CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Dersim Katliamı’nın 88'inci yıldönümünde bir anma mesajı yayımladı ve ortalık yıkıldı.
Muhtemelen “Dersim”, “katliam” laflarını gören okurların bir kısmının eli hemen yorum bölümüne doğru gitmiştir.
Aslında CHP’nin Alevi milletvekillerinden, Kılıçdaroğlu’na da yakın bir isim olan Sarıbal’ın paylaşımında, bir zamanlarda herkesin ezbere bildiği, arada bir çeşitli vesilerle kullandığı Seyit Rıza'nın idamından önce söylediği sözlere yer vermişti:
’Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu.
Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun.’
Sonra da Seyid Rıza’yı anmıştı:
“Alevi kültürünün hak ve adalet öğretisinin simge isimlerinden Seyit Rıza’yı, oğlu Resik Hüseyin’i ve onlarla birlikte darağacına yürüyen canlarımızı idam edilişlerinin 88. yılında hüzünle ve saygıyla anıyorum. Alevi toplumunun hak ve hakikat anlayışı mazlumdan yana durmayı, haksızlığa karşı söz söylemeyi vicdani bir sorumluluk olduğunu öğütler.
Darağacına giderken insanlığın ortak vicdanına ‘Evladı Kerbelayız; yazıktır, günahtır, zulümdür’ sözleriyle seslenen Seyit Rıza’nın ışığı, adaletin peşinden yürüyenlerin yolunda yanmaya devam ediyor.”
Bundan 10 yıl öncesine kadar muhtemelen sosyal medyada yüzlercesini göreceğiniz, onlarca milletvekilinin, akademisyenin, gazetecinin de benzerlerini paylaşacağı türden bir anma mesajıydı bu.
Ama 6 milyona yakın kişinin görüntülendiği bu mesaj üzerine Sarıbal fena halde linç ediliyor.
Partisinden bile yardımına yetişen kimse yok.
Bu meselenin siyaseten epey ekmeğini yemiş siyasetçiler, tarihçiler, solcular, gazeteciler sessizce izliyor.
En fazla “yeri miydi şimdi” diyenler, bunu da post-Kemalistlere bağlayanlar ya da İmamoğlu davasına gölge düşürmek için Kılıçdaroğlu’na yakın milletvekilinin provokasyon yaptığı gibi acınası apolojiler yapanlar var.
İnsanın inanası gelmiyor. Sahiden 14 yıl önce Dersim için devletin resmen özür dilediği bir ülkede değil miyiz yoksa?
Ama iklimlerle birlikte fikirlerin hatta tarihin bile değişebildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Bundan sadece 14 yıl önce 23 Kasım 2011’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Dersim için dilediği özür hala sosyal medya hesabında duruyor.
“Dersim olayları sebebi ile devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ben özür dilerim ve diliyorum #OzurDilerizDersim”

Başbakan sadece özür dilememiş, o konuşmasında devletin Dersim arşivinden belgeleri de ilk kez göstermişti.
“Belge-1 yine 1935 yılında bir kanun çıkarılıyor. Kanun'un adı: Tunçeli vilayetinin idaresi hakkında kanun. Sadece Tunçeli'ni kapsamıyor. çevre illeri de kapsıyor. …İşte bu kanunun ardından, hazırlıklar yapılıyor, 1937,1938 ve 1939 yıllarında Dersim'de maalesef büyük bir dram yaşanıyor. Havadan, karadan, toplarla, hatta gaz bombalarıyla, Dersim'de hareket eden her şey, çocuklar, kadınlar katlediliyor.
Belge 2: Bakın burada, bir belgeyi sizlere göstermek istiyorum. 8 Ağustos 1939 tarihli bir belge. Jandarma Umum Komutanlığından başvekalet yüksek makamına gönderilmiş. Dersim'e yapılan müdahalenin bilançosunu veriyor, kat'i netice alınıncaya kadar baskınların devam edeceğini bildiriyor. Ekte de bir cetvel var. Ölü, diri, teslim olanların rakamlarını gösteriyor. 1936, 1937, 1938 ve 1939'da, toplam 13 bin 806 kişinin öldürüldüğü bu belgede ifade ediliyor. Bakın deprem felaketinden bahsetmiyorum, öldürülenlerden bahsediyorum.”

Erdoğan’ın bahsettiği belgeler hala Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi’nde duruyor.
Yukarıda belgeyi isteyen e-devlet şifresiyle arşive girip, kredi kartıyla 2 TL ödeyerek indirebilir.
Erdoğan’ın gösterdiği Dersim operasyonlarında ölü sayısını gösteren cetvelin birkaç ay önceki versiyonu.
Dikkat ederseniz belgede “Eşkiyadan” öldürülen 7155 kişiye, “ Rapor harici imha” diye sonradan bir yuvarlak 6000 kişi daha ekleniyor.
Peki kim bu rapor harici imha edilenler?
Tabii ki Dersimli silahsız siviller.
Yine bunların belgelerine bütün vatandaşlar arşivden rahatlıkla ulaşabiliyorlar.
Çünkü gün gün Tunceli Valisi ve Komutanı Abdullah Alpdoğan dönemin Başbakanı Celal Bayar’ı bilgilendimiş.
Mesela 22-7-1938 tarihli bir yazışmada 10 silahlı haydudun olduğu bir mağaranın kuşatıldığı söyleniyor.
“Tahrip kalıplarıyla tesir yapılan” mağaradan 221 ölü çıkarılmış.

15-9-1938’de Hozat’taki taramalarda “5-10 haydutun saklandığı” bir mağaradan “9 çocuğun ölü” olarak çıkarıldığını açıkça yazmış başka bir belge.

1937’deki ilk harekattan sonra 1938 harekâtın basılı bir kılavuzu bile vardı.
1938 yılında Elazığ Turan Matbaası'nda Tunceli Vali ve Kumandanlığı tarafından bastırılan kitapçığın adı "Tunceli bölgesinde yapılan eşkıya takibi hareketleri, köy arama ve silah toplama işleri hakkında kılavuz”du.
Kılavuzun “Köyde eşkıya araması" bölümünün 6. maddesi "Silah atan köy yakılmalıdır"dı.

