Tarih: 21.09.2021 12:15

Kürt sorununun muhatabı Kürtçedir

Facebook Twitter Linked-in

Ali Fikri Işık yazdı;

Kürt sorununun Kürtçeden başka bir muhatabı yoktur. Kürt meselesini 21. yüzyıla taşıyan yegâne dinamik, Kürtçenin yeterli bir dil olma arzusu ve ısrarıdır. Kürtçe bir hayat mümkündür ve Kürtçe bu hayatın muktediridir. Kürt sorunu Kürtçeye hayat hakkı tanınmaması sorunudur. Eğer her dil nesneler dünyasının temsilcisiyse, Kürtçe de bu dünyanın temsilcilerinden biridir. Ve bu temsil engellendiği içindir ki, yeryüzünde Kürt sorunu diye bilinen bir sorun vardır. Tarihsel olarak da bu sorun bizzat, Kürtlerin kendi eliyle bir çözüme kavuşturulmadığı için de ötekilerin, yani “Evet bu bir sorundur” diyenlerin karşısındaki muhatap doğal olarak Kürtçe oluyor. Eğer bir çözümden söz ediyorsak, Kürtçe nesnel mana da siyasi bir sorun olarak da sahne alır. Temsil, bir hukuk zemini gerektirdiği için, sırf bu hukuk bağlayıcılığı nedeniyle siyasidir.

Kürt meselesinin günümüzdeki varlığı bir Kürt partisine ya da bir Kürt liderine borçlu değildir. Kürtçe onlardan kalan bir miras da değildir; dolayısıyla Kürtçenin varlığı ve diriliğine rağmen, hiçbir Kürt partisi ya da lideri, muhatap alınamaz. Kürtçe kendi kendisinin yok edicisi, asimilasyonu ve engelleyicisi olmadığına göre, Kürt meselesini kendine dert edinenlerin tek muhatabı Kürtçe olmak zorundadır. 

“Muhalefetin vizyonsuzluğu eleştirisi üzerine düşünceler” adlı Serbestiyet’teki makalesinde Gürbüz Özaltınlı, “Somut tartışırsak; neyi genel ilkeler düzeyinde formüle edip bırakacaklar sorusuna (1) dış politika ve (2) Kürt sorunu olarak cevap verilebileceğini düşünebiliriz” diye yazıyor. Dış politika kalemleri belli ama Kürt sorununu çözmek için ilkesel formülasyonun hala çok nazik bir vaziyette olduğunu ima ediyor ve şöyle devam ediyor:

“Aynı biçimde, Kürt sorununda da Millet İttifakı bileşenlerinin zorlayabilecekleri manevralarda hayalci beklentiler üretmemekte fayda var. Sorunun muhataplarını küstürmeyecek genel demokratik bir formülasyonda birleşebilmeleri, kazanç sayılmalı. Kısacası, bu alanların kısa vadede iktidarla rekabette öne çıkartılması yerine, doğru yaklaşımı ifade eden genel mesajlarla yetinilmesi daha makul gözüküyor.” Kısacası iktidarla rekabette, Kürtçenin özgürleştirilmesi formülasyonunu öne çıkarılmasını makul görünmüyor. Kürtçesiz formülasyonları şöyle sıralıyor:

“Odaklanılacak öncelikler ise (1) ekonominin düzeltilmesi; (2) yargı bağımsızlığı ve hukuk devletinin inşası; (3) her düzeyde özgürlüklerin güvenceye alınması; (4) bunları sağlayacak bir sistem değişikliğiyle, başkanlık rejiminin tasfiyesi ve merkezinde parlamenter temsilin yer aldığı bir siyasal sistemin kurulması olarak sıralanabilir.”

Önce demokrasi, demokrasi olmadan Kürt sorununu çözmek imkânsız hikayesine geri dönüyoruz. Yıllarca aynı şey söylendi. Önce Menderes gitsin, önce Demirel gitsin, önce Kenan Evren gitsin, önce Özal gitsin ve şimdi de önce Erdoğan gitsin mazereti, Kürt meselesini dondurucuda bekletmenin meşru şemsiyesi oluyor.

Hiç kimse kusura bakmasın. Çok duyduk bu lafları ve çok da bekledik. Hiç kimse bu tuhaf önerilere kredi tanımadığımızı söyleyemez. Ömrümüz bu beklentilerle geçti. Esas hayalcilik bekleyin demektir. Asıl makul olmayan tutum ve öneri bekleyin demektir.

Ne bizi bekletin ne de siz bekleyin; özel olarak bir partiyi, bir lideri ya da bir cemaati muhatap almanıza gerek yok. Tıpkı ekonominin düzeltilmesi gibi, tıpkı yargı bağımsızlığı ve hukuk devletinin inşası gibi, tıpkı her düzeydeki özgürlüklerin güvenceye alınması gibi, tıpkı başkanlık sisteminin tasfiyesi ve parlamenter sistemin inşası gibi, Kürtçeye de ilkesel düzeyde bir formülasyon bulunabilir. Ve siyasi manevralara gerek kalmaksızın anayasal düzlemde mesele çözülür.

Türklere demokrasi ama Kürtler hiçbir şey yok; her şeyi Türkçe içinde çöz ama Kürtçeye zırnık koklatma. Herkesin özgürlüklerini anayasal garantiler altına al ama Kürtçeye anayasal garantileri çok gör. Olmaz bu. Olamayacağı da çok belli.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —