Makul olan kazanacak ama bakalım kaçvakittte

Mustafa KARAALİOĞLU - 26. 08.2018 Pazar

Makul olan kazanacak ama bakalım kaçvakittte

26. 08. 2018 Pazar

Son çeyrek yüzyılı hatta II. Dünya Savaşı sonrası dönemi hesaba katarsak dünyanın en makul ve mantıklı zamanlarından geçtiğimiz söylenemez. Demokratik ve hukuki değerlerin, insan haklarının, sivil toplum veya çevre gibi kavramların daha çok değer gördüğü ve yükseldiği zamanlar olmuştu. Bu değerlerin birer kriter olarak ülkeleri etkileyen, bağlayan, denetleyen unsurlar olarak bugüne kıyasla daha güçlü olduğu zamanlar vardı. Bu tersine rüzgâr tarihin içinde bulunduğumuz dönemini sadece demokratik olmayan rejimlerde değil klasik demokrasilerde de çekilmez hale getiriyor.

Yakın zamana kadar birer yönetim standardı olan, ahlaki ve hukuki norm haline gelen çoğu yasalarda yazılmamış olan kurallar şimdi ayak altına alınabiliyor. Bu seviyesiz, kalitesiz, lümpen rüzgârın esmesinde ABD Başkanı Trump´un etkisi büyüktür. Çünkü bilindiği gibi ABD´nin öteden beri moda belirleme gücü bulunmaktadır. ABD´nin seviyeyi aşağılara çektiği dünyada Filipinler Başkanı gibi küfürbaz liderler de, İsrail Başbakanı gibi ayrımcı yasaları art arda üreten liderler de olabiliyor. Küresel etki ve trend böyle bir şey? Bugün, ABD de, Filipinler de, Macaristan da, Venezuella da, İsrail de bütün ortak değerler açısından geriye gitmektedir. Bazısı üzüm üzüme bakarak kararıyor, bazısı da zaten kararmak için her dönem bir bahane ararken bu kez Trump´ın açtığı yelkene sığınarak ülkesini geriye götürüyor. Gariptir hepsi de ABD rüzgârından istifade ederken, bir yandan da ?ABD emperyalizmi?ne karşı savaşmak edebiyatından geri kalmıyor. 

Alan memnun satan memnun? Zaten beriki de emperyalizm, kapitalizm, küresel egemenlik gibi lafları umursamadığı için sözün kıymeti de kalmamış bulunuyor. Ticaretini yap, vergini öde, ayağıma dolanma da istediğini söyle? Dünya şu sıralar, üç aşağı beş yukarı böyle?

***

Tabii ki her şey o kadar kötü değil ve umut verici işler de olmuyor değil. Mesela, İspanya´nın ölümünden 40 küsur yıl sonra diktatör Franco´nun kemiklerini saygın bir mahaldeki mezardan çıkarıp alelade bir yere taşıma kararı alması gibi. Umut verici çünkü, zulmün, kötülüğün, yanlışın kural haline gelemeyeceği, oldu bittiyle kabul göremeyeceğinin anlaşılması adına değerli bir iş yapıyor İspanyollar. Hayat çok acımasız? O dönemde Franco´nun cinayetlerine ses çıkarmayan Katolik Kilisesi de bugün fikri sorulduğunda başını başka yöne çevirip ?Bildiğiniz gibi yapın, karışmıyoruz? deyiverdi. İspanya Başbakanı Sanchez ?Böyle bir şey, geçmişinde faşist diktatörlükler yaşayan Almanya ve İtalya´da hayal bile edilemez? diyor.

Böyle cesur bir karar almak kadar, konu komşudan utanmak da ortak değerler adına güzel bir şeydir. Birçok tarihsel, kültürel, ekonomik, coğrafi faktörün yanısıra ülkeleri geliştiren bir unsur başkalarından utanmaktır. Tıpkı insanlar gibi?

Evet, modern zamanların, demokrasi çağının en iyi döneminden geçmiyoruz. Ama, bir yandan ?gücü gücü yetene dünyası?nın kötü bir provası sahnelenirken öte yanda makuliyet hâlâ insanlığın en değerli sermayesi olmaya devam ediyor. Mesela, bu sayede dünyanın her yerinde on milyonlarca mülteciye, hiç tanımadıkları ülkelerin vatandaşları tarafından karşılıksız yardıma devam ediliyor. Kimse de çıkıp ?Madem Trump gibiler oyunu bozdu, o zaman biz de desteği keselim? demiyor.

Bir yanda, gücü gücü yetene dünyasının kötü bir provası sahnelenirken öte yanda hâlâ aklı başında olanların sayısı çok daha fazladır. Ama makuliyet ortalıkta görünmez, sesi çıkmaz? Üzerinde ışıklar yanıp sönmez çünkü adı üzerinde o makul olduğu için sıradandır. Sıradışılık, cerbeze, çılgınlık ise ?ben buradayım? der, herkes onun hikâyesini anlatmaktan hoşlanır. Ama en nihayet çılgınlık ne kadar seyre değer olsa da sürdürülemez?Çünkü, bir zaman gelir insanı yorar.