KYB´nin sorumsuzluğu nereye kadar?

İbrahim GÜÇLÜ(*)

KYB´nin sorumsuzluğu nereye kadar?

Kürdistan´ın güneyi, son üç yılda önemli olaylara şahit oldu. Kürdistan´ın var olma ve yok olma kavşaklarının tartışıldığı dönemler oldu.

Kürtler, kendi kaderlerini, olumlu ve olumsuz anlamda kendileri çizen ve tayin eden konumda oldular.

Kürdistan yönetimi, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Kürdistan Başkanı Mesud Barzani´nin milli sorumlu davranışı, olağanüstü gayreti sonucu, öncelikle de Kürdistan Bölgesi´nin kurucu iradelerinden biri olan Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ikna edildi.

Bağımsızlık referandumu kararı, Haziran 2017´de alındı. Bağımsızlık referandumu kararının alınması hem Kürdistan´ın güneyinde, hem Kürdistan´ın diğer parçalarında, hem dünyadaki tüm Kürtler ve hem de eski Sovyetler Birliği´ndeki Kürtler arasında milli moralin zirve yaptığı, ulusal bilinç refleksinin tavan yaptığı dönem oldu.

Bağımsızlık referandumunun, 25 Eylül 2017´de yapılacağı açıklandığı zaman, Haziran ayında başlayarak gelişen olumlu trend, daha hızlı bir ivme kazandı. Yeni bir millet bilinci ve davranış biçimi ortaya çıkmaya başladı. Bağımsızlık referandumuna bir gün kala yükselen bu trend ve dipten gelen milli dalga, Goran ve İslamcı partilerin direnme gücünü kırdı. Halkın azmi karşısında yeni kararla referanduma ?evet´ dediler.

Bağımsızlık referandumunun yapılacağı günün gecesinde, KYB içindeki bir ihanet çetesinin, bölge devletlerinden ve uluslararası bazı güçlerden destek alarak darbe yapmaya kalkışması, o dipten gelen büyük milli dalga ve Başkan Barzani´nin öncülüğünde engellendi.

Bu gelişmeden sonra, Kürdistan halkının KDP´ye ve Kürdistan Başkanı´na tümden, Kürdistan´ın diğer partilerine kısmi inancı ve güveni daha da pekişti.

Bağımsızlık referandumu sonucunun yüksek bir oy oranıyla olumlu çıkması, Kürtlüğün zirve yapmasını, Kürdistan´a olan güveni daha da artırdı. Kürdistanlıları, dünyadaki tüm Kürtleri ayağa kaldırdı.

Ama ne yazık ki bu sevinç ve büyük bağımsızlık dalgası, karşı bir dalga, karşı-devrimci, anti-millici bir ihanet dalgası ile kırıldı. 16 Ekim 2017 günü Kürdistan Bölgesi büyük bir felaketle karşılaştı. Kürdistan´daki bağımsızlık dalgasına karşı sömürgeci bölge devletlerinin dördü ittifak içine girdiler. Uluslararası güçler ABD öncülüğünde bu ittifaka destek oldu. Kürdistan´ın bağımsızlığına kendileri değil, Kürtler ve özellikle KYB içindeki ihanet çetesi ile engel oldular. Bu ihanetin sonucunda Kürtlerin kalbi olan ve referandumla Kürdistan´ın bir şehri olduğu onaylanan Kerkük ve birçok Kürdistani bölge işgal edildi.    

Kırılma dalgası ve ihanet, KYB içinden çıktı. Ama ne yazık ki KYB bu ihanet gurubuna karşı toptan bir tutum takınamadı, onları tasfiye edemedi, onların yargılanması için çaba sarf etmedi, yargılanmaları konusunda talep sahiplerine yardımcı olmadı. Bu ihanet grubu halen KYB içinde önemli mevkilerde bulunuyor, çok hayati konularda tayin edeci, irade ve karar sahipleridirler.

Kerkük ihanetinden sonra, Kürdistan Bölgesi´nin yıkılması için büyük saldırı başlatıldı. Bu ihanet ve sömürgeci saldırı, Pêşmergenin direnişi ve büyük savaşlarıyla kırıldı.

Kerkük işgalinden sonra ve Kürdistan Başkanı´nın bağımsızlık referandumu sırasında verdiği sözüne bağlı kalarak istifa etmesinden sonra, ihanet çetesi yerli güçler, bölge sömürgeci güçleri ve uluslararası şebekeler tarafından Kürdistan´da her şeyin sonuna gelindiği ileri sürüldü. Tam da o momentte Kürt milleti ve Kürdistanlılar yeniden ayağa kalktı.

Irak Federal Meclis´nin ilk seçimlerinde Kürdistanlılar büyük bir performans gösterdi. Özellikle KDP´nin Irak genelinde birinci parti olması, Kürdistanlıları, düşman saldırılarına karşı daha güçlü bir hale getirdi.

O aşamada Irak´ta cumhurbaşkanlığı seçimleri gündeme geldi. Cumhurbaşkanlığı siyasi gelenek ve karşılıklı centilmenlik anlaşmasına bağlı olarak KDP´nin hakkı olmasına rağmen, KYB, Federal Meclis´teki Arap gruplarıyla anlaşarak, Kürtler arası anlaşmayı ve geleneği bozdu. Gelecek dönemde cumhurbaşkanlığının Kürtlerde kalmasını tehlikeli hale getirdi.

KYB iştahla Federal Meclis toplantılarına katıldı.

Kürdistan´da da Eylül 2018´de genel seçimler oldu. Genel seçimler bir demokrasi şöleni içinde gerçekleşti. Hiç kimsenin burnu kanamdan sonuçlar alındı. KDP birinci parti, KYB ikinci parti; Goran üçüncü parti oldu.

Kürdistanlılar genel seçimlerde partilere oy verirken, hızla hükümetin kurulmasını istediler. Çünkü Kürdistan´da halkın dertleri ve sorunları oldukça yoğundu. Ancak güçlü ve yeni bir hükümet bu sorunların üstesinden gelebilirdi.

Seçimlerin yapılmasının üzerinden 9 ay geçmiş olmasına rağmen halen hükümet kurulmuş değildir. Bunun birinci sorumlusu KYB´dir. Hükümeti engelleyen bir konumdadır. KYB, konum olarak iki arada bir derede. Dış güçlerin ve özellikle de İran´ın etkisi altındadır. KYB, hükümette olmak istemesine rağmen, demokratik kuralla, hak ve hukuka uygun bir hükümet ortağı olmak istemiyor. Bir yandan, Goran´ın hükümette olmasını istemiyor, diğer taraftan sahip olduğu milletvekili sayısından daha fazla bakanlık istiyor.

KDP´nin hükümet konusunda KYB ile yaptığı anlaşma, bir ?paket anlaşmadır.?Anlaşma, Kürdistan Bölgesi Başkanı, Kürdistan Bölgesi Hükümeti, Kerkük konusundadır. Bu konularda uzun görüşmelerden sonra bir anlaşmaya varılmış olmasına rağmen, KYB anlaşma koşullarını yerine getirmiyor.

Başkanlık Yasası´nın yapılışında taraf olmasına rağmen, Neçirvan Barzani´nin Kürdistan Bölgesi Başkanı olarak seçildiği meclis toplantısına katılmayı boykot etti ve oylamaya katılmadı. Bir siyasi krize yol açtı.

Oysa KYB milletvekillerinin, meclis toplantısına katılarak, oy vermemesi şeklinde de bir tutum içinde olunabilirdi. Bu tutumu da demokrasiye aykırı bir davranış olmazdı.

KYB Kerkük´ün işgalinde rolü olan yönetici ve üyelerine kucak açmakla kalmıyorlar, onların halen vali ve diğer işgalci yöneticilerle kötü işler çevirmelerine de izin veriyorlar. Son günlerde bu ihanet çetesinin Kerkük´ün meşru olmayan valisiyle ittifakının açığa çıkması, ihanet çetesinin başlarından biri olan Lahur´un bütün Kürtleri tehdit etmesi de en son göstergedir.  

KDP, Kerkük´teki işgalin meşrulaşmaması için seçime girmemesine rağmen, KYB Kerkük´te genel seçimlere katıldı. Şimdilerde de Kerkük konusundaki anlaşmalara uymamakta ısrar ediyor.

Kürdistan Başkanı´nın 10 Haziran´da yapılacak tanıtım merasimine de katılıp katılmayacağı belli değildir. Bunu da şarta bağlamış durumdadır.

KYB, aynı davranışı şimdilerde, hükümet konusunda yapılmış olan anlaşmalara uymamakla yapıyor.

KYB´nin Kürdistan Bölgesi Hükümetleri konusundaki olumsuzluğu 1992 yılından bu yana devam etmektedir. Halkın desteğini almamasına rağmen, sahip olduğu Pêşmerge gücünü tehdit aracı olarak kullanarak, hükümette yarı-yarıya bakanlara sahip olma imtiyazını yaşamıştır.

KDP de hükümet kurmak için birçok alternatif olmasına rağmen, KYB´nin çatışma yaratmaması, milli çıkarlar uğruna ?milli uzlaşma? hükümeti modeliyle yanlış yapmaya devam etti. Hükümetin kurulmamasından büyük bir vebalin ve sorumluluğun altındadır. Hızla bu yanlışlından dönmesi gerekir.

Açığa çıkmış bir gerçek var ki KYB, kendi parti, grup, şahsi çıkarları için milli menfaatlere karşı çıkıyor.

Bütün bu analizlerimden sonra, ?KYB´nin sorumsuzluğuna tahammül nereye kadar devam edecek?? demekten kendimi alıkoyamıyorum. Çok iyi biliyorum ki Kürtlerin ezici çoğunluğu da benim gibi düşünüyor, aynı soruyu kendi kendisine ve Kürdistan sorumlularına soruyor.

Kürdistanlılar, KDP´nin öncülüğünde Kürdistan´ın geleceği ve bağımsızlığının inşası açısından bu sorunu çözmek zorundadırlar.

_______________________

(*) Kürt siyasetçi, gazeteci-yazar.