MEŞAKATLİ DÖNEM YAKLAIYOR

Yusuf Ziya CÖMERT'İN Analizi;

MEŞAKATLİ DÖNEM YAKLAIYOR

Diyelim, Amerikalılar Suriye’de Arap Baharı başlattı. Bizimkiler de bahar rüzgarına kapıldı ve politikasını ‘aman geç kalmayalım’ diye ABD’nin tutumuna göre belirledi.

Ne olacaktı?

Esed devrilecekti.

Çok uzak olmayan bir gelecekte. Mesela bir yıl içinde, iki yıl içinde.

Hatta belki birkaç ay içinde.

Doğru olabilir miydi bu?

Olabilirdi.

Belki yetkililerimiz bizim bilmediğimiz bazı gerçeklere vakıftı.

Fakat, anlaşıldı ki vakıf değillermiş.

Bizim bilmediğimiz bazı gerçeklere vakıf olmak bir yana, bizim bilindiğini varsaydığımız bazı gerçeklere de yeterince vakıf değillermiş. İran’a, Rusya’ya vakıf değillermiş.

Bunu bir tarafa koyalım.

Daha çok merak ettiğim bir şey var.

Arap Baharı’nı başlatan ABD, Arap Baharı başlatıldığı istikamette sonuçlanınca ortaya nasıl bir Suriye çıkacağını öngöremiyor muydu?

Suriye’de, Beşar Esed rejimi izale edilince, orada laik olmayan, İslami çizgileri ağır basan, dolayısıyla İsrail’le başı hoş olmayacak bir rejim doğacağını düşünememiş miydi?

Suriye’deki muhalefet gözle görülür hale gelince mi Amerikalılar’ın aklı başına geldi de Arap Baharı’nın Suriye ayağından vaz geçtiler?

Suriye’de Baas’ın dışında kurulması muhtemel her hangi bir rejimin İsrail’i Esed’den daha çok rahatsız edeceğini Suriye siyaseti hakkında asgari bilgilere sahip olan herkes bilebilir.

Batılılar’ın kör tarafına mı denk geldi Suriye?

Yoksa “Amaan, karışsın, nasıl olsa bize bir şey olmayacak, yesinler birbirlerini” diye mi düşündüler?

Bu çelişkili durumun mantıklı bir izahına henüz rastlamadım.

“Amaan, karışsın” demeleri mantıklı, ama bir delili yok.

Bunca komplo teorisinin arasına bir de benimkini ilave edemem.

Şimdilik ABD’nin öngörüsüzlüğünü birinci sıraya koyuyorum.

Çünkü, bir çok alanda çelişkili işler yapabiliyorlar, kah yanılıp kah düzeltiyorlar. Suriye’de de iç savaş başladıktan sonra kafalarına dank etmiş olabilir.

Fakat İsrail bölgenin tam içinde. Herkesin yattığı kalktığı yeri bilir.

Bu yüzden, İsrail yanılmıştır demek zor.

Suriye’deki muhtemel gelişmeleri okumaya en müsait rejim, İsrail. Öyle ki, bölgenin bugün geleceği noktayı bile bir alternatif olarak dikkate almış olabilir.

Eh, bugün gelinen noktanın da İsrail açısından sakıncası yok.

***

Öyle oldu, böyle oldu derken Suriye savaşı Idlib’e dayandı.

Idlib, Hatay’daki Samandağ ve Altınözü’nün karşısında.

Afrin gibi Türkiye’ye bitişik.

Esed rejimi, Rusya’nın ve İran’ın desteğiyle Suriye’nin geri kalanında hakimiyetini aşağı yukarı tesis etti.

Bir Türkiye sınırı kaldı.

Fırat’ın batısında Türkiye ağırlığını koydu. Doğusunda ABD ve PYD var.

Eğer işler yolunda giderse ABD’yle birlikte bir güvenli bölge kuracağız.

Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bu iş öyle üç beş helikopter uçuşu ile, beş on araç devriyesiyle, birkaç yüz askerin bölgede bulunması ile olacak iş değildir” demesine bakılırsa Türkiye’yi tatmin edecek bir gidişattan söz edilemez.

Şunu da ekledi Erdoğan: “Anlaşılan o ki müttefikimiz bizim için değil terör örgütü için güvenli bir bölge oluşturmanın peşinde...”

Şu halde, Türkiye, kendi güvenliği için Fırat’ın doğusunda başka adımlar atabilir.

Bu adımlar bu ay mı atılır, Ekim’e, Kasım’a sarkar mı, şartlar gösterecek.

Idlib’de durum daha acil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen yıl, Idlib’de bütün umutlar tükenmişken Putin’le görüşerek büyük bir katliamı önlemişti.

Bugünlerde yeniden aynı eşiğe geldik.

Rejim, şiddetli bir saldırı başlatırsa ne olur?

Geçen yıl ertelenen katliam bu yıl olabilir.

Allah korusun! İnşallah umulmadık yerden bir çare bulunur.

Bir ikinci mesele.

Türkiye yeni bir sığınmacı akınıyla karşı karşıya gelebilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘sınırı açarız’ uyarısı Avrupa’da makes bulur mu? Şüpheliyim.

Sanki Suriye iç savaşının insani yükünü Türkiye’nin sırtına yüklemişler, kımıldamıyorlar.

Türkiye kapıları açabilir mi?

Açarsa Avrupa rahatsız olur ama bunun Türkiye açısından da sakıncası var.

İçişleri Bakanı Soylu söylemişti; sınırlar açılırsa, Türkiye’ye daha çok sığınmacı gelir.

Yani, iki arada bir deredeyiz.

Belki Suriye’nin masada konuşulacağı günlere yaklaşıyoruz.

Ama, Idlib’de ve Fırat’ın doğusunda zor, meşakkatli günlere de yaklaşıyoruz.

Ah! Suriye işine bu kadar bulaşmamayı başarabilseydik!