan aile lakaplarını (soyadı), babası Ali Süleyman 'Esed' olarak değiştirdi.

Orta ve lise eğitimini ağırlıklı olarak Sünnilerin yaşadığı Lazkiye şehir merkezinde yaptı.

Önemli bir kısmı İhvan-ı Müslimin sempazitanı olan Sünni mahallelerin dışında, yoksul Nusayri mahallesinde kaldı ve İhvan yanlısı okul arkadaşlarına karşı hep mesafeli oldu.

Hafız Esed.jpg

Hafız Esad / Fotoğraf: Wikipedia

Beyrut’ta tıp öğrenimi görmek istemesine rağmen, babasının maddi durumu müsait olmadığından, Humus’taki Harp Okulun’a girdi ve 1955’te pilot subay olarak mezun oldu.

1958’de uzmanlık eğitimi için Rusya’ya gönderildi, 1961 darbesinde ordudan ihraç edildi; 1963 darbesi ile Binbaşı rütbesi ile tekrar orduya döndü.

1965 yılında Suriye Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na getirildi. 21-23 Şubat 1966’da Salah Cedid ile birlikte gerçekleştirdikleri darbe sonrası savunma bakanı oldu.

13 Kasım 1970’de bir darbe ile Salah Cedid’i de tasfiye ederek Suriye’ye egemen oldu.

Hafız Esed’in iktidara geldikten, 10 Haziran 2000’de ölümüne kadar Suriye’de yaptıkları dünya kamuoyu tarafından yakından biliniyor.

Ülkede, üst düzey komutanlarının çoğu Nusayri olan emrindeki ordu ve acımasız istihbarat örgütü ‘Muhabberat’ ile tam bir diktatörlük kuran Hafız Esed, tüm muhalifleri ezdi.

En yakın arkadaşı Salah Cedid’i, 1970’ten 1983’e kadar cezaevinde; 1983’ten 1992’ye kadar da ev hapsinde tuttu.

Baas Partisi’nin Mişel Eflak ile birlikte kurucusu ve iki liderinden bir olan Salahaddin Bitar’ı 1978’de ülkeye çağırdı, Şam’da yaptıkları görüşmede Esed’in isteklerini kabul etmeyerek Fransa’ya dönen Bitar'ı, 21 Temmuz 1980’de, Paris’te kalmakta olduğu apartmanda öldürttü.

Suriye’deki tüm İslami kurum ve kuruluşlar devletin sıkı kontrolü altına alındı ve İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) mensubu on binlerce kişi tutuklandı, cezaevlerindeki ağır işkenceler sonucu binlerce kişi hayatını kaybetti.

Büyük çoğunluğu kuzeyde, Türkiye sınırı hattında yaşamakta olan Kürtlerin topraklarına, ‘Toprak reformu’ bahanesiyle bedelleri ödenmeden el konuldu ve bu bölgeye Arap aşiretleri yerleştirilerek toprakların önemli bir bölümü bu aşiretlere dağıtıldı.

Kürtlerin dilleri ve kimlikleri yasaklandı, Kürt nüfusun yaklaşık yarısına ‘Siz Suriyeli değilsiniz’ denilerek vatandaşlık hakkı verilmedi.

Bu konuda hak talebinde bulunan ve direnen Kürtler tutuklandı, tam bir Arap şovenizmi uygulandı, şehir, köy isimleri değiştirildi, Arapçalaştırıldı.

Ordu, istihbarat ve bürokrasinin kilit noktalarına çoğunlukla Nusayri, Dürzi ve Hıristiyanlar yerleştirildi.

Sovyetler Birliği ile siyasi ve askeri ittifak kuruldu. Ordu silahlanması tam anlamıyla Sovyetler Birliği standartlarında oluşturuldu, Sovyetler Birliği ülkede askeri üsler kurdu, onbinlerce Suriyeli genç askeri ve sivil üniversite öğrenimi görmek üzere Rusya’ya gönderildi.

Ticaret, sosyalizm anlayışı doğrultusunda devletleştirildi, ancak Esed Ailesi fertleri veya yakınlarına verildi.

Ordudaki özel kuvvetlerin kumandanlığına Beşşar Esed’in kardeşleri Rıfat ve Cemil Esed getirildi, uyuşturucu ve silah ticareti dahil her türlü büyük legal veya illegal ticaret kontrol altına alındı.

Esed Ailesi askeri ve büroratik egemenliklerinin yanı sıra çok büyük bir servetin de sahibi oldu.

Sürekli olarak Lübnan siyasetine müdahalelerde bulunuldu ve Suriye Ordusu 1976’da Lübnan’ın bir bölümünü işgal etti ve 1982’ye kadar  da bu işgalini sürdürdü.

Lübnan Dürzilerin lideri Kemal Canbulat, 1978’de; Lübnan Başbakanı Refik Hariri ise 2007’de öldürüldü, aileleri bu suikastlardan Suriye rejimini sorumlu tuttu.

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) içinde kendine yakın gruplar oluşturarak, hareketi kontrol altına almak istedi.

Devlet içinde ‘Şebbiha’ (Hayalet- Hortlak) adı verilen bir kontrgerilla örgütü kurularak binlerce cinayet işlendi.

Gittikçe artan baskılara karşı İhvan-ı Müslimin’in 1982 Şubat ayındade Hama’da başlattığı ayaklanma orantısız bir şiddetle bastırıldı, şehir bizzat Hafız Esed’in kardeşi Rıfat Esed’in komutasındaki birliklerce günlerce havadan ve karadan bombalanarak yerle bir edildi, 40 bin kişi öldürüldü.

1979’da başlayan ve 1988’e kadar süren İran Irak Savaşı’nda İran’ı destekledi ve bu tarihten sonra İran ile çok sıkı bir işbirliğine girdi.

1990’daki Körfez Savaşı’nda da Irak’a karşı uluslararası Batılı güçlerin yanında yer aldı.

Türkiye’ye karşı PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 1980’nin ortalarından, 1988’in sonlarına kadar Suriye’de kalmasına izin verdi.

Rıfat Esed, 1984’te ağabeyi Hafız Esed’e karşı başarısız bir darbe teşebbüsünde bulundu ve yurt dışına gitmek zorunda kaldı.

Hafız Esed’in, kendisinden sonra Suriye’nin başına geçmek üzere hazırladığı ‘Altın Şovalye’ lakaplı 23 Mart 1962 doğumlu oğlu mühendis-Albay Basil Esed;

21 Ocak 1994'te, sabahın erken saatlerinde, Almanya'ya gitmek üzere  Şam Havalimanı'na giderken; sis ve aşırı hız nedeniyle geçirdiği trafik kazasında öldü ve Lazkiye’deki köyleri Kardaha’da toprağa verildi.

Basil Esed.jpg

Basil Esad / Fotoğraf: Wikipedia
Bir prens gibi yetiştirdiği oğlunun, 32 yaşında ölümü Hafız Esed’e büyük bir darbe oldu.

Gelecekle ilgili planlarını değiştirmek zorunda kalarak sessiz ve iddasız bir şekile Londra’da tıp eğitimi görmekte olan Beşşar Esed’i devreye sokmak zorunda kaldı.

Hafız Esed’in 10 Haziran 2000’de ölümü üzerine yerine gerekli yasal düzenlemeler yapıldıktan sonra 35 yaşındaki oğlu göz doktoru Beşşar Esed geçti.

Beşşar Esad.jpg

Beşşar Esad / Fotoğraf: Wikipedia

Beşşar Esed, 11 Eylül 1965’te Şam’da doğdu. Şam Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1988’de mezun olduktan sonra Suriye ordusunda askeri doktor olarak çalışmaya başladı.

Bir müddet sonra İngiltere’ye giderek Londra’da oftalmoloji ihtisasını tamamladı. 

Abisi Basil’in 1994’te bir trafik kazası sonucu ölmesi üzerine Suriye’ye döndü. 2000 yılında Sünni bir aileye mensup Esma Exras ile evlendi.

Babasının ölümünden sonra devraldığı iktidarının ilk yıllarında kısmi demokratik açılımlar başlattı.

Başta ABD olmak üzere Batılı devletlerin, Rusya ve İran ile olan ilişkisini keserek Batı dünyası ile işbirliğine gitmesini istemeleri üzerine bunu ret ederek sertleşmeye başladı ve 2010 sonlarında Tunus’tan başlayarak tüm Arap ülkelerine yayılan Arap Baharı eylemleri sonrası giderek daha da sertleşerek başta Hama, Humus ve Halep olmak üzere olayların yaşandığı kendi şehirlerini bombalamaya başladı.

Babası Hafız Esed’ten sonra Suriye’de bir yumuşama yaşanacağı ve adım adım demoktarikleşme ile Suriye’nin normalleşeceği umutları suya düştü ve Beşşar Esed, babasının dönemlerini aratmayacak bir diktatörlükle Suriye halkına kan kusturdu.

Bugüne kadar 700 bine yakın Suriyeli hayatını kaybetti, 22 milyonluk ülkede, 4 milyon Suriyeli ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalırken, 7 milyon Suriyeli de ülke dışına kaçtı.

Baas Partisi’nin tarihi tek kelime ile ifade etmek gerekirse bir zulüm tarihidir ve bu zulüm halen de devam etmektedir.

***

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.