Tarih: 28.03.2019 11:15

Medya analizi

Facebook Twitter Linked-in

Çağdaş dünyada artık topraklar tankla, tüfekle, silahla işgal edilmiyor. İşgaller ülkelerin kültürlerinde yaşanıyor, dillerinde yaşanıyor, sanatta yaşanıyor, gelenek ve göreneklerin ortadan kaldırıldığı ve ?insanlığın yeni bir kültürel forma büründürüldüğü? düzlemde yaşanıyor. Televizyonlarımızda izlediğimiz, sosyal medyada bir anda karşımıza çıkan heyula tipler, rol aktörler bizleri kendi kimliklerimizden koparmak ve yepyeni formlara evirmek için çabalıyorlar. Amerikanvari yaşam tarzı, nerde akşam orda sabah anti kültürleri, ?iffeti değil şehveti başrole koymak için? çabalayan diziler, hedonist, egoist bir insan prototipini bizlere dayatıyor. Artık düşünmeyen, konuşmayan, sorgulamayan, analiz etmeyen insan kimlikleri karşımıza çıkıyor. Kılık kıyafetini, yaşam tarzını, oturmasını kalkmasını, kültürünü medyadan ve medya kahramanlarından, ?sanal dünyadan? edinen insanlarımız, zombi bir hayat tarzıyla karşımıza çıkıyor, kimliklerini bu sanal dünyanın kendilerine sunduğu örümcek ağlarından beslenerek ediniyor.

 

1980´li yıllarda TRT ekranlarında yayınlanan Dallas isimli bir Amerikan dizisi vardı. Yayınlandığı süre içinde sokaklar boşalır, insanlar televizyon ekranlarından bu diziyi izlemek için full ekran karşısına geçerlerdi. Kirli ilişkilerin, entrikaların, her türlü pisliğin ve Amerikan yaşam tarzının, ?Nerde akşam, orda sabah? zihniyetin kurgulandığı ve Türk halkına ?dizi kültürüyle? yedirildiği Dallas, uzunca bir süre sosyal bir bataklığın zihinlerimize yerleştirilmeye çalışıldığı bir yapım olarak ekranlarımıza gelmişti.

Kamusal yayıncılık yapması gereken ve Türk halkının gelenek ve göreneklerini koruyup kollaması gereken TRT´nin bu diziyi neden ekrana getirdiği ve zihinlerimize Amerikanvari hayat tarzını dayatmaya çalıştığı aslında bir muammaydı. Daha sonraları anladık ki, bu dizinin yayınlanma amacı Turgut Özal iktidarının önünü açmak, liberalist politikalara geçit vermek, vahşi kapitalizmin tüm kirliliğini insanlarımızın zihnine boca etmek için özel olarak seçilmişti. Dallas, ahlaki iklimimizi yok etmek, iffetimizi mahvetmek, kahramanlarıyla insanlarımızın zihninde derin yaralar açmak için özel olarak getirilmişti. Düşünmeyen, konuşmayan, fikir üretmeyen, analiz etmeyen, verilen her şeyi olduğu gibi kabul edip özellikle siyasi olarak gelen geçen her şeye ?eyvallah? çeken bir toplum yapısını kurgulamak için, derinliği olmayan, her türlü entrikanın döndüğü ve pisliklerin yaşam tarzı olarak sunulduğu bu tür yapımlar, 1990 sonrasında özel televizyonların hayatımıza girmesinden sonra birer birer hayatımıza giriverdi.

 

 

Toplumları bitiren, toplumları çürüten şey aslında ahlakın yok edilmesidir. Ahlak, toplumları inşa eden mayadır, ahlak toplumları birleştiren çimentodur.

Eğer toplumlar ahlaki olarak ifsat edilmeye başlamışsa, o toplumun temeline konulan dinamitler ardı ardına patlatılır ve o toplumdan bir daha hayır gelmez.

Kur´an-ı Kerim´de yüce Rabbimiz toplumsal olarak çürüyen nice toplumun helak edildiğini teferruatlıca anlatmış ve ahlakın birleştiriciliği yönünü bizlere buyurmuştur.

İki cihan serveri Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, ?Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim? buyurarak, ahlakın ne denli önemli olduğunu kendi şahsında yaşaması gereken müminlere aktarmıştır. Bugün toplumumuz ahlaki olarak kirli paslı bir düzenin çarkları arasında eziliyor. Diziler, sinema filmleri, Amerikanvari hayat tarzını bizlere dayatıyor. Sosyal medyanın kirli dehlizlerinde gezinen tipler, zihinsel performansımızda, hayatımızda gayya çukurları açarak bizleri de bu çamurun içinde boğmaya çalışıyorlar.

Ne yapacağız? Sosyal sorumluluk makamında olanların kendisine sorması ve cevaplaması gereken soru işte bu!




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —