Küçükken, ergenlik çağlarım da dahil olmak üzere, annem ve babam düzenli şekilde beni Kadıköy’deki Orhan Günşiray Tiyatrosu’na ve Taksim’deki Devekuşu Kabare’ye; arada bir de Devlet Tiyatrosu’na götürürlerdi. O dönemlerde yazlık açık hava sinemalarında merhum İsmail Dümbüllü’yü bile seyretme şansını bulabilmiştim. Bazen biletleri okul aile birliği organize ederdi, bazen de babamın hâkim-savcı arkadaşları vesile olurdu. 80’li ve 90’lı yıllarda Devlet Tiyatroları dışında özel tiyatrolara gitme alışkanlığım artık pek kalmamıştı. 90’lar ve 2000’lerde ise televizyonlarda yayımlanan stand-up ve komedi gösterileri, sahnenin odağını iyice kaydırdı. Bugün hâlâ sahne komedisi ve hiciv bağlamında yükü başta Cem Yılmaz olmak üzere gençlerden Kaan Sekban, Hasan Can Kaya gibi isimler taşıyor.
Bu arada son iki yılda yurtdışında Richmond Tiyatrosu’nda bu yazıyı yazmama vesile olan birkaç oyunda izlediğimi de ifade edeyim. Günşiray ve Alasya’dan başlayıp Cem Yılmaz’a kadar uzanan tüm hiciv–komedi tarzı gösterilerde en çok dikkatimi çeken şey, 1960’lardan 2025’lere kadar değişmeyen bir gerçeğin varlığıdır: Seyircinin en çok ilgisini çeken, hatta kahkahalarla hoşlandığı unsur “küfür, argo ve pornografik espriler”dir. Örneğin, Cem Yılmaz’ın toplumsal çelişkileri çok iyi yakalayıp bunları nitelikli bir hiciv diline dönüştürmesi izleyiciyi bir miktar güldürür; ancak Yılmaz’ın küfretmesi ya da tasvirini pornografik bir betimlemeyle güçlendirmesi izleyiciyi tam anlamıyla kahkaha krizine sokar. Yılmaz dışındaki tüm benzer gösterilerde de bu örnek geçerlidir.
İşin ilginç yanı, tüm bu örneklerde seyirci profilinin sınıfsal, ideolojik, seküler-dindar, aile ya da birey temelli hiçbir farklılık göstermemesidir. Tam tersine, bu gösterilere gelenlerin çoğunun elit, gelir düzeyi yüksek, “körfezleşmiş” İslamcı veya seküler aydın sınıftan oluştuğunu hatırlamak gerekir.
Bu durum, Türkiye’de bel altı mizahın geniş kitlelerde neden bu kadar etkili olduğunu açıklayan derin bir kültürel katmana işaret eder. Kentli görünse bile kültürel rafineliği tam olarak kurumsallaşmamış, modernleşmeyi estetik ve zihinsel dönüşümden ziyade maddi sıçramalar üzerinden yaşamış toplumsal kesimlerde bedenin “alt katına” yönelik şakalar hem hızlı hem de güçlü bir duygusal reaksiyon yaratır. Bu, köylüleşme veya lümpenleşme olarak tarif edilen kültürel tortuların şehir hayatı içinde hâlâ canlı olduğunun göstergesidir. Yasak, bastırma, utanç ve denetim altında biriken enerjiler mizahın bel altına sığınarak boşalır. Türkiye’de komedinin pornografik dile yaslanması bir tercihten çok bir kaçış yolu gibidir; zihnin rafine edilmediği toplumlarda kahkahanın en hızlı yolu bedenin alt bölgesinden geçer. Bu yüzden sosyolojik tespitler salonu gülümsetir fakat argo ve pornografi salonu yıkar.
İngiltere’de tablo bambaşka
İngiltere’de ise tablo bambaşkadır. Yüzyıllar boyunca aristokrasi, kurum geleneği ve kamusal görgü kültürü içinde şekillenmiş İngiliz mizahı, pornografik dil yerine ince ironi, sınıf taşlaması, zekâ oyunu ve politik eleştiri üzerine kuruludur. İngiliz tiyatrosunda bel altı dil neredeyse her zaman tali, kaba ve “kolaycı” kabul edilir; izleyici üzerindeki etkisi de sınırlıdır. Bunun en önemli nedenleri arasında mizahın tarih boyunca üst sınıf nezaketi, kamusal disiplin ve entelektüel gelenek tarafından rafine edilmesi; toplumun bastırılmışlık seviyesinin Türkiye’deki kadar yoğun olmaması; dilin Türkçe kadar çift anlamlı bir erotik potansiyel taşımaması ve gülmenin bedenî değil zihinsel bir etkinlik olarak kodlanması gösterilebilir.
Sonuç olarak Türkiye’de komedi ve hiciv, toplumsal gerilimin, bastırılmışlığın ve kültürel lümpenliğin patlama anı olarak bel altına yaslanırken; İngiltere’de mizah, rafineleşmiş kültürel yapının himayesinde düşünsel bir alana taşınmıştır. Birinde pornografik dil kahkahanın merkezine oturur, diğerinde aynı dil etkisizleşir ve kaba bulunur. İki ülke arasındaki fark, sadece mizahın niteliğinde değil; toplumsal görgü birikimi, tarihsel süreklilik, yüzleşme, sınıf kültürü ve gerçek muhafazakarlık düzeyinde saklıdır. Türkiye’de bel altı mizah toplumun aynasıdır; İngiltere’de ise mizah toplumun zekâsının laboratuvarı olarak işler.
Kaynak: medyascope.tv

