Bugün 2 Temmuz.
Madımak vahşetinin 32'nci yıldönümü…
35 aydın ve sanatçımızın yakıldığı Kara gün bugün...
Katliamın üzerinden 32 yıl geçti.
Göstermelik yargılamaların gerçeğin üzerini örtme ve asıl suçluları korumaktan öte bir anlamı olmadı. Katliamın asıl suçluları ortaya çıkarılmadı hâlâ.
1 Mayıs 1977, Sivas ve Maraş 1978, Çorum 1980 katliamlarının asıl suçlularının ortaya çıkarılmadığı gibi.
Bu katliamlar açığa çıkarılıp, asıl failleri yargılanmadığı için, 2 Temmuz Madımak katliamı, hatta takip eden yeni katliamlar kimse için sürpriz olmadı...
Asırlar önce Hallac-ı Mansur'u kolunu bacağını vd. kesen, yakan, Nesimi'nin derisini yüzen, Pir Sultan Abdal'ı asan zihniyeti taşıyanları hortlaklar gibi modern zamanların Türkiye'sinde, kâh "Hayata Dönüş", kâh "Gazi katliamı", kâh "Ya Sev ya Terk Et" sloganlarıyla aramızda dolaşmasını kanıksar olduk.
İnsanların yakıldığı, insan etinin yandığı bir mekânda, bu nasıl bir insanlık hazmıdır ki, insanlar yıllarca et yiyebildi, iktidarıyla muhalefetiyle insani olmayan bu durumu da hep beraber kanıksar olduk.
Devleti yöneten zalim muktedir güçler, tarihin tüm dönemlerinde halka ve halkın ileri kesimlerine işkence yaptılar, öldürdüler, Maraş'ta, Madımak ‘ta olduğu gibi toplu yok ettiler...
Zalim muktedirler işledikleri suçların hesabını vermemek için her zaman toplumu da suçlarına ortak ettiler.
Toplum isteyerek ya da istemeyerek ortak olduğu suçlarla yüzleşemeyince unutmak istedi ama unutamadı. Böylece toplumsal hafızada "gizli" suç tabakalarının ve travmatik halin katlanarak birikmesi, büyümesi kaçınılmaz oldu...
"Sürekli suçluluk" hali, vicdansızlık ve adaletsizlik, ama öte yandan umarsızlığın getirdiği davranış biçimleri temel toplumsal hasletimiz oldu.
Yüzleşilmeyen ve müeyyidesi olmayan her suçun, her daim bir karşılığı olacaktır çünkü.
Madımak katliamı
Madımak katliamını unutmayacağız!
İnsanların düşüncelerinden, inançlarından ve kimliklerinden dolayı yakılmadığı, yok edilmediği çağdaş bir ülke, demokratik bir toplum yaratma kararlığımızın kaynağı ateşte yanıp kül olanlardır çünkü…
Madımak'ta yaşanan vahşetin temel faillerini, Özel Harp'çi güçleri unutmayacağız.
Ama bu güçlerin yarattığı havaya kapılıp Alevi- solcu düşmanlığını insan yakacak kadar ileri götüren çağ dışı, dinbaz vahşileri, 35 insanı 8 saat boyunca "tekbir" eşliğinde oya işler gibi yakan zihniyet dünyasını ve küçük figüranlarını da unutmayacağız.
Geçmiş 1 Mayıs 1977 katliamında, Sivas, Maraş, Çorum katliamlarında faşist çeteleri Alevi halka ve sola karşı kim kullandıysa, 2 Temmuz Madımak katliamında da aynı güçlerin kullandığını biliyoruz.
Eşitlik, özgürlük, kardeşlik kuşaklarını, 68' lileri, 78'lileri yok edenleri, Türkiye'nin geleceğini karartan karanlık güçleri, biz çok genç yaşlarda tanıdık.
Nasıl Maraş'ta katliamı seyretmişlerdi, Madımak'ta insanlar yakılırken de seyrettiler.
Nasıl Maraş'ta katliamı yolunu açtılar ve soruşturmaları kararttılarsa, Sivas'ta da aynı şeyi yaptılar.
Toplumu kontrol altında tutmak, darbeci-militarist rejimi derinleştirerek sürdürmek isteyenler, güçlü bir anti-militarist toplumsal- demokratik mücadeleyle karşılaşmadıkları sürece kıyıcılıkla ve manipülasyonla ülkeyi yönetmeyi sürdüreceklerdir.
Hiç şüphemiz olmasın!
Ölçü...
Ölçümüz özgürlüklere karşı takınılan tutumda yatmaktadır.
Sade ve temiz Müslüman inancını taşıyanlarla, zalim muktedirlerin ve muhalefet partilerinin asıl rengini ortaya çıkarmanın nirengi noktası, emeğin hakkına, adalete ve Madımak katliamına karşı sergiledikleri tutum olacaktır ölçümüz…
Savaşa karşı barıştan, bölünmeye karşı birlikten, hak ihlallerine, adaletsizliklere ve darbelere karşı gerçek bir demokrasiden yana olup olmadığımızın ölçüsü, Madımak ‘ta katliam yapan güçleri ve zihniyetlerini açıkça mahkûm etmekten, geçiyor.
Madımak müze değil, on yıllarca kebap evi olarak kaldıysa bunun sorumlusu, faşizan, emek, hak, hukuk karşıtı siyasi güçler değildiyse kim?
Türkiye tarihinin en kalabalık parlamenter sayısıyla iktidar olan AK Parti Sivas yangınını söndürmek için yıllarca parmağını kımıldatmadı.
Alevi sorununu güncel Hızır Paşalar aracılığıyla saptırmayı, emeği örgütsüzleştirmeyi ve toplumu çürütmeyi adeta iş edindi…
CHP'nin sicili çok mu temizdi, hiç değil! Solingen anmalarına koşa koşa gidenler, Madımak katliamı sırasında iktidar ortağıydı.
Alevi sorununda seyirci oldukları gibi Madımak'ın müze yapılmasını gündemlerine dahi almadılar.
Madımak vahşeti orta yerde dururken demokratikleşmek, Alevi sorununun çözmek ve kardeşçe bir arada yaşamak ne kadar olanaklı?
Madımak üzerinden Alevi halkın yaralarını adalet duygusuyla sarmak, yakanların yananlar karşısında vicdanını ortaya çıkarmak, katliamların ektiği zehirli tohumlara son vermek, Madımak'ı bir İnsanlık Müzesi'ne çevirmek, öncelikle Sünni halkın sorunu olmalı idi.
Laiklik ve demokrasi
Madımak özelinde çözülmesi gereken temel sorun en Alevi sorunudur.
Aleviliği ezilen mezhep halinden çıkarmak, sadece Alevilere de değil, bütün inançlara yönelik her türden dışlama ve eşitsizliği ortadan kaldırmaktan geçiyor.
Özgürlükçü bir laiklik ve yerel demokrasi ile birleşmiş gerçek bir demokrasi istiyoruz.
Laikliğin ve demokrasinin olmadığı bir ülkede, bu yangının dönüp yarın herkesi yakabileceğini hatırlatıyoruz.
Başbağlar katliamı
Madımak yangını 5 Temmuz Başbağlar vahşeti ile sürdü…
Madımak katliamından 3 gün sonra 5 Temmuz'da misilleme adı altında Başbağlar köyünün seçilmesi manidardı.
Başbağlar köylüleri komşuları olan Dersim köylüleriyle yoğun ilişki içinde, Alevi dostu bir köydü.
33 köylünün hayatını kaybettiği Başbağlar katliamının üzerinden de 32 yıl geçmesine rağmen, bu katliamın da suçluları ve güçlüleri aydınlanmayacaktı.
Köye 25 km ötede bulunan jandarmanın, olay yerine neden 14 saat sonra geldiği, yine olay yerinde bulunan 558 kovanın neden balistik inceleme sürecine tabi tutulmadığının cevapları yoktu.
1994 yılında Erzincan DGM'de başlayan Başbağlar katliamı duruşmaları, İzmir DGM'ye taşınacak, 1998 yılında dava takipsizlikle kapanırken, 2013 yılında (mevcut iktidar döneminde) "zamanaşımı" oyunu ile bitirilecekti
2013 yılında katliam mağduru ailelerin "Meclis Araştırma Komisyonu kurulması" talebi reddedilecekti.
Başbağlar katliamı davası hâkimlerinden Şakir Kadıoğlu, yıllar sonra şöyle bir itirafta bulunacaktı:
Katliamdan dolayı tutuklananların olayla hiçbir ilgisi yoktu.
Özel timci Ayhan Çarkın ise yaptığı açıklamalarda "Başbağlar ve daha pek çok katliamda yer aldığını" itiraf etmiş olmasına rağmen katliamın aydınlatılması yönünde herhangi bir girişimde bulunulmamıştır.
Yüzleşelim!
İç barışı adalet duygusuyla inşa etmek için,
Madımak ve Başbağlar katliamları ile yüzleşelim...
Kaynak: Independent Türkçe