Tarih: 11.10.2022 11:21

Nükleer silahlarla oyun oynanmaz

Facebook Twitter Linked-in

ABD Başkanı Joe Biden Rusya’nın nükleer silah kullanabileceğini ima eden sözler etti. Beyaz Saray’dan gelen açıklamalara bakılacak olur ise Rusya’nın nükleer silah kullanacağına ilişkin bir istihbarat bilgisi bulunmuyor. Biden devam eden savaşın riskleri bağlamında böyle bir ihtimale dikkat çekmiş. Amerikalı bazı analizciler Biden’ın sözlerinin Putin’in eline koz verdiği kanısındalar. Rus karşıtı şahinlerse Biden yönetiminin Rusya’nın ‘nükleer tehdidi’ne boyun eğmemesini tavsiye ediyorlar. Tabii ki şahinlerin bu yaklaşımının 1962’deki “Küba Füze Krizi”nde olduğu gibi ABD ve Rusya arasında çok ciddi bir tırmanmaya yol açma ihtimali var.

ABD ve Rusya’nın elinde bütün dünyayı havaya uçuracak nitelikte ve sayıda nükleer silah bulunuyor. “Soğuk Savaş” döneminde iki süper gücün nükleer silahlarının yüzlerce şehri vurmak için konuşlandırıldığını hatırlatmak gerekiyor. Tarafların karşılıklı yıkımına yol açacağı gerekçesiyle nükleer silahların hiç kullanılmayacağına ilişkin bir teori var. “Karşılıklı garantili yıkım teorisi”ne rağmen nükleer tehdit hâlâ geçerli. Nükleer silahların yıkıcılığıysa eskisinden çok daha ileride. O kadar ki bazı stratejistlere göre yıkıcılığın ölçüsü akıl sınırlarını bile aşıyor.

Diğer yandan nükleer silahları çatışmanın nihaî hakemi olarak kabul etmek insan uygarlığının “teknik” olarak ilerlemesine rağmen “ahlakî” olarak yerinde saydığının bir göstergesi. Sözde dünyanın en uygar ülkeleri bu silahlara daha da yıkıcı nitelik kazandırmak için yarışıyorlar. Daha yıkıcı nitelikte ve rakibinden daha fazla sayıda nükleer silaha sahip olmak istiyorlar.

1987’de ABD ile Sovyetler Birliği arasında “Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması(INF)” imzalanmıştı. Anlaşma 30 yıldan fazla bir süredir nükleer başlıklı füzeleri Avrupa’dan uzak tutmuştu. Trump’ın Başkanlığı döneminde ABD anlaşmadan çekildi. Trump’ın iddiasına göre Rusya anlaşmanın koşullarını ihlâl etti. Daha sonra Rusya da misilleme olarak anlaşmadan çekildi. Anlaşmanın yıkılması Avrupa’da yeni bir nükleer füze yarışını tetiklediği gibi tehdit riskini de bir hayli artırdı. Anlaşma, tarafların birbirlerinin nükleer silah gelişimini kontrol etmesine imkan sağlıyordu. Anlaşma ortadan kalktığı için iki tarafın da elleri serbest kaldı.

Biden Yönetimi’yse anlaşmayı kurtarmak için ciddi bir adım atmadı. ABD’nin anlaşmaya dönmesine veya yeni bir anlaşma yapmasına ‘ulusal güvenliğe zarar vereceği’ iddiasıyla, daha çok Cumhuriyetçi şahinlerin başı çektiği iki partili bir muhalefet olduğunu belirtmek gerekir.

Anlaşmanın yıkılmasının sonuçları ABD’de hemen görüldü. Geçen yıl “ABD Kongresi Bütçe Ofisi” tarafından yayımlanan bir raporda 2021-2031 yılları arasında deniz, hava ve karadan oluşan nükleer silah gücünü kapsamlı şekilde geliştirmek için 634 milyar dolar ödenek öngörülüyordu. ABD’nin yanı sıra nükleer silahlara sahip diğer büyük güçler de bu konuda iştahlılar. “Güçlü olan her şeyi alır” mantığının işletildiği jeopolitiğin vahşi doğasında nükleer teknoloji, “Büyük güç rekabeti”nin tarafları açısından bir “üstünlük savaşı” olarak görülüyor.

ABD ve Rusya arasında nükleer odaklı gerilimin tırmanması kıyamet habercisi gibi görünüyor. Tarafların birbirlerine nükleer silah namlularını göstermesi durumunda işler nereye doğru evrilecek? Taraflar, “Tavuk oyunu”nda olduğu gibi birbirlerinin üzerine son sürat araçlarını mı sürecekler? Direksiyonu ilk kim kıracak ve yana çekilecek? Bütün bunlar, bir muamma.

İzleyenler hatırlayacaktır, “Tavuk oyunu” 1955’de gösterime giren, James Dean’ın başrolde oynadığı “Rebel Without A Cause” filminde sergilenmişti. Ülkemizde “Asi Gençlik” adıyla gösterilen filmde birbirlerini gaza getiren asî gruplara mensup iki genç, araçlarını son sürat uçuruma doğru sürüyordu. Son anda araçtan atlayan hayatta kalacak, bunu başaramayan uçurumdan aşağı düşecekti. Filmdeki “Kim cesur, kim korkak tavuk” oyunu bir gencin hayatına mal oluyordu. “Nükleer tavuk oyunu”nun ise yüzbinlerce insanın hayatına mal olacağı aşikâr. 1945’de ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine attığı atom bombaları en az 140 bin sivilin ölümüne yol açmıştı. Şimdiki nükleer silahların, en iyimser tahminle 50 kat daha yıkıcı olduğunu hatırlatır isek, yaşanacak felaketin boyutları çok daha iyi anlaşılacaktır.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —