Tarih: 05.11.2021 13:01

Materyalist Duadan Allah’a Sığınmak

Facebook Twitter Linked-in

Kullarım sana beni sorarlarsa bilsinler ki ben yakınım bana dua edenin duasına karşılık veririm. O halde onlar da Benim çağrıma uysunlar ve bana gerçek anlamda iman etsinler ki doğru yola kavuşmuş olsunlar (Bakara,186)

Bedenin ruhsuz birer taşa dönüştüğü bir zamanda desek taşa haksızlık mı etmiş oluruz.  Yok hayır, Kur’an-i tabirle öyle bundan sonra kalpleriniz yeniden katılaştı taş gibi hatta daha da katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki onlardan ırmaklar fışkırır. Öyleleri vardır ki yarılır ondan sular çıkar öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanırlar. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir diye buyrulmuştur.(Bakara,74)

Kur’an-i referansla yola çıktığımızda duyarsızlaşmış insan kalbini taşa benzetemeyiz taştan da taşlaşmıştır çünkü o. Bunu söylemenin şüphesiz pek çok gerekçeleri var. Buradan biz Müslümanlar tefsirden dolayı topun ağzında olan gayri Müslimler (Yahudileredir) deyip kendimize pay çıkartmayabiliriz.

Fakat bizdeki durum ne? Rabbimiz, kullarım beni sorarlarsa ben yakınım bana dua edenin duasını karşılık veririm derken.

Yılbaşında milli piyango biletlerinin satışa çıkartılması gibi para ya da araba sevdasıyla hunharcasına mı Rabbimize yaklaşırız ya da kibar ve naif bir hal üzere ona açgözlülükle değil de tavazzuh içinde alçak gönüllü mü yaklaşırız her bir arzuhalimizi sunarken? Genel itibarıyla birinci hal bizde daha yaygın bulunur. Örneğin uzun kandil gecelerinde oturur bir lahza uykuya yenik düşseniz duanız isteğiniz, heba olur korkusuyla oturarak uykuya dalıp, dalıp irkilip uyananların haline çok şahitlik etmişiz hatta buna biz de dâhil olmuşuzdur. Neymiş derdimiz efendim, hayatında belki bir defa gece namazı kılmamış bir çoğumuz için o gece uyanık kalmak bir milli piyango gecesidir. O uzun kandil geceleri tabiri caizse bir milli piyango olur tavazzuh içinde olanlar için ama materyalist dualar için ruhu uykuda  bedeni ayakta tutanlarımız elbette çoğunluktadır. Günlük dua ve isteklerimizde de genel olarak bu hal üzereyiz.

Başlarız yüzü suyu hürmetine maddiyat için ruhlarını incittiğimiz bazı adamların. Ey rabbim falanca adamın filanca şeyhin, evliyanın yüzü suyu hürmetine aş, eş, iş, araba, gümüş, altın dinar, dirhem,  mark, dolar derken utanmadan üstüne derinden bir ooohh çeker gibi kocaman bir amiiiiiiiiiiiiinle içimizi dışımıza döker hatmederiz niyazımızı. Peki ya biz nerde kalmıştık Allah nerede? Allah bize arabayı verdi diyelim onunla aramızdaki mesafe kaç kilometreye indi sahiden? Allah’la aramızdaki mesafe arabanın markasına göre düşer mi peki? Mesela diyelim ki Allah bizlere bir Murat (araba) bahşetti gerçekten murada ermiş olur muyuz yoksa eski modelin derdini çekemeyip muradına ermekten ziyade sabreden derviş kahrından yenilmiş mi oluruz. Ya da Allah’la aramızdaki mesafe Şahin, Renault, Peugeot, Mercedes’e göre değişir mi?  Ya da hiç yoktan payımıza bir Tesla düşse Tur dağında Allahın cemalini gören Musa’nın hararetiyle düşüp bayılacak mıyız,  çarpılacak mıyız Allahın aşkıyla?

Ya da şöyle en bi sıcağından bir makam koltuğu bahşetti birimize, oğlu kaymakam olan adamın, hani baba senden adam olmaz misaliyle haşa ve kella Allah’ı düşe kalka ayağımıza mı getirtiriz bak gör benden  ne aga çıkmış diye. Ya Allahın hakkından çalıp çırpmak için dinar, dirhem, doları, hangi kefeye koyarız. Tartıyı verirken alırken mizanı aynı frekansta mı tutarız ya da parazit bir hesaba mı tabi tutarız?

İşte kaşarlanmış, kütüklenmiş bir kalpten ancak bu kadar materyalist dua çıkabilir. Maddeyi isteyen bir dua helezonik dikey değil yatay etkisi olur gücü kuvveti maddi dünyayla sınırlıdır. Fakat peygamberlerin nebilerin sıdıkların duası bambaşka bir hal ile ufukta ışık hızıyla yükselirdi.  Musa; Firavun’un, Haman ile Karun’un malından istememiş dua ederken, sadrının şerhini, açılmasını, dilindeki uktenin, düğümün çözülmesini rabbinden istemiş ve sözünün anlaşılır kılmasını dilemiş rabbinden. Yusuf peygamber davet edilen debdebeli saraydan, rabbim hapishane bana daha sevimlidir onların beni davet ettiklerinden, demiş. Hz Eyüp kurtçuklar zikreden diline dayanınca ey rabbim bana zarar dokundu ve sen merhametlilerin en merhametlisisin, diye niyazda bulunmuş. Yunus bin Metta üç karanlığın dehlizinden balığın içindeki karanlıktan,  denizin gecedeki korkunç karanlığından ve de gecenin kendi karanlığından ışık hızıyla şu duayla sıçramış ruy-u zemine, yeryüzüne. Ey rabbim süphansın bütün noksanlardan münezzehsin ve senden başka hiçbir ilah yok şüphesiz ben zalimlerden oldum diye. İtirafa gel bir peygamber ki Allah tarafından seçilmiş nasılda itiraf ediyor toz konduruyor kendine tozu da geçtim zalimlerden oldum diyor ve noktalıyor olayı. Bu büyük bir sıçrama olmazsa da ne olur.  Ve Peygamberimiz ey kalpleri evirip çeviren benim kalbimi dinin üzerine sabit kıl, diye duada bulunmuştur ve hakeza. İşte gerçek kurtuluşa erdiren dualar niyazlar bunlar. Kapı kapı dolaşıp parasıyla danışan olup deva almaya çalışırken biz, neden ruhumuz hala kütük gibi. Neden şizofrenlik, paranoyaklık had safhasına çıkmış. Varlığın, maddiyatın her nevi içinde yüzedururken bedenlerimiz yiyip içmekten elbiselerin içinden taşarken, ruhumuz neden çölde susuzluktan kavrulmuş çalı çırpı hükmündedir. Çünkü derdimiz materyal, reçetemiz materyal, devamız materyal ve duamız materyal, materyalisttir artık…

 

Kaynak: Farklı Bakış




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —