Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Mücahit Gültekin: Ateşkesin ilk aşaması yürürlüğe girdi.(

Mücahit Gültekin, kendi X hesabından İsrail ve Hamas arasında varılan ateşkes anlaşmasıyla ilgili bir değerlendirmede bulundu.

Mücahit Gültekin: Ateşkesin ilk aşaması yürürlüğe girdi.(

Ateşkesin ilk aşaması yürürlüğe girdi. Bu vesileyle ateşkes sonrası üstümüze düşen sorumluluklar hususunda düşüncelerimi paylaşmak istiyorum:

1.Ateşkes anlaşmasının ilk aşaması onaylandı. Fakat bu cinayetlerin, katliamların, işlenen suçların biteceği anlamına gelmiyor. Siyonist işgal rejiminin katliamları 7 Ekim’de başlamadı, bu savaşla da bitmeyecek. Ateşkesi ihlal etmeleri de ateşkesi tanımayıp savaşa tekrar geri dönmeleri de bekleyebileceğimiz bir şey. Nitekim bunu daha önce defalarca yaptılar. Soykırımcı dururken soykırımın duracağını zannetmemeliyiz. Gözümüz ve gönlümüz Gazze’de olmaya devam etmeli, edecek inşallah.

2.Gazze’ye yönelik her türlü yardımı her zamankinden daya yüksek bir duyarlılıkla sürdürmeliyiz, sürdüreceğiz. Aksa Tufanı savaşının bu aşamasında kazanılan zaferi nihai zaferle taçlandırıncaya kadar Gazze’yi her yönüyle gündemde tutmalıyız. Aksa Tufanı savaşı, “Tel-Aviv” tekrar Yafa olunca bitecek inşallah.

3. Aksa Tufanı’nda binlerce ibret verici olay yaşadık. Bunları unutulmaya terk edemeyiz. Aksa Tufanı hafızamızı canlı tutmalıyız. En önemli sorumluluklarımızdan biri budur. 7 Ekim sabahından bugüne kadar belgelenmiş destansı mücadeleyi pankartlarımızda, marşlarımızda, sloganlarımızda, paylaşımlarımızda, sohbetlerimizde yaşatmalıyız. Gazze halkının ve direnişin metanetini, cesaretini, tevekkülünü, sabrını ve teslimiyetini yansıtan olayları anmaya, anlamaya ve anlatmaya devam etmeliyiz. Bu bizim Gazze halkına borcumuzdur.

4. Belki de hepsinden daha önemli bir şey varsa o da Filistin bilincimizi yükseltmektir. Bireysel ve kurumsal ekonomik boykot devam etmeli ancak bunun yanına mutlaka “siyasi” boykotu eklemeliyiz. “İki Devletli Çözüm”ün bir yalan olduğunu bütün gayretimizle anlatmalıyız. İsrail’in katliamlarını ve soykırımını “garanti” altına alan bu düşüncedir. İsrail 1967’den beri değil, 1948’den beri işgalcidir. İsrail’i “devlet” olarak tanımak Filistin halkının geri dönüş hakkını elinden almak demektir. Filistin’i ablukaya, yoksulluğa ve işgale mahkum etmek demektir.

5. Filistin direnişinin iki rükün üzerine kurulu olduğunu unutmamalıyız: Direnişin silahı ve mazlumların birliği. Bunlar Kur’an ve Sünnet gibi, Musa ve Harun gibi, Peygamber ve Ehl-i Beyt gibi birbirinden ayrılmazdır. Bu ikisinden birini terk etmek demek Filistin’i terk etmek demektir. Filistin cephesi bir “insanlık” cephesidir. Din, mezhep, meşrep, kavmiyet ayrımı yapmadan herkesin “direniş cephesinde” buluşacağı bir dili ve perspektifi hakim kılmak için gayret göstermeliyiz. Filistin için fedakarlık yapmak demek sadece maldan ve candan vazgeçmek değildir; aynı zamanda önkabullerimizden ve taassuplarımızdan da vazgeçebilmek demektir. 7 Ekim’den sonra ABD, İngiltere, Fransa, Almanya vb. ülkelerin İsrail’in arkasında nasıl durduklarını gördük. Aralarındaki ihtilafları bile erteleyip, Filistin’e karşı adeta tek vücud şeklinde hareket ettiler. Onların desteği olmadan İsrail ayakta duramazdı. Bizim ittihadımız/ittifakımız olmadan da Filistin özgürleşemez; Filistin özgürleşmeden hiç birimizin tutsaklığı bitmez. Filistin “öncelikli” meselemiz olmalıdır. Filistin’i dava edinen ama bizden farklı düşünen herkese ve her kesime karşı toleransla, mürüvvetle, kadirşinaslıkla yaklaşabilmeliyiz. Birbirimizden öğrenebileceğimiz çok şey var.

6. Aksa Tufanı’na hazırlıksız yakalandık. Filistin sadece “bombalar” düştüğünde hatırlayacağımız bir yer olmaktan çıkmalı. Filistin sadece öykülerde, şiirlerde, akademik metinlerde kalmamalı. Derin bir muhasebe yapmalıyız; eksiklerimizi ve zaaflarımızı gözden geçirmeliyiz. Kendimizi ve çocuklarımızı Filistin’in özgürlüğüne hazırlamalı; direnişi nasıl büyüteceğimizin, direniş cephesini nasıl genişleteceğimizin hesabı ve gayreti içinde olmalıyız.

7. İktidar soykırımcı rejimle ilişkilerini eski günlerine döndürmeyi aklından bile geçirmemeli. Bu konuda bir rehavet içine sürüklenmemeliyiz. İktidarın İsrail’le olası ilişkilerini yakından takip etmeli, gerekli uyarı ve tepkileri zamanında göstermeliyiz. Bunun için ilgili STK’lar, kurum ve kuruluşlar “Türkiye-İsrail İlişkilerini Takip Kurulları” oluşturmalı; geliştirilebilecek ticari, siyasi ve askeri ilişkileri mercek altına almalı ve kamuoyunu bilgilendirmelidir. 8.Dua, sabır ve namazla Allah’tan yardım dilemeliyiz. Eğer o bize merhamet etmezse hiçbir güç bize yardım edemez. Eğer O yardım ederse direnişi ve direniş dostlarını yenecek kimse yoktur.

 

Kaynak: x.com/mgultekin11/status



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER