Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, "Terörsüz Türkiye’ye geçiş" ile "demokrasiyi geliştirme" süreçlerinin organik biçimde bağlı olduğunu belirterek, "Terörü sona erdirmek hiçbir ön şarta bağlanamaz" dedi. Geçiş sürecinin terörün kesin ve devamlı sona ermesine, demokrasiyi geliştirme sürecinin ise geniş bir hukuk reformu ve yeni anayasa hedefine odaklandığını vurgulayan Uçum, bu çerçevenin demokratik alanı doğal olarak genişleteceğini ifade etti.
Demokrasiye ilişkin eleştirilere tepki gösteren Uçum, “Demokratik dünyanın en rahat muhalefetlerinden biri Türkiye’de yapılıyor” dedi, cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalmasını ve muhalefetin yerel seçim başarısını örnek gösterdi. "Hangi askıda demokraside bunlar gerçekleşebilir?" diye soran Uçum, "Suç alanına girilmedikçe her kanattan muhalif, demokratik muhalefet alanında son derece rahat bir şekilde hareket ediyor” dedi.
Geçiş süreci
Mehmet Uçum, sosyal medya hesabından her pazar günü yayımladığı yazılarında bugün "Terörsüz Türkiye’ye geçiş ve demokrasiyi geliştirme" olarak adlandırılan süreçlerin organik ilişkisinin göz ardı edildiğini belirterek "Konu ve özne ilişkisini doğru kurmak önemlidir" dedi. Uçum geçiş sürecinin konusunu, "Terörün kesin ve devamlı surette sona ermesidir. Geçiş sürecinin sınırları bellidir. Geçiş süreci Türkiye'deki ve bölgedeki Kürtlerin tamamına yönelik değildir. Dolayısıyla buradaki özneler de elbette münfesih terör örgütünün kurucusu, bağlı yöneticiler, ilgili iç ve dış siyasi mecralar ve hukuken temsilci kişilerle sınırlıdır" diyerek tanımladı.
Sürecin özneleri
Demokrasiyi geliştirme sürecini ise "Büyük bir hukuk reformu ve yeni anayasa hedefidir. Bunun için demokrasiyi geliştirme sürecinin özneleri Türk Milletinin tamamı, halkın tüm kesimleri ve her alandaki meşru temsilcileri, tüm demokratik kurumlar ve kuruluşlar, tek ve kolektif tüm kişilerdir" diyerek açıkladı.
Uçum, iki ana aşamayı bu çerçevede ele alınması gerektiğini vurguladı: İlki geçiş süreci ve bunun hukuku; "terörün ve şiddetin sona ermesi" ile birlikte "birçok tedbire ihtiyaç kalmayacağı" ve bunun demokratik alanı genişleteceği değerlendirmesini paylaştı. Devamında demokrasiyi geliştirme sürecinin geldiğini belirten Uçum, hedefin "demokrasiye geçiş" değil, demokrasiyi güçlendirmek olduğunu ifade etti. Türkiye’nin demokratik sisteme sahip olmadığını ileri süren görüşleri eleştirerek, cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalması ve yerel seçimlerde muhalefetin başarı elde etmesi örneklerini hatırlattı; "Suç alanına girilmedikçe her kanattan muhalif, demokratik muhalefet alanında son derece rahat bir şekilde hareket ediyor" dedi.
"Geçiş süreci hukuku demokratik hukukun bir parçası olacaktır"
"Suç sayılan ifadeler ve fiiller isnadıyla yapılan soruşturmaları, hukuki tedbirleri ve suçu sabit olanlar için verilen cezaları ileri sürerek 'demokrasi askıda' demek" ifadesini dar ideolojik bir bakış olarak niteleyen Uçum, sistemde sorunları giderecek kurumlar, kurallar, tedbirler bulunduğunu ve geliştirilmesi gereken hususlarda sürekli çaba olduğunu belirtti. "Geçiş süreci hukuku demokratik hukukun bir parçası olacaktır" diyen Uçum, demokrasiyi geliştirme sürecinin hukukunun da "Cumhuriyetin kurucu ilkeleri ve demokratik birikim üzerine yapılacak reformlarla Türkiye’nin demokrasisini ileriye taşıyacağını" kaydetti.
"Terör hiçbir iyi hedefin aracı olamaz"
Uçum, "Soyut iddialar, kurgusal tezler ve fikri çarpıtmalarla Türkiye’nin demokrasi gerçeğinin üstü örtülemez" vurgusu yaparak, tamamlanacak yönleri olsa da Cumhuriyet ve demokrasinin güçlü temellere sahip olduğunu söyledi. "'Terör bitmesin veya terörü bitirmeyin çünkü henüz demokrasiye geçmedik' anlamına gelen yorumlar aymazlıktır" ifadesini kullanan Uçum, böyle bir bakışın "terörün demokrasi için yapılan bir eylem olduğu izlenimi" vereceğini, bunun kabul edilemez olduğunu belirtti. Son olarak, "Terörü sona erdirmek hiçbir ön şarta bağlanamaz. Terör hiçbir iyi hedefin aracı olamaz. Terörün bitmesi herkesin kazancı ve demokrasiyi geliştirmek için yüksek bir imkândır. Bu süreci istismar etmek en büyük sabotaj olur" dedi.
Uçum'un sosyal medya hesabından yaptığı açıklamasının tamamı şöyle:
Bazı çevreler ‘Terörsüz Türkiye’ye geçiş ve demokrasiyi geliştirme’ süreçlerinin organik ilişkisini göz ardı eden bir tavır içindeler.
Konu ve özne ilişkisini doğru kurmak önemlidir: Geçiş sürecinin konusu terörün kesin ve devamlı surette sona ermesidir. Geçiş sürecinin sınırları bellidir. Geçiş süreci Türkiye'deki ve bölgedeki Kürtlerin tamamına yönelik değildir. Dolayısıyla buradaki özneler de elbette münfesih terör örgütünün kurucusu, bağlı yöneticiler, ilgili iç ve dış siyasi mecralar ve hukuken temsilci kişilerle sınırlıdır. Demokrasiyi geliştirme sürecinin konusu ise büyük bir hukuk reformu ve yeni anayasa hedefidir. Bunun için demokrasiyi geliştirme sürecinin özneleri Türk Milletinin tamamı, halkın tüm kesimleri ve her alandaki meşru temsilcileri, tüm demokratik kurumlar ve kuruluşlar, tek ve kolektif tüm kişilerdir.
İki ana aşamayı bu bakışla ele almak gerekir: İlki geçiş sürecidir ve bunun hukuku da demokrasiyle ilişkilidir. Geçiş süreci hukukunu demokrasi dışında görmek abestir. Terörün ve şiddetin sona ermesi ve buna bağlı geçiş süreci hukuku, bizatihi demokratik olanaklar üretecek büyük adımlardır. Terörün sonucu olan birçok tedbire artık ihtiyaç kalmayacaktır. Bunun doğal sonucu zaten demokratik alanın genişlemesidir. Devamı ise demokrasiyi geliştirme sürecidir. Hedef elbette demokrasiye geçiş (!) değil demokrasiyi güçlendirmektir. Türkiye’nin demokratik sisteme sahip olmadığı, eleştiri hakkının bulunmadığı gibi gerçeklikten uzak iddialarla demokrasiye geçmekten söz edenler var. Bu çevrelerin, kendi eylem ve söz hürriyetlerini sınırsız kullanmakta hiçbir engelle karşılaşmadıkları halde, demokrasi askıda mealinde sözler etmesi ciddi bir çelişkiye işarettir. Demokrasi askıda ise Türkiye’de her türlü muhalefet nasıl olabiliyor, varlıklarını nasıl sürdürüyor, hatta en radikal fikri muhalefetler nasıl ortaya çıkıyor. Oysa görüş ve eylem çeşitliliği açısından demokratik dünyanın en rahat muhalefetlerinden biri Türkiye’de yapılıyor.
Suç sayılan ifadeler ve fiiller isnadıyla yapılan soruşturmaları, alınan hukuki tedbirleri, suçu sabit olanlar için verilen cezaları ileri sürerek demokrasi askıda demek ancak dar ideolojik bir bakışla ve pozitif hukuku tanımamakla açıklanabilir. Daha iki buçuk sene önce cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kaldı, bir buçuk sene önce muhalefet yerel seçimlerde başarı elde etti. Hangi askıda demokraside bunlar gerçekleşebilir. Suç alanına girilmedikçe her kanattan muhalif, demokratik muhalefet alanında son derece rahat bir şekilde hareket ediyor. Türkiye’nin gerçeği budur.
Norma ve uygulamaya ilişkin sorunlar her dönem olabilir bundan sonra da olur. Ama herkes biliyor ki sistemde bu sorunları giderecek kurumlar, kurallar, tedbirler olduğu gibi geliştirilmesi gereken hususlara ilişkin de sürekli bir çaba var.
Dolayısıyla geçiş süreci hukuku demokratik hukukun bir parçası olacaktır. Demokrasiyi geliştirme sürecinin hukuku da, Cumhuriyetin kurucu ilkeleri ve demokratik birikim üzerine yapılacak reformlarla, Türkiye’nin demokrasisini ileriye taşıyacaktır. Soyut iddialarla, gerçeklikten kopuk ve kurgusal tezlerle, fikri çarpıtmalarla, kör ideolojik bakışlarla Türkiye’nin demokrasi gerçeğinin üstü örtülemez. Çünkü tamamlanacak, geliştirilecek ve ilerletilecek yönleri olsa da Cumhuriyet ve demokrasi güçlü temellere sahiptir.
Bu arada “Terör bitmesin veya terörü bitirmeyin çünkü henüz demokrasiye geçmedik” anlamına gelen yorumları yapmak aymazlıktır. Bu bakış açısında mevcut demokrasiyi inkar eden tavrın dışında daha önemli sorun, terörün demokrasi için yapılan bir eylem olduğu izlenimi vermesidir. Böyle bir bakışı hiç kimse kabul edemez. Terörü sona erdirmek hiçbir önşarta bağlanamaz. Terör hiçbir iyi hedefin aracı olamaz. Terörün bitmesi, hiç kimse için bir kayıp değildir, herkesin kazancı ve demokrasiyi geliştirmek için yüksek bir imkandır. Bu nedenle bu süreci istismar etmek en büyük sabotaj olur.

