Ölümle Paslanmış şiirler

Eğitimciyazar Ali Bal, Çıra Edebiyat serisinden çıkan şair Nadir Aşçı'nın "Ölümle Paslanmış" adlı şiir kitabını dğerlendirdi.

Ölümle Paslanmış şiirler

Şiir doğuyor ufuktan. Güneş de bir şiir, dedi. Hayır, dedim. Şiirin kendisi doğuyor. Ufuktan, kalpten, hayatın içinden, acıdan, hasretten, inançtan, fikirden, sokaklardan, şehirlerden, çarpışmalardan, öfkelerden, uzun yollardan, denizlerden velhasıl Türkiye’den şiirler… Türkiye, evet, Türkiye şiirdir. İçinde Türkiye olan bir şair: Nadir Aşçı.

“Ölümle Paslanmış” Nadir Aşçı’nın üçüncü şiir kitabı. Ocak 2020’de Çıra Yayınları’ndan çıkmış ve 61 sayfa. Kitabın editörü Şair Şakir Kurtulmuş. Şakir Kurtulmuş’un editörlüğünde Çıra Yayınları değerli edebî eserleri edebiyatımıza kazandırmaya devam ediyor. Tebrikler!

Toplam 35 şiir bulanan “Ölümle Paslanmış”, “hata yapmak fırsatını Âdem’e veren sendin” sözüyle başlıyor. Şiirlere geçmeden böyle bir kabullenişin insana mahsus bir durum olduğunu anlatan Aşçı, kendisinin de hata yapabileceğini Yüce Yaradan’a duyuruyor gibidir. Kitabın 60.sayfasında “Türkiye” isimli şiir bulunuyor ve 61.sayfada bitiyor. Nadir Aşçı’nın Trabzon’da yaşadığını da düşündüğümüzde “Türkiye” isimli şiirin kitabın 61.sayfasında son bulmasının bir nüktesi, bir mesajı vardır diye düşünüyorum. “Türkiye” şiirinin son dörtlüğü:

“çetin imtihanlardan geçerek geldim bura/sorsalar onu da söylerdim, sustun ne diye/yeğnilttim yükümü, dağa taşa vura vura /bir geyiğin peşinden gider gibi… Türkiye”

 Sayfa numarası verilmeyen son sayfada ise “bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana” dizesi bulunuyor. Kitabın arka kapağında “Tanrı Misafiri” isimli şiir bulunuyor.

Ve “Tanrı Misafiri” şiirine geçelim. Nazım birimi dörtlük, hecenin 14’lü ölçüsüyle yazılmış ve üç dörtlükten oluşuyor. Her dörtlük kendi içinde kafiyelidir. Kafiye örgüsü ilk dörtlüklerde genellikle “abcb” şeklindedir. Ses benzerlikleri ve rediflerden yararlanan Aşçı, 90’larda daha çok Süleyman Çobanoğlu’nun adıyla bilinen “modern hece” veya “yeni hece”  olarak tanımlanan bir teknikle şiirini kuruyor.  “Ölümle Paslanmış”ta bulunan 35 şiir 14’lü hece ile yazılmış ve halk şiirimizin bilinen formlarından farklı olarak karşımıza çıkıyor. Kafiye örgüleri serbest veya düzensiz diyebileceğimiz bir formda ama muhakkak ses benzerlikleri var. Bu ses benzerlikleri ahenk ve ritim bakımdan yerli yerinde kullanılmış ve kulağa hoş gelen bir müzikalite sunuyor. Aşağıya “Tanrı Misafiri” şiirinin son dörtlüğünü alıyorum:

“kederi, bir su kıyısına bırakan rüzgâr!/söndü, elden ele dolaştırdığın meşale/ne kadar gitsem o kadar uzak bütün evler/Tanrım! beni misafir etseydin bir gönüle”

Nadir Aşçı’nın şiirleri ne tam açık ne tam kapalı bir dile sahiptir. Ama kendine ait imgelerden oluşan bir üslubu ve ritimli bir dili var. Şiirlerinde bazen imgelerle mesajlar veriyor. Şiirini bir bilincin, mücadelenin, öfkenin ve inancın tezahürü bir metin olarak okuyabiliyoruz. Söylev tarzı ve doğrudan hitap edilen dizelerle muhatap oluyorsunuz. Kalbi titreten hassasiyette ve duygu yüklü dizeler bunlar. Ancak yoğun lirizm yok. Nadir Aşçı’nın düşünce dünyası nesirlerinde de şiirlerinde de aynı açıklıktadır.

“Merdiven Boşluğu”  şiiri bize farklı bir dünya algısı sunuyor. Evet, A. Haşim’in “Merdiven” şiiri akla gelse de Nadir Aşçı’nın metaforu daha başka.

“şuradan geçtim, henüz bitmemiş kaç şûra’dan/başka yere koyamıyor insan bu boşluğu/yundum arındım ateşle, çekildim sıradan/in çık elde var dünya, herkesin varı yoğu”

“Kuyu” isimli şiirde geçen şu dize,           “müşrik put sunar efendisine, müminse gül/bu cendereden çıkarsam, yüzüm adak olsun”  onun dünyaya bakışını gösterir.

Nadir Aşçı da çağdaşı diğer şairler gibi ezberlenebilecek, dillere dolanacak dizeler yakalıyor, buluşları bu yönde. Modern heceyi benimseyen şairler, metnin tümünü değil ama dizeyi öne çıkaran yeni imgeler ve çağrışımlar keşfederek kendilerini fark ettiriyor. Nadir Aşçı da bu anlamda başarılı. Hatta bu başarı şiirinin tümüne yayılmış durumda. “Hece Düşmesi” başlıklı şiirde geçen, “nasıl temize çıksın bir şey, kir pas içinden/hangi heceye yüklesem kalbimi, düşüyor” dizelerinde tam da böyle bir söyleyiş var.

Nadir Aşçı, günlük dil içinde kullanılan bazı kalıpları, sözleri şiirlerine isim olarak veriyor:

“Tanrı Misafiri, Merdiven Boşluğu, Yürüme Mesafesi, Mümkün Mertebe, Dünyevî Hastalıklar, Cevap Hakkı, Doku Uyuşmazlığı, Kırk Kapı, Nefesli Çalgılar, Sudan Sebepler, Ağır Hasar, Su Seviyesi, Dünya Görüşü, Alan Savunması, Kılcal Damar, Gizli Özne, Gerekçeli Karar”

Nadir Aşçı üzerinde İsmet Özel etkisinden bahsetmemek olmaz. “Kırk Yaş” şiirini İsmet Özel’e ithaf etmiştir. Dört bölümden oluşan bir şiir. Her küme dörtlük birimiyle kurulmuştur. Hecenin 14’lü ölçüsünü tercih eden Aşçı, şiirine verdiği “Kırk Yaş”  ismiyle, İsmet Özel’in bize “Erbain” kitabını hatırlatıyor. Biraz da ona atıf var. Aşçı, bu şiirde kendi kırk yaş tecrübesini ve hayata dair bakışını yansıtıyor. Nadir Aşçı’da yalnızlık, isyan, başkaldırı ve epik söyleyiş, onu yer yer uyumsuz bir ruhun savaşına sürükler. Bu savaş meydanında an olur tek başına “Alan Savunması” yapar.

“Kırk Yaş” şiirinden:

“bazı yaşlar yakışır kalır bazı adama/şimdi ne desem ben, hep kırk yaşında bir civan/geçtim de sırtlanların arasından gülerek/sormadım, nedir alın çatımda bu şavkıyan”

“Alan Savunması” şiirinde İslam dünyasının acılarını ve bilhassa Amerikan karşıtlığını okuruz:

“yanlış hesabın döndüğü Bağdat vardı burda/Halep’i vuran, arşını bozuyor öncesi/kaç feryâd denk olur bir çocuğun gülüşüne/dağılınca görürüz ancak, kubbenin sisi”

 

Nadir Aşçı, “Ölümle Paslanmış” ile bir hayatın pasını kaldıran şiirlerle sesleniyor. Ruhunun isyanını, mücadelesini, düşünce dünyasını, çağa ilgisini, bakışını, hayatla kavgasını, bazen bu kavga kendisiyledir, kabullerini ve retlerini şiirinde görüyoruz. Şiirinde yoğun bir emek var. Bir taş duvar ustasının titizliğinde kelimeleri seçe seçe ve özenle yerine koyuyor. Hayatın kendisine biçtiği rolü reddeden ve sürekli bir savaşın içinde haykıran ve haksızlığa yüksek bir sesle karşılık veren aykırı bir sesin,  tahammülsüz bir ruhun şiirlerini okumak iyi gelecektir. Şimdi “Deniz Tarafındaki Kale” kitabıyla futbola dair yazılarının yer aldığı yeni kitabını bekliyoruz. Şair, alan savunmasından atağa geçti, rakip sahaya sağdan soldan bindirmeler yapıyor. Akıbeti hayrolsun.