Neçirvan Barzani’nin Türkiye ziyareti

Gazeteci yazar Ali Fikri Işık Analiz Etti...

Neçirvan Barzani’nin Türkiye ziyareti

Kimi Kürt kanaat önderi ve siyasi yorumcuların ima ettiği gibi, Kürdistan Bölgesi Başkanı Sayın Neçirvan Barzani, tıpkı onların kendilerine reva gördükleri gibi evinde oturmalı ve hiçbir etkisi olmayan, pasif, kişisel düşmanlık duygularıyla baş başa kalmalıdır. Hayatları boyunca iki uzlaşmaz süreci iç içe yönetme tecrübesi yaşamamış, her şeyi ya ak ya da kara gören bu zihniyetin, konforlu habitatı, galiba Neçirvan Barzani’nin diplomatik atakları karşısında fena halde sarsılmış durumda. Kürt lider dediğin hiçbir şey yapmaz. Evinde oturur ve oturduğu yerden şikayet edip mızmızlanır. Ne de olsa dünya Kürtler yerine gerekli görüşmeleri yapar ve günün birinde mutlaka Kürt sorununu çözer.

Bereket hayat öğretiyor ve her sorumluluk sahibi Kürt gibi, Neçirvan Barzani de kendi göbeğini kendi eliyle kesmesi gerektiğine inanıyor. El alem ne der diye sağına soluna bakmadan, herkesle görüşmekte bir sakınca görmüyor. Bir devlet başkanının birinci görevi düşmanları dahil herkesle görüşme özgüvenini sergilemektir. Devlet başkanları elde silah cephede savaşmayacaklarına göre, kurulan ya da davet edilen her masaya icabet etmeleri, siyasi ve ahlaki bir sorumluluktur.

Kürdistan Bölgesi Başkanı Sayın Neçirvan Barzani, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Türkiye’ye davet edildi. Davet Türkiye’den geliyor ve Kürdistan Bölgesi’nin Türkiye ile çözüm bekleyen dünya kadar sorunu birikmiş durumda. Bir kez ister çözüm bulunsun ister bulunmasın, söz konusu sorunları görüşmek, en büyük siyasi vazifedir.

Bu görüşmenin hiçbir sonuç doğurmasa bile, daha şimdiden “Pençe Kaplan” operasyonunun durdurulmasına vesile olması, diplomatik bir başarıdır. Fiilen süren bir savaş durumunu sonlandırmak, hiç kimse kusura bakmasın bir diplomatik zaferdir.

Velev ki Türkiye kendi sorunları için bu daveti yapmış olsun. Velev ki Türkiye uluslararası alanda sıkışmıştık durumuna çare olsun diye Neçirvan Barzani’yi Ankara’da ağırlamış olsun. Bu durum her şeyden önce Kürdistan Bölgesi’nin anayasal konumunu güçlendirir ve bu güce meşruiyet katar.

Bu görüşme Türkiye Cumhuriyeti açısından geriye doğru atılmış bir adımdır. Bu görüşmede diplomatik taviz veren taraf Türkiye Cumhuriyeti’dir. Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve dış politikada büyük bir sıkışma yaşadı doğrudur. Bu büyük sıkışmayı üstü örtük olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle ifade ediyor:

“Türkiye'nin kendisine dayatılan ahlaksız haritaları ve belgeleri yırtıp atacak siyasi, ekonomik ve askeri güce sahip olduğunu anlayacaklar. Ya masada ya da sahada acı tecrübelerle anlayacaklar. Türkiye ve Türk milleti olarak biz her ihtimale ve her sonuca hazırlıklıyız. Biz her platformda, her görüşmede, her mesajda Türkiye'nin adil olması şartıyla her türlü paylaşıma hazır olduğunu ifade ediyoruz.”

Kurulan cümlelerde, söz konusu edilen kararlılık ifadeleri dışında, aslında her şeyi açıkça itiraf eden vurgu şudur: “Türkiye'nin adil olması şartıyla her türlü paylaşıma hazır olduğunu ifade ediyoruz.” Anlaşılan Türkiye, uzlaşmanın yollarını arıyor.

Neçirvan Barzani’nin Bağdat’ta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşmesi, Türkiye’ye davet edilmesinin ip uçlarından biridir.

Eğer bu tespit doğruysa, Ortadoğu’da Kürdistan Bölgesi yeni bir siyasi özne olarak, bölgesel sorunlara müdahil olacaktır.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.