Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

MUHAMMED GÜLNAR: SİLAH BIRAKMAK SÜRECİN BİR BAŞLANGICI…

Araştırmacı yazar Muhammed Gülnar, barış ürecine dair bir değerlendirmede bulundu.

MUHAMMED GÜLNAR: SİLAH BIRAKMAK SÜRECİN BİR BAŞLANGICI…

Bismillahirrahmanirrahim.

Hamd Allah’a, salât ve selam Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimizin üzerine olsun.

Her şeyden önce, barış sürecinde PKK örgütünün silah bırakmasını, 40 yılı aşkın bir süredir akan kanın durması; ülkemiz, bölgemiz ve hepimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Sürecin mimarı, siyasi hayatıma mal olsa da bu sorunu kökünden çözme iradesini ve kararlılığını ortaya koyan başta Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan beyefendi olmak üzere;

Sn. Devlet Bahçeli’ye,

DEM Parti İmralı heyeti üyesi Sn. Ahmet Türk’e, Sn. Pervin Buldan’a ve bu sürece katkı sunan herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Bu arada, her daim bu sürecin savunuculuğunu yapan DEM Parti milletvekili ve Meclis Başkanvekili, barış elçisi merhum Sırrı Süreyya Önder’in toplumsal barışa katkısının inşallah kendisine kefaret olmasını temenni ve dua ediyorum.

PKK örgütünün silah bırakması, gelinen süreçte Türkiye Yüzyılı için çok önemlidir.

Ancak bu durum sürecin başlangıcıdır. Bunu güçlendirecek adımların atılması da elzemdir.

Barış ve kardeşliğin tesisi için toplumsal helalleşme şarttır.

Bu konuda barış süreci içinde herkesin üzerine düşeni yapacağına inancım tamdır ve toplum da şu anda buna hazırdır.

Birinci açılım sürecinde toplumda bir konsensüs yoktu. Bugün sürecin en fazla savunucusu olan MHP ve Sn. Devlet Bahçeli karşıtken; bugün, hiç ummadığım şekilde Devlet Bey, sürecin başarıya ulaşması için neredeyse geçmişiyle çelişen ama ülkenin bekası için tam zıt bir politika izlemektedir ve tüm kesimlerden takdir toplamaktadır.

Zazalar, Kürtler ve Türkler; 1000 yıllık kader birliği yapmış ve birlikte, bir arada, kardeşçe yaşamış halklardır.

AK Parti ile birlikte red, inkâr ve asimilasyon süreci gerilerde kalmıştır.

Bu süreci destekleyecek adımların atılması, zedelenen kardeşliğin tesisi açısından önemlidir.

AK Parti iktidarı döneminde Kürtçenin önündeki engeller önemli oranda kaldırılmış, Kürtçe devlet televizyonu kurulmuştur. Bu, bölge için çok önemlidir. Ancak daha ileri adımlar atılarak ismi değiştirilen il, ilçe ve köylerin isimlerinin iadesi daha önemli bir adım olacaktır.

Kürt âlimlerin Kürtçe yaptıkları/yazdıkları eserler Kültür Bakanlığı tarafından desteklenmelidir.

Şair ve yazarların eserleri düşünce dünyamıza kazandırılmalıdır.

Tarih boyunca Eyüp Sultan’da “İdris-i Bitlisi Tepesi” olarak bilinen ancak daha sonra ismi unutturularak “Pierre Loti Tepesi” olarak anılan yere tekrar İdris-i Bitlisi adının verilmesi semboliktir ama önemlidir.

Sembolik anlamda bazı adımlar daha atılabilir.

Şehit Şeyh Said başta olmak üzere birçok âlimin mezar yeri hâlâ bilinmemektedir. Yerlerinin gösterilmesi ve medfun oldukları yere en azından bir mezar taşı yapılması, sürece katkı açısından önemli ve değerlidir.

Okullarda Kürtçe seçmeli ders olarak okutulmakta; ancak MEB’in öğretmen alımlarında sadece bir öğretmen alımı yapılarak uygulamada adeta önü kapatılmaktadır.

Uluslararası şer güçlerinin kardeşliğimizi hedef alan plan ve projelerinin önüne geçmek ve bu planları boşa çıkartmanın yegâne yolu; kardeşlik hukukundan kaynaklı hakların tanınmasından geçmektedir.

Evvela, Kürt ismi ve dili “öcü” olarak algılanmaktan vazgeçilmelidir.

Vatandaş kendini garip hissetmemeli, vatana, ülkeye ve devlete karşı aidiyet duygusuyla barış sürecini sahiplenmelidir.

TBMM'nin geçmişinde, Meclis açılışlarında zaman zaman selamlama konuşmalarında Kürtçe sarf edilen birkaç söze dahi tahammül gösterilmeyip, hatibin mikrofonu kapatılmakta ve kayıtlara “bilinmeyen dil” olarak geçmektedir.

Gazi Meclisimizin bu konuda bir düzenleme yaparak bir adım atması, sürece sembolik de olsa önemli ve kıymetli bir katkı olur.

Kürtlerin, Zazaların ve diğerlerinin Türklerle aralarında bir tek dil farklılığı varsa da; en önemlisi olan din birliğinin gerçeklerinden, binlerce noktada ittifak ettikleri bir birlikteliği vardır.

Kürtlerin ve diğer tüm vatandaşların kendini bu ülkenin asıl ve eşit yurttaşı hissetmesinin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.

Her şeyden önce bizi kardeş yapan ümmet bilinci ve İslam kardeşliği esaslarına göre adımlar atılmalıdır.

Bu konuda bölgede akademisyenler, âlimler, medrese seydaları, kanaat önderleri, STK’lar aktif olarak sorumluluk almalı ve herkes taşın altına elini koymalıdır.

Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi:

Birleşerek bir olalım, diri olalım. Barış ve kardeşlik içinde hep birlikte Ortadoğu’da, bölgemizde güçlü bir Türkiye olalım.

Ben böyle olacağına dair ümitvarım ve inşallah bu süreç selametle sonuçlanır.

Bununla bir nebze de olsa faydalı olabildiysem, bir katkı sağlayabildiysem ne âlâ, Elhamdülillah.

Son olarak bir Kürt atasözü der ki:

"Eger hûn nebin yek, hûn ê herin yek bi yek."

Yani:

"Bir olmazsanız, bir bir gidersiniz/yok olursunuz."

Etrafımızda Ortadoğu’nun başına bela olmuş habis ur – İsrail ve ABD başta olmak üzere – şer cephesinin kurduğu oyunu bozmamızın yolu, birlik ve beraberlikten geçmektedir.

Bu birliği ve beraberliği, geçmişte Sultan Selahaddin Eyyûbî’nin başardığı gibi başaramazsak, atasözünde vurgulandığı gibi yok olur gideriz.

 

İslami Dayanışma Cemiyeti Derneği Genel Başkanı

Muhammed GÜLNAR



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


İkra 23
21.05.2025 00:15:36
Çok doğru bir bakış açısı hocamız doğru tesbitkerde bulunmuş ve çözümler üretmiş geniş bir perspektiften olayı ele almış

YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER