Fesih kelimesinin Türkiye’nin gündeminde olduğunu yorumlayan Çakır, “Abdullah Öcalan’ın örgütü, kurucusu olduğu ve lideri olduğu örgütü PKK’ya verdiği talimatla yani silah bırakma beklerken 27 Şubat’taki açıklamasında fesih de istedi, bir anlamda dayattı ve örgüt de bunu kabul etti” dedi.
Çakır, sürecin kolay olmayacağını belirterek, “Zor bir mesele. Özellikle Suriye’deki gerginlik, atışmalar, karşılıklı güç gösterileri süreci tehlikeye atıyor. Fakat ortada alınmış olan bir karar var ve biz bu kararın ne zaman hayata geçeceğini merakla, biraz endişeyle ama umutla bekliyorum” ifadelerini kullandı.
“Türkiye toprakları içerisinde bu hareket sosyolojik olarak bitti”
Ortada başka bir fesih olduğunu vurgulayan Çakır, bunun Fethullahçılığın kendini feshetmesi olduğuna değindi. Burada bir sorun olduğunu değinen Çakır, “Örgütün, Fethullahçı örgütün, şebekenin lideri öldü. Ölene kadar da hiç böyle bir şey aklına gelmedi. Yerine bir grup yönetiyor. Ama bir takım isimler öne çıkıyor.” dedi.
Çakır, ‘”Her şey çok güzel olacak, çoğu gitti azı kaldı, Türkiye bizi hasretle bekliyor’ diyolar. Özellikle yurtdışında, cezaevlerinin bir şekilde boşalacağını söylüyorlar ama bunu devletten
beklemiyorlar, kendileri yapacakmış gibi duruyorlar. Ama bu hiç gerçekçi değil.” dedi. Çakır, sözlerine şöyle devam etti: “Bu hareketin böyle bir gücü kalmadı. Özellikle Türkiye toprakları içerisinde bu hareket sosyolojik olarak bitti.”

Devletin Fethullahçıları geri plana attığını söyleyen Ruşen Çakır, bu durumu “Önemsemediği ya da sırası gelmediği için” diye yorumladı.
Çakır, sözlerini Dostoyevski’ye ithaf ederek noktaladı: Bütün kitaplarını okudum, bazılarını birkaç kere okudum ve en çok da cezaevinde okudum. Dostoyevski tam cezaevinde okunacak kitaplar yazmıştı. Benim için iki kitabın çok ayrı bir yeri var: Yeraltından Notlar ve Kumarbaz“
Kaynak: medyascope.tv