Tarih: 23.09.2019 13:19

MERAL AKŞENER'İN ROLÜ NE?

Facebook Twitter Linked-in

Son günlerde siyaset kulislerinde, Meral Akşener’in “Erdoğan koalisyonuna” katılacağı söylentisi hayli yaygın.

Yani çarpıcı bir ifade ile söylersek; “millet ittifakından”, “cumhur ittifakı tarafına” geçmesinden bahsediliyor, Akşener’in.

Bu kanaati güçlendirecek, simgesel bazı işaretler de olmadı değil.

İlk işaret, Meral Akşener’in Erdoğan ile tokalaşması esnasında “çok sıcak bir muhabbetin” kameralara yansıması ile oluştu. Daha sonra benzer fotoğraf, Bilal Erdoğan ile Meral Akşener’in tokalaşması vesilesiyle de verildi.

Bu iki fotoğrafa hayli anlam yüklendi.

Konu bu kadarla kalsaydı, belki şüpheler artmazdı.

Ardından Meral Akşener’in; “2023’teki CB’lığı seçiminde İYİ P anahtar parti” sözüne Temel Karamollaoğlu’nun; “anahtar olmak da var, çilingir olmak da var” sözü ile verdiği, oldukça anlam yüklü cevap, Meral Akşener’in “millet ittifakına bağlılığının” sorgulanmasını başlattı.

Üstüne, İYİ P kurmaylarının “koalisyon seçim için yapıldı ve seçimler bitti”, “HDP’nin gölgesinin olduğu bir yerde biz bulunamayız”, “Yeni anayasa yapılmasında HDP bulunuyorsa biz orada olmayız”, “millet ittifakına Katolik nikahı ile bağlı değiliz”, türünden açıklamaları eklenince, Akşener’in “yeni duruşu” konusundaki şüpheler ve kanaatler daha da güçlendi.

Reklam

Akşener; “Bahçeli muhalifi MHP partisi” kurmadığını birçok vesileyle açıkladı ve “merkez sağ bir parti” oluşturmaya çalıştığını, hem İYİ P kadrolarını oluştururkenki tercihlerinde, hem de siyasal söylemlerinde dile getirdi. Hatta “merkezde duruşuyla” Türkiye’nin yeni CB olacaktı. Abdullah Gül’ün CB adaylığının da önünü Meral Akşener kesti. Ben olacağım!

Ben Akşener’le daha MHP’den ayrılmadan önce, MHP genel başkanlığı için mücadele başlattığı günlerde tanışmıştım. Balkan kökenli ve kadın politikacı olması nedeniyle, önemsemiştim Akşener’i. Ayrıca, Balkanlarda Bahçeli’nin etnik Türkçü yaklaşımının, Arnavutlar üzerindeki olumsuz etkilerinin “değiştirilebilme şansı” olarak da görmüştüm Meral Akşener’i. Kendisine hem Balkanları, hem de “Balkanlarda milliyetçi politikaların” nasıl tanzimi gerektiğini anlattım.

Meral Akşener, o dönemlerde anketlerde % 16’larda bir “liderlik profili” çiziyordu.

Sözü uzatmayalım. Akşener; fikri profilini belirleyememesi, iyi bir kadro oluşturamaması, güçlü bir liderlik gösterememesi nedeniyle, bırakın %16’lara ulaşmayı, % 10 barajını zor yakaladı. Bu günlerde yapılan anketlerde ise % 4’lerde gözüküyor İYİ P. 

Bunun sebebinin, İYİ P “liderlik ve kadrolarının” “yetersizliği” olduğu açık aşikar.

Türkiye siyasetini yakından takip etmeye çalışan Balkanlı bir gazeteciyim. “Resmi okumada” bazı eksiklerimin olması elbette normal. Ancak benim Türkiyeli gazetecilere göre bazı avantajlarım olduğunu düşünüyorum. Birincisi, “herhangi bir siyasi parti taraftarı değilim”, ikincisi “Türkiye’yi yabancı basından da takip ediyorum”, üçüncüsü de “tarafsız, demokrat ve halkın yanında gazeteciyim”. Bu nedenlerle, Türkiye’ye ilişkin siyasi değerlendirmelerimi tarafsız yaptığımı düşünüyorum.

Akşener’in lehine 2-3 yazı yazmam da ondan “iyi şeyler” beklememle ilgiliydi. Aklım erdiği kadar da, dışarıdan bakan biri olarak, Akşener’e tavsiyelerimi bu yazılarda dile getirmiştim. Bu yazılarımdan birisi “Meral Akşener’e bir tavsiye de Kosova’dan”, diğeri de “Akşener renksizliği neden seçti” idi. Ancak, geçen sürede “eleştirdiğim konularda” İYİ P’de hiçbir gelişme olmadığını, Akşener’in hala kadrosunu dizayn edemediğini ve partiye liderlik edemediğini görüyorum.

Bunların hepsi artık geçmişte kaldı ve tek sonuç, Akşener’in liderliğinin ve kadrolarının “başarısızlığı”. Akşener, “merkez parti” kurma iddiasından “MHP yedeği olmaya” evrildi.

Reklam

Fikri bir taban oluşturamayan İYİ P; MHP’nin “başarılı politik stratejileri” karşısında, karşıt fikir ve projeler geliştiremedi ve yola çıktığı çizgisinden oldukça uzaklaştı. Ne yapacağını bilemez vaziyette, “siyasette ayak oyunları” denebilecek, derinliksiz, köksüz, gündelik davranışlarla “varlığını koruma çabasına” girdi.

Türkiye’nin siyaset anlayışında, ilk önce karar verilir, sonra gerekçe üretilir.

Şimdi de böyle bir durum ile karşı karşıyayız.

Görüntü şöyle: İYİ P’nin önüne “iyi bir teklif” konmuş. Hükümette olabilme teklifi. “Ortaklık” teklifi. İYİ P-Meral Akşener “bu teklifi uygun bulmuş” ve CHP’nin HDP ile “yakın durması” kamuoyuna “millet ittifakından ayrılma” gerekçesi olarak sunulmuş. Böyle ise “vahim”.

Bu “tam bir cepheleşmeyi” getirir. Siyasi fayda sağlama telaşı, memleketi kampların çatışma alanına döndürür. Temel Bey’in varlığının ılıman iklime katkısını hatırlayın. İYİ P için de öyle.

Akşener; İstanbul seçimlerinde HDP’nin “millet ittifakını desteklediğini” bilmiyor muydu? Biliyordu. Neden o dönemde “oyunu” bozmadı da “terörist diye yaklaştığı bir partinin de tercih ettiği bir belediye başkanının” seçilmesi için çalıştı? CHP’nin HDP konusundaki duruşu o zaman, şimdi nasılsa öyleydi. Kılıçdaroğlu’nun Kürt meselesine yaklaşımı, “parlamento çatısı altında konunun görüşülerek çözülmesi”. Benim bildiğim 4-5 yıldır CHP bu fikrini ifade ediyor.

Rahatsız olunan konu bu mu acaba? Akşener Kürt meselesini nasıl çözmeyi düşünüyor? Duyduğumuz, deklare edilmiş bir görüş hatırlamıyorum ben. Ortadan konuşulan laflar dışında.

Bence Akşener, açık aşikar açıklamalı, “biz CHP ile birlikteliğimizi daha fazla sürdürmek istemiyoruz, teşekkür ediyoruz, her parti özgür hareket edebilir” demeli. Bu daha etik olur. Nikah filan karıştırmak, HDP vurgusu yaparak kabahati karşısındakine atma gayreti “çiğ kaçıyor”.

Eğer durum gerçekten böyle ise, Akşener’in bu kararının “ne işe yarayabileceği” tartışmalı.

İYİ P, “merkez parti iddiasını” terk eder ve küçük bir “milliyetçi parti olarak”, durumunu netleştirmiş olur. Merkez parti girişiminin ciddi bir liderlik ve kadro gerektirdiği, “çaplarının” buna yetmediği de görülmüş olur. Türkiye’de giderek yükselen “milliyetçi rüzgardan” MHP’den zemin bulabildiği ölçüde, bir miktar istifade etme yoluna gidebilir. En azından % 3-4 oy oranını korumaya katkısı olur. Ancak unutmamalı, artık yarıştığı yer, Türkiye’nin iktidarını üstlenecek “merkez alan” değil, MHP ile çekişeceği alan, “dar ve konjonktürel milliyetçi alan” olacaktır.

Eğer, mevcut iktidara ortak olma teklifi yapılmışsa, İYİ P kadroları ve taraftarları bu nimetten bir miktar istifade eder. Elbette MHP’nin onay verdiği ölçüde. Partinin dağılmaması için bu nimetler “iyi gelir”.

Ancak, Akşener partisinin ömrünü “bu işbirliğinin sürdürülebilirliği ile sınırlı” hale getirmiş olur ve işbirliği bittiğinde de partisini kapatmaya hazır olmalıdır. Zira seçtiği alanda “köklü bir MHP” vardır. Ve elbette ki MHP’nin “devletçi özelliği” dikkate alınarak, Bahçeli’den sonra “etkili bir lider” direksiyonu teslim alacak ve MHP tarihi rolünü sürdürebilecektir. Hep “Devlet” “Devlet’i” koruyacak değil ya, sırası geldiğinde “Devlet de” “Devlet’i” koruyacaktır.

Peki, Akşener bu sistem içinde ne işe yarayabilir? Devlet’i koruyan “Devlet” varken. Asil varken. Akşener aklıselimini “yitirmişse”, “aklıselim olmayan yola” sadece payanda olabilecektir. “Akılsız zamanların akılsız elemanlarından biri” olarak, siyasi tarihten silinip gidecektir. Zira “katkı vermeyi düşündüğü çözüm tarzının” güzel ve güçlü Türkiye için sadece “kötülük olduğunu” anladığında, onun için iş işten geçmiş olacaktır.

Ayrıca Türkiye’deki politik kamplar çok keskin olarak ayrılacaktır. Bütün milliyetçi ve ulusalcılar (AK P, MHP, BBP, VP, İYİ P, Muharrem İnce P’si-müstakbel) ile “diğerleri”, birbirleri ile “uzlaşı-görüşebilme” alanlarını tamamen kapatmış olacak ve “kesişim partileri” de kalmayacaktır.

Yok, eğer ben haksızlık ediyorsam ve esasen İYİ P ve Meral Akşener, “kendine özgü milliyetçi fikirleri ile”, daha önce de belirttiği “Saadet Partisi-Demokrat Parti-İYİ P” işbirliğinin daha uygun olduğunu düşünüyorsa ve yeni kurulacak Babacan’ın partisi ile de bu kombinasyonda bir arada olmanın, siyasi anlayışları açısından daha uygun olduğunu değerlendiriyorsa, bu “makuldür” ve benim değerlendirmem, elbette farklı olacaktır.

Eğer Meral Akşener’in niyeti böyle ise;

Birincisi, Ali Babacan profesyonelliğinin, Meral Akşener’i gölgede bırakacağı kesin, bunu göze almalı. Merkez partisi olacağım iddiasını terk etmeli. Sol sosyo-kültürel gelişmeyi kucaklayabilirse, Ali Babacan’ın merkeze yerleşeceği kesin. Bu cenahta Akşener, “pozitif milliyetçilik anlayışı” ile, Türkiye’deki bütün kesimleri kucaklayabilecek “yeni bir milliyetçilik tanımı” yapabilir ve bu memleket için çok gerekli aslında. Milliyetçi siyasetin buna “şiddetle” ihtiyacı var. Memlekete büyük katkısı olur. Sözgelimi; bu gün MHP’nin temsil ettiği “milliyetçi hareket”, Balkanlar-Kafkaslar ve Orta Asya’da hiç tutunamıyor, Ortadoğuyu ise zaten anlamıyor. Yeni tanımlama bu nedenle çok önemli ihtiyaç. 

İkincisi, Kürt meselesinin çözümüne Akşener’in “birlikte yürümeyi benimseyeceği bu partiler” barışçı bir çözümü öngöreceklerdir, Akşener, “Kürt meselesinin çözümüne milliyetçi bir parti olarak katkı verme rolünü” iyi özümsemeli ve ifade etmeye çalıştığım “yeni milliyetçilik tanımını” bu ölçüleri de dikkate alarak, yapmalı. Akşener’in bunu başarması, Kürt meselesinin çözümünü pozitif etkileyecektir.

Bu durumda; Akşener’in İYİ P’si MHP’yi siler. Kavgacı, etnisiteye dayalı milliyetçilik anlayışı, çok geçmeden geriler ve “yeni milliyetçiler” de ülke ve küresel meselelere “fikir ve proje üretici ekipler” olarak, siyasete katkı vermeye başlarlar. Milliyetçilik entelektüel seviye kazanır. Akşener; Türkiye siyasetine “yeni milliyetçiliği” kazandırırsa, bütün memleket, Türkü ile Kürdü ile bu “yeni milliyetçilik” anlayışı ile ülkelerine hizmet etmekten gurur duyacaktır. Akşener’in merkezde yer tutması da “merkez milliyetçi hareket” olarak mümkün olabilecektir. Benim Akşener’e daha başlangıçtan tavsiyem bu olmuştu. Milliyetçiliği yeniden tanımlayın. Hatta kendimden örnek vermiştim. “Ben bir Arnavut olarak bu milliyetçilikten rahatsız olmamalıyım” demiştim, kendisine.

Meral Akşener hangi durumla karşı karşıyadır, elbette kendisi biliyor.

Benim baktığım işaretler, korkarım, İYİ P’nin “bilindik milliyetçi anlayışla”, yeni konumunu belirlediği yönünde. Yani “gücü ile orantılı olarak mevcut iktidara ortak” olacağına, mevcut iktidarın milliyetçi söylemine destek vereceğine dair işaretler kuvvetli.

Böyle ise, öncelikle “milliyetçi siyaset” küresel vizyon kazanamayacak, “milliyetçi siyaset” memleket yönetme vizyonu yerine “güvenlik vizyonlu” kısır döngüsünü sürdürmeye devam edecek, İYİ P ve Akşener siyasi kariyerini tamamlayacak, Türkiye ve çevresi de “acılar çekmeye” devam edecek, demektir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —