Mehmed Göktaş; Yazımızın, sözümüzün esiri olmayalım

İnsan ağzından çıkana, kaleminden dökülene dikkat etmelidir.

Mehmed Göktaş;  Yazımızın, sözümüzün esiri olmayalım

 

İnsan ağzından çıkana, kaleminden dökülene dikkat etmelidir. Çünkü bir anlamda kendisini bağlayıverir, yerinden kıpırdatmaz.

Sözün etkinliği en basit aile ortamından başlar hitap ettiği çevrenin genişliği oranında kendisini gösterir.

Eğer ailenin erkeği iseniz evde bir şey söyleyeceğiniz zaman çokça düşünmelisiniz, iyice ölçüp biçmelisiniz; “bu sözümü annem nasıl anlar, eşim nerelere çeker, hatta çocuklarım nasıl yorumlar” diye baştan iyi hesap etmelisiniz.

Bakıyorsunuz adamın ağzından çıkan söz değil de sanki bir odun; küüt diye ya annesini incitiyor ya eşini yaralıyor, ya çocukları küstürüyor. Eğer bir de o evde gelininiz ve kızınız da varsa, bu düşünme işini daha bir ciddiye almanız gerekir.

 Ondan sonra da “aslında ben demek istemiştim ki...” diye ortalığı düzeltmek için başlarsınız çırpınmaya.

Meseleyi daha geniş bir çevre için düşünelim, ailenin dışına çıkalım, daha büyük bir sorumluluk alanımız olduğunu farz edelim.

Fakat şunu asla unutmayalım ki eğer bu meselede aile içinde başarılı olamamışsak daha büyük çevrelerde başarılı olacağımızı aklımızın ucundan geçirmeyelim.

İslami anlamda küçük çapta da olsa eğer sizin ağzınıza bakanlar varsa, bir konuda bir şeyler bekleyenler varsa sizin ağzınızdan çıkacak sözler çok daha önemli olacaktır. Hatta yazımızın başlığında dediğimiz gibi sadece bizi esir almakla kalmayacak nicelerinin vebalini de bize yükleyecektir.

Böyle bir vebali yüklenmemek için yerine göre susacağız veya ortalıktaki tozun dumanın dağılmasını ve her şeyin daha net ve berrak bir şekilde görünür olmasını bekleyeceğiz. Varsın birileri bize korkak desin. Biliyoruz, bu durumda da birilerini memnun edemeyeceğiz, sustuğumuz için, hemen yazıp konuşmadığımız için bizi yine eleştirecek söyleyeceklerini yine söyleyecekler.

Böylesi durumlarda haktan ayrılmamakla, adaletli olmakla beraber aynı zamanda Ümmetin genel maslahatını hiç bir zaman unutmayacağız. Olayları ferasetle ve soğukkanlı bir şekilde ölçüp tartarak konuşacağız. Çok geniş bir ufkumuz olacak.

Söyleyeceklerimiz, yazacaklarımız ileride karşımıza çıkıp elimizi kolumuzu bağlamasın. Daha da önemlisi, Ümmetin hangi yarasına merhem olup olmadığını dikkate almalıyız.

Ama eğer bizde böyle bir sorumluluk duygusu yoksa, kimleri küstürüp kimleri kaçırdığımız umurumuzda değilse, buyurun, o zaman herkes istediği gibi konuşsun, istediği gibi asıp kessin.