Mümkün olanın sanatı

Vahap Coşkun yazdı;

Mümkün olanın sanatı

Saadet Partisi, eski başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın onuncu ölüm yıldönümü münasebetiyle bir anma programı düzenledi. SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun davetine CHP, HDP, DEVA, Gelecek ve DP genel başkanlarıyla, AK Parti, İYİ Parti ve BBP de genel başkan yardımcılarıyla icabet etti. Cumhurbaşkanın Erdoğan’ın bir mesaj gönderdiği programa temsilci göndermeyen tek parti MHP oldu.

Programda her bir lider, kendince değer atfettiği bir hususiyeti üzerinden Erbakan’ı andı. Davutoğlu, onun herkesle konuşulabilir bir siyasi zemin üretme çabasını övdü. Babacan, düşünce suçundan mahkûm olanların affedilmesi için gösterdiği çabaya ve devleti halka hizmetkâr kılma anlayışına vurgu yaptı.

Sancar, Kürt meselesinde çatışmaların yoğunlaştığı bir dönemde Erbakan’ın barışçıl ve demokratik bir çözüm için gösterdiği samimi çaba ve cesaretli girişimlerine, Kürt meselesini siyaset, diyalog ve kardeşlik hukuku içinde çözme esasına dayanan yaklaşımına dikkat çekti. Kılıçdaroğlu da onun ülkeyi kutuplaştırmaktan kaçınmasını ve partileri kapatıldığında dahi Cumhuriyet’e bağlılığından geri adım atmamasını öne çıkardı.

HEDEF TAHTASINDAKİ KILIÇDAROĞLU VE SANCAR

Muhalefetin tekmili birden Erbakan anmasına katılması, bazı kesimleri rahatsız etti ve muhalefet liderlerine aşırı bir tepki göstermelerine neden oldu. Zaten o sokağın çocuğu olarak düşünüldükleri için Davutoğlu ve Babacan daha az topa tutuldular. Asıl hedef tahtasına oturtulanlar ise Kılıçdaroğlu ve Sancar oldu. Eleştirileri, iktidar ve daha sert muhalefet yanlılarından gelenler olmak üzere, iki kısımda toplamak mümkün:

İktidar taraftarları, bilhassa CHP’nin 28 Şubat sürecinde oynadığı rolü hatırlattılar. O dönem Erbakan’ı boncuk boncuk terletenlerle aynı safta duranların, bugün Erbakan gecesine katılmalarını samimiyetsiz buldular. Geçmişte Erbakan’ın iktidardan gayrimeşru yollarla uzaklaştırılmasına alkış tutanların şimdilerde Erbakan’a methiyeler düzer hale gelmelerini ucuz oy oyunları olarak nitelendirdiler.

Muhalefet taraftarları ise arşivlerden Erbakan’ın bazı sözlerini çıkardırlar. Demokrasi ve laikliğe ters düşen ifadelerini alıntılayıp, sicili bozuk bir aktörün gecesinde nasıl bir araya gelindiğini sorguladılar. Muhalefetin muhafazakâr bir çizgiye kayarak muhafazakârlardan oy alacağını düşünmesinin yanlış olduğunu belirttiler. Kılıçdaroğlu ve Sancar’ın o geceye iştirak etmelerini, ilkelerinden taviz vermek olarak yorumladılar ve bunu kabul edilemez buldular. Omurgasız duruşuyla iktidara sürekli güç veren bu muhalefetten bir iş çıkmayacağını söylediler.

MİLLİ GÖRÜŞ GÖMLEĞİNİ GİYMEK

AK Parti iktidarına karşı ve muhalefetten beklenti içinde olanların dillendirdikleri bu eleştirilere katılmıyorum. Muhalefet liderlerinin Erbakan anmasına katılmalarını yanlış bulmuyor, aksine bunun son dönemde muhalefetin attığı en müspet adımlarından biri olduğunu düşünüyorum.

Bir kere, hiç kimse o toplantıda bulunmakla, AK Parti’nin uzun süre önce çıkardığı “milli görüş gömleğini” giymedi. Kimse, “Saadet” şerbeti içip kendinden geçmedi. Kılıçdaroğlu’nun CHP’li, Sancar’ın HDP’li kimliğinden bir kayıp yaşanmadı. Erbakan’ın fikriyatı, muhalefetin üzerinde siyaset bina edeceği ortak bir temele dönüşmedi. Liderler, kendilerini ve partilerini daha muhafazakâr bir çizgiye çekmedi.

Kimse kimseyi kafalamadı, kimse kimseyi kafese koymadı. Her bir lider, bir diğerinden hangi noktada ayrıştığını ve hangi noktada kesiştiğini iyi biliyor. Herkes birbirini tanıyor, aralarındaki farkı biliyor. O nedenle gönüller müsterih olsun; kandırılan, tufaya düşen kimse yok!                                                                                                                                                                

Saadet Partisi eski lideri için bir program yapıp diğer siyasi partileri davet etmiş, onlar da bu nazik davetin gereğini yerine getirmişler. Olan biten bu! Her zaman yapılabilir bir iş; muhtemelen yarın-ertesi gün CHP Erdal İnönü veya Bülent Ecevit için, Demokrat Parti Adnan Menderes için böyle bir organizasyon yapsa, bu liderler o organizasyonlara da gitmekten imtina etmezler. Hülasa, bunda kötü bir şey yok, faka düşen kimse yok, endişeye mahal de yok!

AYRIŞTIRICI MUHASARA SİYASETİ

Keza, mevcut koşullar altında muhalefetin böyle bir birliktelik sergilemesi, siyaseten çok doğru. Malum Cumhur İttifakı, hem iktidar ile muhalefet arasında kutuplaştırmayı keskinleştirmeye hem de muhalefetin kendi içinde çatlak oluşturmaya odaklanan bir politika izliyor. Muhalefetin gerek tek tek partiler gerek de bütün bir blok olarak kriminalize edilmesi için yoğun bir propaganda yürütüyor.

İktidarın bu ayrıştırıcı muhasara siyasetine karşılık muhalefet partilerinin bir birlik görüntüsü vermeleri, aralarındaki farklara rağmen bir araya gelebileceklerini göstermeleri ve bahse konu toplantıyı da aralarındaki beraberliği sıkılaştıracak bir zemin olarak kullanmaları, son derece akıllıca bir hamle.

İktidar cenahının bu birlik tablosundan, kendi tapulu malı olarak gördüğü muhafazakâr-dindar seçmenle muhalefetin kurmak istediği köprüden ve karşısında farklılıkları içerecek olası bir seçim ittifakından rahatsız olması, normal. Ama bazı muhalif kesimlerin büyük iddialarla muhalefet liderlerine ateş püskürmeleri ise çok garip.

BU NE YAMAN ÇELİŞKİ!

Çünkü bir yandan iktidarın kutuplaştırma siyasetinden şikâyet ederken diğer yandan kendileri çok kutuplaştırıcı bir tavır takınıyorlar. Bu tersinden kutuplaştırmanın iktidarın ekmeğine yağ sürdüğü açık. Hem muhalefetten bir “demokrasi cephesi” inşa etmesini talep etmek hem de bu talep doğrultusunda attığı adımlarda ötürü muhalefet liderlerini itibarsızlaştırmak, çok yaman bir çelişki!

Siyaset, afili sloganlarla ve yürek soğutarak başarıya ulaşılabilecek bir faaliyet alanı değil. Ülkedeki durumu paranteze alıp kendi fantezisini siyasal gerçeklik sanmak, bunun için çok ses çıkarmak ve mutlak sınırlarının dışına çıkanlara zehirli oklar yöneltmek kimseye mesafe aldırmaz. Aksi takdirde mangalda kül bırakmayan sol partilerin oyları bindelik küsurlarda dolaşmaz, o partiler her seçimde yaya kalmazlardı.

Ezcümle, siyaset, mümkün olanın sanatıdır. Kılıçdaroğlu ve Sancar da hâlihazırdaki siyasi konumlanmaları ve koşulları doğru okudular, mahallelerinden kendilerini mahkûm etmek için hazır bekleyenleri bilmelerine rağmen, sorumlulukla davrandılar ve olması gereken bir siyasi harekette bulundular. Bundan ötürü eleştirilmeleri değil, takdir edilmeleri gerekir.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.