İlk olarak kim söyledi tartışması süredursun ama hafızalarımıza işlemiş oldu bir kere... Türkiye küçük Amerika olacak mı yoksa olamayacak mı?
Bugün aslında küçük Amerika hayalinin bir bölümünü yaşıyoruz. Adına liralaşma dedikleri şey ile aslında resmi olmasa bile yerli ve milli paramızı ABD Dolarına endekslemiş oldu.
BDDK verilerine göre toplam tasarruflarımız 8 trilyon 196 milyar TL.... Negatif faiz ile tasarruflarımız büyük oranda döviz alanına kaymış durumda.
Tasarruf toplamımız 443 milyar dolar ama bunun 315 milyar doları zaten dolar ve dolara endeksli TL’den geliyor. Her 100 birimlik tasarrufumuzun 71,1 birimi döviz ve/veya dövize endeksli.
Resmi (kamu) mevduatlarını da çıkarttığımızda TL tasarruf oranı sadece ve sadece yüzde 22,4... Bu çok feci bir şey... Türkiye’de liralaşma adı altında aslında TL dolara endekslenip küçük Amerika yolunda ilerlemiş oluyoruz.
***
Tarihte kendi paralarının değerini koruyamayıp dolara veya başka bir değere endeksleyen ülkeler çıkmıştır. Ama nerede ise hiçbiri bir başarı yakalayamadı.
Kötü yönetimleri örtmeye çalışan bu modeller sadece bugünün sorunlarını artırarak yarına ertelemiş oluyor.
Peki ya yarın ne olacak?
Aslında yarın ne olacak sorusunu sadece para birimi üzerinden sormak da yetersiz... Bakın kısaca anlatalım:
Bugün liralaşma adı altında aslında serbest piyasa çok ciddi yara alıyor. Serbest piyasa sizlerin aleyhine olan değil lehine olan bir piyasadır.
Fiyatlar serbest piyasada karşılıklı denge ile oluşmadığında suni piyasalar uzun süre sürememektedir. Bunu önceki hafta İNEK piyasası örneği ile anlattık.
Süt fiyatları baskılandığı için kısa vadede hem süt hem de süte bağlı ürünler görece ucuz kalmıştı. Aynı dönemde süt üreticileri hayvanlarını kesime yolladığı için et fiyatları da görece düşük kaldı. Ve işin sonunda ortada ne süt üretecek inek ne de et için beslenen inek kalmadı... Şimdi zam zamanı geldi ve her süre içinde et ve süt ürünlerine zam üstüne zam geliyor.
Serbest piyasa işte bu tür şokları önlemekte ve piyasa dengesini sağlamaktadır.
***
Evet, Liralaşma adına bankalar ve finansal piyasalar suni bir yönlendirme içerisinde. Hem faiz baskılanıyor hem de kur baskılanıyor.
Ortada yaşam savaşı veren bir finansal kesim var.
Kendimize şu soruyu soralım: Bu aşırı negatif faizde bir kaç yıla kredi verecek bir TL tasarrufu kalır mı?
Ya da kredi verecek mali kurumlarda o mali güç kalır mı?
ÇILGINCA TÜKETİN
Küçük Amerika için bir başka noktaya geldik... Tüketim noktasına...
Neden tüketiyoruz ve tüketmek zorundayız? Kısaca izah edelim: Elinizde 1000 TL vardı ve bunu tüketmeyip kenara koydunuz. Bir yıl içinde satın almak istediğiniz gıda ürünlerinin fiyatı ortalama yüzde 140 civarı arttı. Yani 1000 TL ile almak istediğiniz ürünlerin fiyatı artık 2.400 TL’ye çıkmış durumda.
Ama sizin kenara koyup beklettiğiniz 1000 TL’nin getirisi sadece 170 lira ila 1.170 TL’ye çıktı.
Tüketmeyip, bekleyerek ne kaybettiğinizi anladınız sanırım.
Nitekim Eylül itibari ile yılın ilk 9 ayında ithalat %40,8 artışla 272 milyar dolara ulaşırken ihracat sadece %17,1 artışla 188,3 milyar dolara yükseldi.
Bu değişim sonucu dış ticaret açığımız ise -32,4 milyar dolardan -83,8 milyar dolara çıkmış oldu.
Burada bir farkı daha verelim: Ocak-Haziran döneminde ihracat artışı yüzde 20’ler düzeyinde seyrediyordu. Temmuz-Ağustos aylarında ihracat artış oranı %13’lere geriledi. Ve Eylül ayında bu artış hızı yüzde 9,2 ila tek haneye indi. Ama ithalat son sürat devam ediyor... İthalat artış hızı hala yüzde 40’lar düzeyinde.
***
İhracat neden geriliyor? Çünkü FED başta olmak üzere AB ülkeleri de ekonomilerini soğutmak istemektedir. Bu demektir ki daha düşük dış talep gelecek... Veya ihracat daha da kısılacak.
O zaman meselemiz şu: Hem içeride tüketimi canlı tutacağız ama hem de ihracatı yapamayacağız... O zaman aradaki açığı nereden karşılamayı düşünüyoruz?
Hem meydan okuyup hem de dövizi nasıl bulmayı düşünüyoruz?
Ya da hadi bugün bu açığı Putin vs ilişkileri ile sürdürdük. Yarın ne olacak?
Swaplar dahil ödemeler gelince dövizi kim nereden bulup ödeme yapacak?
Bugünü kurtarmak için yarına biriktirdiğimiz sorunlar yumağının farkında mısınız? Umarım yarınınızı düşünürsünüz...