PKK denilince akla öncelikle Güneydoğu’da Kürtlerin yaşadığı coğrafya, özellikle bu coğrafyanın kırsal bölgeleri gelirdi. Zamanla Güneydoğu’nun kentlerini de konuşur oldu. Ve tabii Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı Batı’daki metropolleri de.
“PKK ve yurtdışı” denilinceyse bir zamanlar akla Lübnan’daki Bekaa Vadisi gelirdi. Bir de PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yaşadığı Suriye’nin başkenti Şam. Zamanla Bekaa’nın yerini Irak’taki Kandil aldı.
Daha sonra PKK’nın İran’daki (PJAK) ve Suriye’deki varlığını (PYD/YPG/SDG) konuşur olduk.
PKK’nın kalbi Batı’da attı
PKK denilince en fazla ihmal edilen olgu, bu hareketin Batı’daki, özellikle Avrupa’daki varlığı ve faaliyetleri oldu. Halbuki Batı bu hareket için çok kritik bir öneme sahip olmuştur.
Öncelikle şunu akılda tutmak lazım: Özellikle Avrupa ülkelerinde Türkiye kökenli yoğun bir Kürt nüfus var ve PKK başından itibaren buralarda örgütleniyor; kadro devşiriyor, para topluyor vs.
Batı, hukuki nedenlerle Türkiye’de kalamayan Kürtler için de öteden beri ideal bir sürgün yeridir. Buna ek olarak dağ kadrosunda olup başta sağlık sorunları olmak üzere çeşitli nedenlerle Ortadoğu coğrafyasını terk etmek durumunda olanlar için Batı genellikle ilk ve en ideal seçenek olmuştur.
Daha önemlisi Batı, PKK’nın uluslararası düzlemdeki medya, propaganda ve diplomasi çalışmaları için de hayati bir önem taşıyor. Bugün PKK’nın üst düzey yöneticilerinden Mustafa Karasu’nun ve daha ilginci SDG Komutanı Mazlum Abdi’nin bir dönem PKK’nın Avrupa örgütlenmesinde sorumluluklar üstlendiklerini akılda tutmak lazım. Aynı şekilde KCK’nın üst düzey isimleri Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal’ın da yıllardır Avrupa’da yaşadıklarını.
Öcalan’ın “eve dönün” çağrısı
Şu günlerde başta Avrupa olmak üzere Batı’daki Kürt aydın ve siyasetçileri çok yoğun bir hareketlilik içinde. Bunun tabii ki esas nedeni bir yılını dolduran yeni çözüm süreci. Ama Öcalan’ın 13 Eylül’de Almanya’nın Dortmund kentinde düzenlenen 33. Uluslararası Kürt Kültür Festivali’ne bir mesaj gönderip, “Avrupa’da yaşayan sizler, zorunlulukların ve baskıların sonucu olarak oraya gittiniz. Ama başlattığımız sürecin ileriye taşımasıyla ülkeye dönüşünüz yeni bir başlangıcın kapısı olacaktır” demiş olması çarşıyı iyice karıştırmış durumda.
Diasporadaki Öcalan/PKK karşıtı Kürt çevreler, Öcalan’ın yurda dönüş çağrısını, bir tür tuzak gibi görüyor ve bu davete icabet edilmemesi için yoğun bir propaganda yürütüyorlar. Buna karşılık Öcalan çizgisindeki sürgündeki Kürt siyasetçilerin hatırı sayılır bir bölümünün, tabir yerindeyse bavullarını hazırlamaya başladıkları söyleniyor.
Çok ciddi bir olgu
Önce nasıl bir olgudan bahsettiğimize bakalım. Konuya vakıf bir Kürt siyasetçiden bana HDP ve sonraki partileri kapsayacak şekilde bir liste çıkartmasını rica ettim. Bana alfabetik sırayla şu iki listeyi yolladı:
Milletvekilleri:
Ali Atalan, Ayşe Acar Başaran, Bedia Özgökçe, Bengi Yıldız (Kanada), Besime Konca, Demir Çelik, Dilan Dirayet Taşdemir, Dilek Öcalan, Ertuğrul Kürkçü, Fatma Kurtulan, Faysal Sarıyıldız, Feleknas Uca, Ferhat Encü, Garo Paylan (ABD), Hasip Kaplan, Hatip Dicle, Hişyar Özsoy (ABD), İdris Baluken, Kemal Aktaş, Leyla Birlik, Lezgin Botan, Mehmet Emin Adıyaman, Mizgin Irgat, Musa Farisoğulları, Nihat Akdoğan, Nuran İmir, Nursel Aydoğan, Osman Baydemir, Özdal Üçer, Pero Dündar, Remziye Tosun, Saadet Becerekli, Selim Sadak, Selma Irmak, Serpil Kemalbay, Sibel Yiğitalp, Tuba Hezer, Yurdusev Özsökmenler, Ziya Pir.one ol.
Belediye Eş Başkanları:
Abdullah Demirbaş (Sur, Diyarbakır), Abdurrahman Zorlu(Diyarbakir/Hani), Burhan Kocaman (Karakoçan), Cemal Özdemir(Sur, Diyarbakır), Cemile Eminoğlu (Bismil, Diyarbakır), Emrullah Cin (Viransehir), Fatma Şık (Sur, Diyarbakır), Fırat Anlı (Diyarbakır Büyükşehir), Hasan Basri Fırat (Hınıs), Hatice Çoban (Van), Hüseyin Güneş (Varto), Hüseyin Yılmaz(Ağrı), Leyla İmret (Cizre), Mehmetşah Teke (Silvan, Diyarbakır), Nejdet Atalay (Batman), Orhan Şansal (Suruç), Veysel Keser (İpekyolu,Van), Yüksel Baran (Bağlar, Diyarbakır), Zübeyde Zümrüt (Bağlar, Diyarbakır), Zülküf Karatekin (Kayapınar, Diyarbakır)
“Fazlası yok, eksiği var” denebilecek iki liste. Bunlara ek olarak HDP öncesi dönemden Zübeyir Aydar, Remzi Kartal başta olmak üzere bazı isimlerin de Batı’da yaşadığını akılda tutmak lazım. Ayrıca belediye başkanlığı veya milletvekilliği yapmasalar da yasal Kürt hareketinde değişik konumlarda bulunup hukuki nedenle ülkeyi terk etmek zorunda kalmış belki de yüzlerce isim var. Bir de tabii siyaseti Türkiye’de değil de Batı’da yapmış, hatırı sayılır bir kısmı zaten Batı’da doğmuş büyümüş olanları da unutmamak şart.
Kuşkusuz bu isimlerin hepsinin Öcalan’ın çağrısına uymasını beklemek gerçekçi olmaz. İçlerinde Öcalan çizgisinden kopmuş olanlar da, Batı’da kendilerine ve ailelerine yeni ve daha tercih edilir bir hayat kurmuş olanlar da var. Fakat önemli bir kısmının bu çağrıyı bir tür talimat gibi göreceği de muhakkak.
Öcalan’ın hesapları
Peki Öcalan sürgündekiler neden bavullarını hazırlamaları çağrısı yaptı? Şu noktaların altını çizmek isabetli olur:
- PKK’nın silah bırakıp kendisini feshetmesiyle Kürt hareketi çok merkezlilikten (Türkiye-Ortadoğu-Batı) tek merkezliliğe (Türkiye) evrilecek.
- Batı yeni dönemde de muhakkak etkisini sürdürecektir ama ağırlığın Türkiye’ye verilmesi, buna bağlı olarak da yetişmiş kadroların buraya transferi gerekecek.
- Öcalan tüm PKK militanları ve üst düzey kadroların Türkiye’ye dönmesini hedefliyor. İlk aşamada bunun çok kolay olmayacağı açık. Fakat herhangi bir silahlı eyleme katılmadıkları bariz olan siyasetçilerin dönmesi, hızlı bir şekilde yapılabilecek yasal düzenlemelerle hiç de zor olmayacak.
- Öcalan’ın belli bir deneyimi ve tanınırlığı olan kadroları yeniden yasal harekete entegre ederek özgürlüğüne kavuşması mukadder olan Selahattin Demirtaş’ın partideki olası güç ve etkisini sınırlamayı da hedeflediği pekala söylenebilir.