Halk TV yazarı İsmail Saymaz, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin birkaç ay önce MHP milletvekilleriyle yaptığı toplantıda, “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun, biri Kürt, diğeri Alevi olsun” dediğini öne sürdü.
Peki Bahçeli’nin cumhurbaşkanlığı yardımcıları önerisi ne anlama geliyor?
“Çok ilkel bir yaklaşım”
Ruşen Çakır’a konuk olan Mümtaz’er Türköne, bu önerinin hem teoride hem de fiilen hiçbir sorunu çözmeyeceğini söyledi:
“Alevi cumhurbaşkanının Alevilerin ne kadarını temsil edeceği ayrı bir sorun. Kürt cumhurbaşkanı yardımcısının Kürtlerin ne kadarını tatmin edeceği şüpheli. Bütün yetkiler cumhurbaşkanında malum. Böyle bir görevlendirmenin fiili olarak ne sonuçlar doğuracağına dair hiçbir şey yok ortada. Yani Alevi bir cumhurbaşkanı Alevilerle ilgili ne yapabilecek? Sanıyorum hiçbir şey yapamayacak. Ve devletin kurumsallaşması, kurumsal organizasyonu, yetkilerin dağılımı, sorumlulukların dağılımı, hesap verme meseleleri falan filan böyle bir formülle çözülmez. Ben bunu çok açık bir şekilde, çok ilkel bir yaklaşım olarak görüyorum.”
“Açıklamayı ciddiye almadım”
Bu açıklamayı ciddiye almadığını söyleyen Türköne, “Ben onu ciddiye almadım. Çünkü Bahçeli açısından büyük bir tutarsızlık o. Taktik bir hamle olarak görsek, yani bir şekilde gündem oluşturup tarafları o gündem etrafında tavır almaya zorlamak gibi bir niyetle söylenmiş olsa bile ciddi bir tutarsızlık var orada” dedi.
Bu önermeyi “Bu tam anlamıyla modern, ileri kurumlarını, geleneklerini oluşturmuş bir devletin Ortaçağa geri dönmesi gibi bir şey” olarak niteleyen Türköne, “Lübnanlaşma diyorlar zaten ve Lübnan’da da çözmedi bu. Bosna-Hersek’te Sırplar ile Hırvatlar boşnakları arasında böyle bir denklem kuruluyordu. Bu son derece ilkel bir yaklaşım ve mezhep taassubunu, etnik taassubunu arttıran bir şey” diye konuştu.
Türköne şöyle devam etti:
“Eşit vatandaşlık temeli üzerine bir ortaklaşılık üzerine inşa edilmesi gereken modern devlet, demokrasi, hukuk bundan uzaklaştırıyor insanları. Çatışma esnasında silahlar patlıyor, bombalar patlıyor, mermiler geçiyor sağınızdan, solunuzdan. Öyle bir ortamda etnik mensubiyet, mezhep mensubiyeti bir sığınak işlevi görür. Ama o sığınağın içine girdiğiniz zaman özgürlüğünüzü de kaybedersiniz. Bireysel, birey olarak var olma konumunuzu kaybedersiniz, özgürlüklerinizi kaybedersiniz. Bu, toplumu da geri götürecek bir yaklaşım. Ben o yüzden doğrusu son sözü söylene kadar bekleme taraftarıyım. Ama sistematik olarak böyle bir şeyi çok yanlış olacağını söyleyebilirim.”
Kaynak: medyascope.tv