Kürtlerin CHP ile sorunu “helalleşme” değil, hesaplaşma sorunudur

Kemal Kılıçdaroğlu’nun solun kavramlarına ve müesseselerine başvurmaması bilinçlidir. Eğer bunlara başvurursa, partisine ve kendisine büyük hesapları kesileceğini biliyor.

Kürtlerin CHP ile sorunu “helalleşme” değil, hesaplaşma sorunudur

İbrahim Güçlü yazdı;

“Helalleşme”, “sorgulama“, “eleştiri”, “özeleştiri”, “hesap sorma”, “hesap verme” kavramları, bazen her zaman, bazen de belli dönemlerde insanlık, değişik düşünce akımları ve gurupları, siyasi kurumlar, siyasi partiler, devletler için önemli kavramlar olmuşlardır. Bu kavramlara başvurmak hiç şüphe yok ki gelişmeye, değişmeye, hak ihlallerinin önünün alınmasına, insanlık yarına bir hukukun yaratılmasına hizmet ederler. Ne yazık ki çoğu zaman bu kavramlara başvurulması, kişisel, grupsal, siyasal çıkarların korunması için kullanılıyor. Mevcut olumsuzluğun devamı için de bir perde olarak kullanılıyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” açıklaması ile bu kavramları haklı olarak yeniden tartışma gündemine taşıdı. Her ne kadar Kılıçdaroğlu bu kavramı siyasi bir manevra, muhafazakârların oylarını almak için kullanmışsa da Kürtler için önemli bir fırsat doğurduğunu, Kürtlerin bunu çok iyi değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu üzerinde durduğumuz kavramlar, farklı düşünce gruplarının kendileri için ürettikleri ve başvurdukları kavramlardır.

“Helalleşme” kavramı muhafazakârların ve inanç sahiplerinin kullandıkları, başvurdukları bir kavramdır.

Solcular, sosyalistler, sosyal demokratlar, komünistler, bu kavramı kullanmazlar ve başvurmazlar. Bunlar, “sorgulama“, “eleştiri”, “özeleştiri”, “hesap sorma”, “hesap verme” kavramlarını kullanırlar ya da bu müesseselere başvururlar.

CHP solcu bir parti, onun genel başkanı da solcu olduğuna göre, “helalleşme” kavramına değil, solcu literatürün ortaya çıkardığı kavramlara başvurması gerekir. Bana göre Kemal Kılıçdaroğlu’nun solun kavramlarına ve müesseselerine başvurmaması bilinçlidir. Eğer bunlara başvurursa, partisine ve kendisine büyük hesapları kesileceğini biliyor.

Kılıçdaroğlu’nun CHP ile ilgili sorgulama yapması ve özeleştiri vermesi gerekir. 

CHP’nin geçmişinin sorgulaması, konuda özeleştir yapması halinde CHP’nin yaptığı kötülüklerin, suçların ortaya çıkması kesindir.

Kılıçdaroğlu, CHP hakkında özeleştiri ve sorgulama yapması durumunda CHP’nin Kürt milletinin inkârı, bütün milli haklarının gasp edilmesi, Kürt dilinin konuşulmasından dolayı verilen yüksek para cezasına çarpılmaları ve tutuklanmaları, Kürdistan’daki katliamlarla karşılaşacaktır. Bu durumda Kılıçdaroğlu’nun sömürgeci, ırkçı, işgalci, otoriter, faşist devleti kuran CHP’nin Genel Başkanlık makamında oturmasının olanağının olmayacağını oda çok iyi biliyor.

Biz Kılıçdaroğlu’nu “helalleşme” kavramıyla baş başa bırakırken, kendisinin kişisel helalleşmesinin önemli olacağının da altını çizmek istiyorum. Kılıçdaroğlu bir Kürt, bir Alevi, bir Dersimlidir. Ama ne yazık ki kendi kimliğini oluşturan bu niteliklerini hiç birini kullanmamıştır. Dersimli olarak CHP’nin, Dersim’de kendi ailesinin de zarar gördüğü katliama sessiz kalmış. Bu konuda AK Parti’nin “Dersim’de devlet katliam yapmıştır” tartışmasına karşı çıkmış, Dersim’deki katliamı savunmuştur. Bunun Kılıçdaroğlu’nun kendisi için bir “helalleşme” konusu olacağını düşünüyorum. 

Ama ben Kürtler açısından sorgulama ve hesap sorma konusuna demokrasi ve uluslararası hukuk kavramlarıyla yaklaşmaya çalışacağım. Bunun için de CHP’nin Kürtlere yaptıklarının bir bilançosunu çıkarmak gerekir. Bu da en genel konularla ilgili. Yoksa detaylar kitapları doldurur.

1-Kürt milleti ve Kürdistan, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde otonom bir statüye sahiptiler. Kendi milli kimliklerini özgürce yaşıyorlar, ifade ediyorlardı. Kendi milli değerlerini, dillerini, kültürlerini, sanatlarını özgürce geliştirebiliyorlardı. M. Kemal ve arkadaşları, Osmanlı saltanatına karşı mücadele bayrağı açtıklarında, Kürtlerin desteğini almak için Kürtlere daha geniş bir özerklik ve kapsamlı bir otonomi sözü verdiler. Bununla Kürtlerin önemli bir bölümünün desteğini aldılar. Devletlerini kurar kurmaz iktidarlarını perçinledikten sonra verdikleri sözü yerine getirmediler.

2-Kemalist iktidar, Kürtlere özerklik vermeyi bırakalım bir yana, Kürtlerin millet olarak varlığını inkâr ettiler. Kürtlerin Türk olduğu ırkçı tezini ileri sürdüler. Kürtlerin tüm milli haklarını gasp ettiler. Kürt dilini kullanana büyük para cezası kesip ve Kürt dilini savunanlar tutuklandı. Kürt milli haklarından bahsedenler büyük cezalara çarptırıldılar.

3-Kürdistan ülkesinin yok edilmesi için işgal ve ilhak edildi.

4-Kürtlerin milli haklarını talep etmelerini şiddetle bastırdı. Kürtler buna karşılık direnme haklarını ve direnme ile ulusal haklarını kazanmayı bir yol olarak önlerine koydular. 1919’da Koçgiri’de başlayan tüm Kürdistan milli direnme hareketleri kanlar ve katliamla bastırıldı. Kürdistan milli liderleri katledildi.

5-Hukukla alakası olmayan İstiklal Mahkemelerinde Kürtlerin liderleri, Kürt savaşçıları kitlesel olarak hukukla alakası olmayan yargılamalara tabi tutuldular, idamla infaza edildi.

6-Kürdistan’ın insansızlaştırılması için toplu sürgünler yapıldı. Kürtlerin mallarına el konuldu. Onların yerlerine Türkleştirme stratejik siyaseti sonucu Türkleri getirip Kürdistan’a yerleştirdiler.

7-Kürtleri kandırmak için meclise getirilen Kürtler bir dönem sonra idam edildiler.

8-Kemalist devlet eliyle Kürtlerin soykırımı, zaman yayılan bir soy kırım olarak devam etti ve ediyor.

9-Kemalist Türk devleti bütün bu uygulamalarla Kürtleri ortadan kaldıramayacaklarını anladıkları, Kürtleri Türkleştiremediklerinin olanaklı olmadığının gördüklerinde, Kürdistan’ın kuzeyinde milli hareketin gelişmesini engellemek, Kürdistan örgütlerini tasfiye etmek, milli hareketin toplumsal tabanı olan güçleri ortadan kaldırmak, Kürtleri bağımsız devlet hedefinden uzaklaştırmak, Kürtlerin diğer parçalardaki ilişkilerini engellemek, milli örgütler arasındaki ilişkilere set çekmek için kendine bağlı PKK gibi bir tehlikeli terörist ve Kürtleri pervasızca öldüren bir örgüt kurdu.

Diyebilirim ki Kemalistler-CHP, kopkoyu, katı, ırkçı, faşist Kürt düşmanı ve anti-Kürt bir devlet kurdu. Bu devlet, 100 yıldan fazla azmandır çarklarını işletiyor.

Kemalist Türk devleti, Lozan Antlaşmasından sonra Kürdistan dört parçaya bölünüp uluslararası bir sömürge haline gelince, bütün parçalardaki gelişen milli kurtuluş hareketlerimize de müdahale etti, o parçalarda da Kürtleri yok etmek istedi. Kürtleri ve Kürt milletini yok etmek, Kürdistan’ı tarihten, haritadan, yeryüzünden silmek için çalıştığı halde, Kürt milletinin direnci, güçlü değerleri bunu engelledi. Kemalistlerin istekleri kursaklarında kaldı.

Dünyada, Batı Avrupa’da bu konumda olan partiler yargılandılar, tasfiye edildiler, yasaklandılar. Ne yazık ki Türkiye’de CHP gibi katliamcı, sosyal-faşist, soykırımcı gibi bir parti hala yaşamaya devam ediyor.

Ne yazık ki CHP Kürtlerden de 100 yıldır bir ölçüde destek görüyor.

Özetle söylediklerim ki biz Kürtlerin ve Kürdistan’ın hesabı sömürgeci Türk devletiyledir. Bundan dolayı Kılıçdaroğlu gibi Dersimli bir Kürt bu hesabı ödeyecek durumda değildir. Bundan dolayı hesabı ödemeye fazla istekli olmasın. Başına da büyük işler açar.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.

 

Kaynak: K24Türkçe