Tarih: 22.06.2018 11:40

Mekke´nin Fethi ve fetihden sonra Hz. Peygamber´in hayatı ve günümüze örnekler

Facebook Twitter Linked-in

Sevgili Gençler, kendini genç hissedenler ve ileride genç olup merak içinde yeni bilgiler öğrenmek isteyecek bugünün çocukları,

Her Cuma olduğu gibi bugün de sizlere İslam´la ilgili temel bilgilerden örnekler sunmak istiyorum. Seçimler bir hayli yaklaştığı için, nasıl olsa birçok yazar yaklaşan seçimleri, meydanları ve manzaranın nasıl göründüğünü yazacaklar. Bu yüzden, adetimizi değiştirmeyelim diye düşündüm.

Yurtdışında yaşayan bizler oylarımızı kullandık, Pazar günü yapılacak seçimde aziz milletimiz de oylarını kullanacak ve inşallah ülkemiz için hayırlı sonuçlar oluşur.

Evet, Mekke´nin Fethi.

Mekke´nin Fethi çeşitli toplantılarda sürekli ele alınır ve fethin önemi vurgulanır. Bu sebeple de ben sizlere başka pencerelerden fethin görüntüsünü aktarayım istedim.

Hz. Peygamber ve diğer müslümanlar, 622 yılında, doğup büyüdükleri şehirden Mekke´ye göç etmek zorunda kaldılar. Buna Hicret adını veriyoruz. Yani İslam´ın gelmeye başlamasından onuç yıl sonra. Bu süre zarfında yapılan baskı ve zulümler o kadar artmıştı ki, sonunda müslümanlar yaşamak için başka şehirler/ülkeler aradılar.

Medine´ye hicret eden müslümanlar, bu şehri kendilerine yeni yurt ve vatan kabul ettiler. Burada Medine´li Ensar´ı es geçemeyiz. Onlar ki, evlerini-işlerini-cariyelerini sundular. Zaman ilerleyip antlaşmalar oldukça müslümanlar ara ara hac yapmaya gitmeye başladılar. Nereye? Gerçek vatanları Mekke´ye.

Hele ki Hudeybiye?.

Müslümanlar hazırlıklarını yapmışlar, 1500 kişilik bir grup Mekke´ye gidiyor. Hem akraba ziyareti ve hem hac yapmak için. Mekkeliler müslümanların geldiğini öğrenince onları şehre sokmak istemediler. Hangi şehre? Müslümanların doğup büyüdükleri kendi öz vatanlarına. Sonrasında antlaşma imzalandı. Hudeybiye. Sene 628. Öyle bir antlaşma ki, 1500 kişilik grup, o kadar yolu gelmelerine rağmen, hac yapmadan dönecekler. Ve dahası, ertesi yıl da sadece üç gün hac yapabilecekler. Ama müslümanlarda ne taşkınlık, ne hınç ve ne de öfke.

Bundan iki yıl sonra, 630 yılında Müslümanlar 10.000 kişiyle Mekke´ye doğru yola çıkıyorlar. Biliyorlar ki, sonuna kadar savaşacaklar. Biliyorlar ki, vatanlarına, şehirlerine kavuşacaklar ve fethedecekler. Dört koldan şehre giriyorlar. Birkaç direniş hareketi olsa da, Mekke´yi fethediyorlar.

Ve Hz. Peygamber sürekli müslümanları uyarıyor: Taşkınlık, şımarıklık, haddi aşma ve düşmanlık kesinlikle yapılmayacak.

Hz. Peygamber Kabe´yi tavaf etti. Gayet mütevazı şekilde. Vakar ve gururla.

Müslümanlar, acaba Peygamber Mekke´yi de fethettiğimiz için burada mı kalır, diyorlar.

Hz. Peygamber ne cevap veriyor dersiniz:

?Ben sizin söylediğiniz şeyden Allah´a sığınırım! Bilin ki, benim hayatım sizin hayatınızla, ölümüm de sizin ölümünüzledir´. (Müslim, 3:1408)

Ezan okunuyor. Kabe´deki putlar yıkılıyor. Hem müslümanlar hem Mekkeliler bekleyiş içinde, acaba şimdi ne olacak. Neden? Çünkü artık güç Hz. Peygamber´de ve müslümanlarda. Bu ne demek? Her istediklerini yapabilirler, kin-öfke-intikam?

Hz. Peygamber soruyor: ?Şimdi hakkınızda benim ne yapacağımı merak ediyorsunuz ve belki de tahmin ediyorsunuz´.

Kureyş ve Mekkeliler de cevap veriyorlar: ?Sen kerem ve iyilik sahibi bir kardeşsin! Kerem ve iyilik sahibi bir kardeş oğlusun! Ancak bize hayır ve iyilik yapacağına inanırız´.

Hz. Peygamber istese evlerinden çıkartır, şehirden kovar ve hatta öldürülmelerini söyler. Çünkü tek güç sahibi O.

Peki Hz. Peygamber ne diyor: ?Bugün sizin için bir kınama yoktur! Allah, sizi affetsin. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir´. (Yusuf Sûresi, 92) ?Gidiniz, sizler serbestsiniz´. (Sîre, 4:55; Tabakât, 2:142; Taberî, 3:120)

Ve çok daha önemlisi. Fetih sırasında daha müslüman olmamış olan bir kişi var: Ebu Süfyan.

Hz. Peygamber insanlara şöyle sesleniyor: Kim Kabe´ye sığınırsa güvendedir. Kim Ebu Süfyan´ın evine sığınırsa da güvendedir.

Düşünebiliyor musunuz bu davranışı.

Hz. Peygamber fetihten sonra görevlendirme yapıyor. Bu da bizim için çok önemli. Nedir bu görevlendirme: Sikaye ve Hicabe.

Sikaye: Hacılara su dağıtma görevi.

Hicabe: Kabe´ye hizmet görevi.

Sikaye görevi, eskiden beri Hz. Peygamber´in amcası Abbas´ın kontrolünde idi. Yani bu görevde ehil olan kişi oydu. Abbas hem bu görevi ve hem de Hicabe görevini istemek için müracaat ediyor.

Hz. Peygamber eskiden beri yaptığı görevi ona bırakıyor.

Kabe´nin anahtarı elinde iken, bütün müslümanlar o görev için can atıyorlardı. Hicabe görevi de eskiden beri Osman b. Talha´nın ailesinde idi. (Kısa bilgi: Hicretten önce, Osman bin Talhâ henüz Müslüman olmadığı zaman, Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün Kâbe´ye girmek istemiş, fakat Osman bin Talhâ buna engel olmuş ve hatta Hz. Peygamber´e kaba, katı ve nâhoş davranmıştı)

Hz. Peygamber, Hicabe görevinin ehli olan Osman b. Talha´ya dönerek şunları söyler:

?Muhakkak ki Allah size emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder.? (Nisâ, 4/58)

Ey Osman, İşte anahtarın, al. Bugün iyilik ve ahde vefâ günüdür. ( Sîre, 4:55; Uyunü´l-Eser, 2:178)

Evet. Fetihten sonra Hz. Peygamber o kadar güce, imkana ve her ne ister ise yapma gücüne rağmen ne yaptı?

Medine´ye geri döndü. Daha önceki münzevi hayatını yaşamaya devam etti.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —