Millet iradesini bu kadar zorlamak hayra alamet değil

Mehmet Ocaktan'ın yazısı;

Millet iradesini bu kadar zorlamak hayra alamet değil

 

İktidar fevkalade yorgun ve bu haliyle 2023’e kadar gidebilmeyi göze alması pek mümkün gözükmüyor. Zira 2023’e ulaşabilmesi için güçlü iyimserlik rüzgarları estirecek ve herkesi iyi hissettirecek hamleler yapması gerekiyor.

Oysa bırakın iktidarın yeni hamleler yapmasını, corona öncesi finansal anlamda ciddi kriz hali yaşayan ekonominin, salgın sonrasında komaya girmesini nasıl önleyecek bu konuda bir umut ışığı henüz ortalarda yok.

İşte bu yüzden Bahçeli geçtiğimiz hafta adeta erken seçim hazırlığını ilan eder nitelikte açıklamalar yapma ihtiyacını hissetti. Bu açıklamada MHP lideri, son derece tedirgin bir ifadeyle DEVA ve Gelecek Partisi’nin durdurulması için Eylül ayında acilen yasal bir düzenleme yapılması çağrısında bulunmuştu. Nitekim çağrı karşılık buldu, AK Parti Grup Başkan vekili Naci Bostancı sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada MHP ile bu konuda bir hazırlık yaptıklarını söyledi. Muhtemelen hazırlıklar bayramdan sonra hız kazanacak.

“Erken seçim de nereden çıktı?” diye soranların meseleyi daha iyi anlamaları açısından yasal düzenlemenin özellikle Eylül’de yapılması talebine dikkat çekmek gerekiyor. Öyle anlaşılıyor ki iki partinin önünü kesmek için hızlı bir takvim işletilecek. Bunun anlamı, ufukta baskın seçim var demektir. Çünkü DEVA ve Gelecek Partisi’nin seçimlerde alternatif oluşturma ihtimali Cumhur İttifakı’nın korkularını tetiklemiş bulunuyor.

Düşünün ki DEVA Parti’si lideri Ali Babacan bütün konuşmalarında, açıklamalarında daha çok çözüm odaklı değerlendirmelerde bulunan bir siyasetçi. Bugüne kadar hiçbir siyasi lideri, ya da partiyi rencide edici bir dil kullanmadığı gibi polemiklerden de uzak durmaya özen gösteriyor. Ancak geçtiğimiz hafta KARARtv’de konuşan Babacan’ın değerlendirmeleri bir anda Cumhur İttifakı’nda alarm zillerini çaldırdı ve anında saldırı başladı. Mesela MHP, FETÖ ve PKK aparatını kullanarak kirli bir siyaset diliyle Babacan’a suçlamalarda bulundu. Ama ne hikmetse bu açıklamada, 23 Haziran’da tekrarlanan İstanbul seçimi öncesinde Öcalan’ın kırmızı bültenle aranan terörist kardeşinin TRT’ye çıkarılması konusunda MHP’den neden tek kelimelik bir itiraz gelmediğine hiç değinilmedi. Demek ki MHP, Öcalan’ın terörle bağlantılı olduğu kanaatinde değilmiş...

Cumhur İttifakı’ndan gelen açıklamalar, baskın seçim ihtimalinin güçlü olduğunu gösteriyor. Parlamentodaki sayısal çoğunluk itibariyle AK Parti ve MHP’nin engelleme yasaları çıkarmalarının önünde hiçbir engel yok.

Ancak hemen hatırlatmakta yarar var; toplumdaki fay hatlarını tetikleyecek ve de rasyonel aklı zorlayacak adımların atılması, beklenildiği gibi iktidar için olumlu sonuçlar üretmesinin garantisi de yok. Eğer siyaseti tabii mecrasından saptırarak, seçmen iradesini zoraki bir yönlendirmeye tabi tutarsanız, hiç beklemediğiniz sonuçlarla karşı karşıya kalabilirsiniz.

Bunun en önemli kanıtı 23 Haziran İstanbul seçimidir, zira fazla sıkıştırıldığında bu toplumun sandıkta ne yapacağı hiç belli olmaz. Dolayısıyla herkesin 31 Mart ve 23 Haziran’ı iyi okumasında fayda var.

Hiç kuşkusuz siyasi birikimi ve tecrübesi dikkate alındığında bütün bu gelişmeleri, siyaseten en doğru değerlendirebilecek olan lider Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dır. Zira o geçmişte kendisinin önünü kesmeye yönelik  bütün baskıların, yasaklamaların millet nezdinde nasıl bir teveccühe dönüştüğünü çok iyi bilmektedir. Dolayısıyla bugün DEVA ve Gelecek Partisi’nin önünü kesmek için atılacak adımların siyaseten bir iflas senaryosu olduğunun farkındadır.

Diyelim ki AK Parti ve MHP tam bir akıl tutulmasıyla millet iradesini zorlayan bir kararla, iki partinin seçimlere girmelerini engelleyen yasayı çıkardılar. Bu yasakçı anlayış, Cumhur İttifakı’nın kurtuluşuna vesile olur mu dersiniz...

Peki, ya Ali Babacan 100 bin imzayı toplayıp Erdoğan’ın karşısına cumhurbaşkanı adayı olarak çıkarsa... İşte o gün köşenize çekilip halkın ne yapacağını keyifle seyredin derim...