Madımak Felaketi Dersleri

Her Taraf yazarı Osman Yurt'un "konuya dair" analizi..

Madımak Felaketi Dersleri

2 Temmuz 1993’de Sivas Madımak Oteli’nde bir felaket yaşandı; ortaya çıkan ölümler, tam bir katliam olarak temayüz etti. Yer yer soğukkanlı analizler görülmekle birlikte, çoğunlukla, her kesim bulunduğu pozisyona göre konumunu muhafaza ederek tutum almayı sürdürdü. Ölenlerin ailelerinin acıları bir kez daha tazelenirken, olaylar sonucu yapılan yargılamalar sonucu mahkum olanların yakınları haksızlık olarak gördükleri mahkumiyete olan tepkilerini sürdürdüler. Aslında herkesin bildiği ‘sır’lar göz önünde bulunmaya devam ediyor ve sonuçlar, konumlar pek değişmeyecek olsa bile, yaşananların verdiği derslerin sürekli konuşulmasında sonsuz yararlar var.

Kronolojik olarak yaşananların analizi, artık tarih olmaya başlayan tozlanan raflardaki raporlar, yer yer ortaya çıkan belgeler/veriler, birçok olguyu daha rahat görme imkanı veriyor.

Aziz Nesin’in oğlu Ahmet Nesin’in her yıl ısrarla tekrarladığı ve bu yıl da ısrarla gündeme getirdiği değerlendirme yeni ve birçok zihni açacak veriler içeriyor. Anlaşılıyor ki, olayların geriye doğru incelendiğinde, öncelikli olarak yoğunlaşılması gereken dönüm noktası Aydınlık Gazetesi’nin oluşumu, yönetimi, Şeytan Ayetleri Kitabının yayınlanmasında başlıyor. Ahmet Nesin’e göre, Aziz Nesin Sosyalist Aydınların gazete çıkartma projesini hayata geçirirken, süreçte kontrol Perinçeklere geçiyor, oğul Ahmet Nesin dahil herkes tasfiye ediliyor. Ahmet Nesin’e göre, Şeytan Ayetleri’nin yayınlanması Aziz Nesin’in bilgisi dışında gerçekleşiyor.

O dönem dini kesimlerde yükseltilen/yükselen Şeytan Ayetleri karşıtı ve Aziz Nesin’in şeytanlaştırılması kampanyaları, onun ismi etrafında kopan/kopartılan fırtına dikkate alındığında, bu ayrıntının önemini, çarpıcılığını başka bir açıdan desteklemek mümkün. Birçok kesimin özeleştiri yapması da önemli bir ihtiyaç.

Bu kitapla ilgili Humeyni’nin ölüm fetvası vardı ve İslam Dünyasında bu fetva doğrultusunda güçlü bir kampanya yürüyordu. Bu incelik, konunun Türkiye’de Şii/Alevi’lere dönük bir katliamla sonuçlanmış olarak gerçekleşmesine dönük özel bir dikkati gerekli kılıyor. Bu tür olaylarda aktif olabilecek gençlik kesimlerinde var olan İran İslam Devrimi sempatisi, Humeyni’ye olan olumlu bakışları gözönüne alındığında da Madımak Oteli’ne dönük kitlenin niteliği konusunda ayrı bir tartışma zorunlu; o gençlik kesimleri, gündemden o kadar kopuk ki, bir bilgiye göre, olayların olduğu Cuma tamamen farklı bir konuda ABD’nin Irak’a saldırısını kınama gibi bir konuda bildiri dağıtıyorlar ve bir anda bilmedikleri olayların ortasında kalıyorlar. Sivas’ta belediyeyi yönetmekte olan Refah Partisi Başkan ve arkadaşları gün boyu, valilikle irtibatlı halde, olayları durdurmaya çalışıyorlar; Cuma sonrası ilk aşamada etkili de oluyorlar ancak daha sonraki toparlanmada bir şey yapamıyorlar. İkinci gelişlerinde, Başkanın yanındaki bir meclis üyesi, topluluğu yönlendiren birisine, ‘Bunca yıl Sivas’tayım seni hiç görmedim,’ demesi üzerine şahıs kayboluyor. Yine Sivas’taki en örgütlü güç olan BBP İl Başkanlığı Otelden en çok insanın sağ olarak çıkartılıp şehir dışına çıkartılmasını sağlıyor. Örgütlü yapılar böyle.

Yine, bu felaketin en önemli dönüm noktalarından birisi, Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nin şehir merkezine getirilmesi ve Aziz Nesin’in davet edilmesidir. Olaylardan sonra TBMM Komisyonu’nun ve Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı döneminde görevlendirilen Devlet Denetleme Kurulu’nun raporlarında cevapları verilemiyen, ilgililerin açıklama yapmaktan kaçındıkları önemli bir husus. Alevi çevrelerde bu konuda son yıllarda seslendirilen önemli bir soru, ‘Aleviler dinsiz, Peygamber düşmanı mı ki, Pir Sultan Abdal Şenlikleri bu tema ile gerçekleştirilsin?’ Bu soru da orta yerde duruyor. Yapılmak istenene ışık tutuyor.

Gerek raporlarda, gerek dönemin yakın tanıklarında cevabı olmayan diğer bir problem, toplumsal olaylara müdahalede kullanılması gereken askerin ve polisin eğitimli, özel kuvvetlerinin ‘terör ihbarı’ ile il merkezi dışına gönderilmesi ve bu gerekçenin tamamen boş olduğunun anlaşılması. Mehmet Ali Birand’la beraber çalışan Cüneyt Özdemir’in son dönemde anlattığı bilgi de, olay günü akşamı, askeri bir birliğin olay sırasında bölgeden çekilmesini haber yapmaktan kaçındıkları tesbiti konunun bir açıdan aydınlanmasına katkı sağlamaktadır.  

Yine aynı dönemde özel kuvvetlerde görev yapan birisinin, olay günü helikopterle şehre gelip olayların sevk ve idaresinde rol aldıkları açıklamaları Sivas’ta gerçekte ne olduğunu gözler önüne sermektedir.

Meclis Komisyon Raporu’nda dikkat çeken bir ayrıntı, Mit Bölge Başkanı’nın, olaylarda dikkat çeken ‘Müslümanlar’ başlıklı bildirinin, Sivas’ta hazırlanıp basıldığına dair bir tesbitlerinin bulunmadığını ifade etmesidir.

Sivas’ta örgütlü bilinen güçlerin Refah Partisi, BBP ve İslami grupların işlevi ortada iken halktan katılımın yüksekliği, Türkiye’de örgütlü güçlerin kimliği, halkın örgütsel yapısı konusunda ayrı ve derin bir incelemeyi, tartışmayı gerekli kılıyor.

Mazlumder’in yargılamalar konusunda hazırlamış olduğu rapor, yargı süreci ile ilgili sağlam bir çerçeve getirmekte. Süreçte hukuktan başka herşey var. Sonuç tam bir felaket. Basit bir yeniden yargılama, davayı topyekün değiştirecektir. Olayların gerçekten araştırılması, bütünün aydınlatılması şeklinde bir araştırma, soruşturma, yargılama yapılamamış, gerçeğin ortaya çıkmasını sağlamak yerine, gerilimleri artıracak, yeni operasyonlara zemin hazırlayacak bir yol izlenmiştir.

Her kesimde bu süreçlerde rol alanlar aynı konumlarını korumakta, benzer rollerini oynamaya devam etmektedirler.  

Operasyonlar bütün açıklığı ile ortaya çıktıkça, bunlara alet olmamak için hiçbir şey yapmamalı mıyız, sorusu ile gereksiz kaygı yaşayanlara da söylenecek söz basit: Sivil, barışçı, siyasi çalışmaların şiddetten uzak durması, ilkeli, farkındalıkla, kararlılıkla, neye inanıyorlarsa o doğrultuda güçlü şekilde tutum almaları en iyi çözüm olacaktır.