Tarih: 04.03.2019 19:24

Okullarımızda aramamız gereken ölçütler

Facebook Twitter Linked-in

Ocak Medya, Harun Taha

Bir yakınım, şu sıralar ilkokul çağına gelen çocuklarını hangi okula göndereceğinin kararını vermeye çalışırken ciddi bir araştırma yapıyor. Okullar hakkında bir çok kişiyle görüşmüş, topladığı bilgi ve değerlendirmeler neticesinde kendisine kısa bir liste hazırlamış durumda. O listedeki okulları tek tek ziyaret ediyor ve öğretmenlerin sürekliliğine kadar en ince detaylara dikkat ederek bir karar verme arefesinde.

Haklı bir çaba! Çocukları için en iyisinin olması için elinden geleni yapmayı kendisine şiar edinmiş birisi. Tek amacı çocukları için en iyi tercihte bulunmak ve sonrasında kendine özgüven duyan, kimliğiyle barışık, mutlu olmayı bilen, toplumlarına faydalı insan olmaları için ilk adımı doğru atmak.  

Bu süreçte paylaştıkları beni eğitim ve öğretim sistemimiz hakkında düşünmeye sevk etti. Yakınımın araştırmaları sırasında edindiği izlenime göre, okul tercihlerinde en önemli ölçüt Liselere Geçiş Sınavı (LGS) ve orada elde edilen başarıİlk bakışta oldukça mantıklı bir kriter gibi gözükse de, biraz üzerinde düşündüğümüz zaman çocuklarımızın geleceklerini şekillendiren okullarımız için son derece yetersiz ve sakıncalı bir kriter. Sakıncalı olduğu konuyla ilgili en etkili kişiler tarafından da kabul ediliyor olamlı ki, geçtiğimiz hafta Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk sınavlara hazırlığa dayalı eğitim-öğretim sistemimiz hakkında şöyle bir değerlendirmede bulunmuş:

?Sınav sistemimizi düzenleyemezsek, önümüzde büyük problemler var. Çocuklarımızın hayatınıçocukluğunu, ergenliğini bir sınav üzerine yazıyoruz.?

Ne için sınav yapıyoruz sorusunun cevabı da yine sayın bakanın açıklamalarında mevcut:

?Eğer okullarımız arasındaki imkan ve öğrenme kabiliyeti farkını azaltmazsak, sınavın baskısı azalmaz. Sınav baskısının azalması için okullar arasındaki farkı azaltmamız gerek.?  

Yani LGS sınav sistemi, kısıtlı sayıda olan ve diğerlerine göre daha iyi olduğu düşünülen okulların tercihinde bir düzenleme. Kimlerin o okullara gideceğinin, adaletli olduğuna inanılanarak, belirlendiği bir düzenleme.

Ancak sınav sistemine dayalı eğitim-öğretim sisteminin bize faydası nedir sorusunun cevabını yukarıda bahsettiğim sebep dışında veremiyoruz. Yukarıda ifade edilen sebebin de faydasından ziyade zararı olduğunu yine sayın bakanın ifadesinden çıkarabiliriz:  

?Sınav sistemi ezber üzerine kurulu. Bugün sınav sonuna kadar bazı şeyleri unutmayan öğrenciler unutmadığı için başarılı oluyorlar. Eğer bu çocuklar belirli terbiye sistemindegeçemiyorlarsa bütün bu sınav baskısından dolayı düğün, cenaze, bayram, misafir bilmez bir gençliğe doğru gidiliyorsa biz bunu çözmek zorundayız.?

Ben gibi bir çoğumuz da bu değerlendirmeye katılıyoruz. Çünkü hayatımız içerisinde gözlemlediğimiz bir gerçek bu.

Ancak ben sınav sistemine dayalı eğitim-öğretim sisteminin sakıncalarının bununla kısıtlı olmadığını düşünüyorum. Öncelikle bizdeki merkezi sınavlara hazırlık sırasında öğrencilerin yıllarını vererek hazırlandıkları sürecin onlara bilgi birikimi açısından da pek bir faydası olmuyor. Yani sadece ?belirli terbiye sisteminden´ mahrum kalmıyorlar, bilgi edinme ve ona dayalı analitik düşünme ve uygulama yetisinden de mahrum kalıyorlar.

Bugünün dünyasının belli gerçekleri var, dünün dünyasının da kendi gerçekleri vardı; bu gerçekleri bilen, idrak eden toplumlar ve insanlar o günün dünyasında başarıyı ve mutluluğu yakalıyorlar. ?Bizler toplum olarak, ya da ciddi maddi fedakarlıklarla çocuklarımızı emanet etiğimiz okullarımız, bu gerçeklerden haberdar mı?? sorusu önemli.

Bu soruya cevap vermeden önce nedir bu gerçekler, belirlememiz gerekiyor?

Çalıştığımız iş yerinde, oturduğumuz evde velhasılı gündelik hayatımızın her yerinde hepimiz gözlemliyoruz ki, her şey ama her şey, otomatize olma vaziyetinden de ötede, yapay zekaya sahip cihaz ve robotlar ile yapılır hale geliyor. Aşikar ki, ileride, bugün yaptığımız işlerin bir çoğyapay zekaya sahip robotlar tarafından yapılacak. Veriye bağlı kararların bir çoğunun yapay zekaya sahip makinalar tarafından verileceği de ayan beyan ortada.  

Peki bizler ne yapacağız? Ne tür işler ile uğraşıp, o zamanda şüphesiz var olacak ekonomik hayat içerisinde hangi rolleri alacağız? Bu sorular çocuklarımızı nasıl yetiştirmeliyiz sorularına da cevap olacaktır. Daha da önemlisi okullarımız da aramız gereken özellikleri belirlememizi sağlayacaktır.

Benden bu haftalık bu kadar. Kendi düşüncelerimi bir başka yazıda sizlerle paylaşacağım; ancak bu konuda düşünmemizi herkese salık veririm.?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —