serbestiyet.com’dan Hilal Köylü’nün, “konu ile ilgili” haberi…
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun bugünkü toplantısında Kadim Aşiretler Federasyonu, Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu, Medrese Alimleri Vakfı, Doğu Güneydoğu Anadolu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu ile İş Kadınları Dernekleri gibi önemli kuruluşların temsilcileri görüşlerini paylaşacak. İş adamları ve iş kadınları, terörle mücadelede harcanan maliyetler ve bölgedeki esnafın durumu hakkında kendi deneyimlerini aktaracak.
“Yeni, sivil anayasa istiyoruz”
Güneydoğu Sanayici ve iş insanları Derneği’nden (GÜNSİAD) Şahismail Bedirhanoğlu şöyle konuştu: “Sayın Bahçeli’ye, komisyon üyelerine, büyük risk aldığı için PKK lideri Öcalan’a da teşekkür ediyorum. Böylesi bir süreç daha önce de denendi ama bugünkü süreç daha güçlü destek görmektedir. Sürecin toplumsal, siyasal ve bürokratik desteği çok yüksek. Tarihi bir döneme tanıklık ediyoruz. inanılması çok zor gelişmelere tanıklık ediyoruz. Öcalan’ın örgütü fesheden açıklaması bölgede yaşayan bizler için tarihi önemdedir. Sürecin kritik eşiği de bu çağrıdır. 40 yılı aşkındır çatışma ve şiddetle yaşamış biri olarak büyük heyecan duyuyorum. Türkiye’nin geleceğini ipotek altına alan bu meseleyi çözmek zorundayız. Bu mesele yüzünden komşularımızla rasyonel ilişkiler geliştiremedik, Batı’yla ilişkilerimiz yüzünden patinaj yaptık, demokratik standartlarımızı yükseltemedik, 2 trilyon dolara mal olan yani 2 Türkiye kadar bir miktarı heba ettik, sayıları on binleri aşan canlarımızı yitirdik. Bölge ekonomisi büyük tahribat yaşadı terör yüzünden. Dışardan yatırım alamadık, bölgenin potansiyelini kullanamadık. Çatışma ve şiddetin olduğu yerde sermaye ve yatırım olmaz. Habur sürecinde, 2013 çözüm sürecinde katkı yapmış, arabuluculuk yapmış biri olarak bu sürece olan inancımı daha yüksek görüyorum. GÜNSİAD olarak sürece desteğimiz çok güçlüdür. Silahları bırakanlar tekrar geldikleri yere gittiler. Onların ülkeye dönüp, normal hayata katılmalıdır. Yasal altyapının hazırlanması gerekiyordu. Ümit ederiz önümüzdeki dönemde bu yasal hazırlığı görürüz. Kürtler özellikle herkesi kapsayan yeni bir anayasa istiyor, anayasal vatandaşlık istiyor. Kürtler kendi dilinde eğitim öğrenim hakkı istiyor.”
“Barış ortamıyla beraber kadınların da gücü, sözü kuvvetlenecektir”
Doğu ve Güneydoğu İş Kadınları Derneği’nden (DOGÜNKAD) Özlem Külahçı Tanaman: “Bizi çok heyecanlandıran bir sürecin içindeyiz. Bizim için asıl mesele bu sürecin yalnızca çatışmasızlıkla sınırlı kalmaması, barışa ve demokrasiye evrilmesidir. Barışın en büyük güvencesi anayasal zemindir. Toplumun her kesimi kendisini anayasal güvence altında hissetmelidir. Çatışmaların en ağır faturası bugüne kadar ekonomiye çıkmıştır. Kadınların ekonomik özgürlüklerinden geri tutulduğu günlere karşın biz ekonomik hayatta yer bulduk, yer bulmaya devam edeceğiz. Barış ortamıyla beraber erkek egemen alanlarda kadınların da gücü, sözü kuvvetlenecektir. Onurlu barış sadece bölge halkının değil, tüm Türkiye’nin kalkınmasının yolunu açacaktır.”
Doğu-Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu’ndan (DOGÜNSİFED) Devrim Türk: “40 yıllık acı dolu bir sayfayı kapatacak olan bu süreci başlattığı için herkesten önce Sayın Bahçeli’ye teşekkür ediyoruz. Sürece elimizden gelen tüm desteği vereceğiz. Ekonomik kalkınma ile toplumsal barış birbirini besler. Kürt meselesinin şiddet ve çatışmadan arındırılarak demokrasi zemininde konuşulması tarihi önemdedir. Süreç sonunda yapılacak düzenlemelerle sınır ticareti geliştirilmeli ve bölge ekonomisine katkısı yükseltilmelidir. Yatırımı geliştirecek, vergi avantajı da sağlayacak kalkınma programları uygulamaya konulmalı.”
“Kardeşliğin gelişmesine katkı sunacak herkes Allah’ın rızasını kazanacaktır.”
Kadim Aşiretler Federasyonu’ndan Rasim Aslan: “Yıllardır bölgenin sorunlarına ya duyarsız kalındı ya da tamamen hiçe sayıldı. Daha önce çözüm süreci gündeme geldiyse de, farklı kesimler o süreci sekteye uğrattı. Yılların ihmali ve yanlış politikaların son bulması için Sayın Bahçeli tarafından teklif edilen, sayın cumhurbaşkanımız tarafından makul karşılanan Terörsüz Türkiye süreci toplumumuzda büyük destek görmektedir. Burdan Abdullah Öcalan’a da yaptığı silah bırakma çağrısından ötürü de teşekkür ederiz. Sayın Bahçeli, her türlü riski alarak tarihe geçmiştir. Anadolu’nun yüzlerce yıllık kültürünün, birikiminin yaşatılması, gelecek nesillere bırakılması hepimiz için büyük onur olacaktır. Bizler kardeşliğe, kucaklaşmaya vesile olacak Terörsüz Türkiye girişimine büyük destek olacağız. Kimse yaraları yeniden deşmesin. Toplumun tüm kesimleri olarak üzerimize üzen tarihi sorumluluk gereği kardeşlik ve barış için elimizi taşın altına koymalıyız. Anadolu’da yıllarca beraber yaşanan tüm etnik, dini gruplar üzerindeki ayrışmalar giderilmelidir. Ülkemizdeki Kürtler ile diğer ülkelerdeki Kürt sorunu arasında çok fark vardır. Ülkemizdeki Kürtler belli yerlerde yoğunlaşmış olsa da Anadolu’da tüm etnik ve inanç gruplarıyla birlikte yaşamaktadırlar. Tarihte birlikte savaştık, bize bir bayrak ve ortak vatan miras bırakılmıştır. Her türlü nefret söyleminden ve ayrıştırma dilinden uzak durmalıyız. Köye dönüşler başlamalıdır.
Rengi, ırkı, dili ve dini ne olursa olsun herkesin eşit düzeyde ülkenin birinci sınıf düzeyinde eşit vatandaşı olduğu kabul edilmeli, – Yerel yönetimler yasası yeniden düzenlenmeli, – Üst düzey görevlendirmelerde liyakat sistemine geçilmeli – Farklı toplumlara sahip alim ve kanaat önderlerinin bazı durumlara karşı çıktıkları için dışlanmaları önüne geçilmeli, ders kitaplarında bu yönde düzenleme yapılmalı, – Dil, kültür, anadilde yayın, anadilde eğitim ve isim verilme gibi yapılan düzenleme ve iyileşmeler yasal güvence altına alınmalı, – Ekonomik olarak Dğu ve Güneydoğu’nun Batı illerine oranla farkı giderilmeli, – Ecdadımıza miras olan ve her zaman toplumumuzu birarada tutan dini, milli değerlerimizi esas alan bir düzenleme yapılmalı – Terörle Mücadele Yasası’nın süresi uzatılmalı, – Aşiret liderlerinin, kanaat önderlerinin itibarları korunmalı, – Gençlerimize istihdam oluşturacak alanlar yaratılmalı, sınır ticareti geliştirilmeli, – Kardeşliğin gelişmesine katkı sunacak herkes Allah’ın rızasını kazanacaktır.”
Abdullah Sağır: “Dillerimizin ve inanışlarımızın farklı oluşu Allah’ın varlığını ortaya koyar. Kardeşlik de Kuran’ın özünde vardır. Hepimiz Adem’in kardeşleriyiz. Kuran, tüm inançların varlığını teslim etmiş, farklı inanç sahiplerine eşit şekilde yaklaşmıştır. Kuran ibadetlerin icrasında ve mekanların idaresinde rol oynayanları da övmüştür. Kardeşler her türlü hakka eşit şekilde sahiptir. Bir kardeş diğer kardeşe tahakküm ederek, hak gaspına yol açamaz. Biz kardeş halklarız. En belirgin özelliğimiz iletişim kurmak, konuşmaktır. İnsan, konuşan bir canlıdır. Konuşmanın en etkin şekli dildir. Bir dili ortadan kaldırmaya çalışmak, hayvanların seviyesine düşmek, hakaret, insafsızlık, zulümdür, insanlık suçudur. Cumhurbaşkanımız da bir sözünde – asimilasyon bir insanlık suçudur- demiştir. Kuran dünyadaki her bir topluluğu bir halk olarak görmüştür. Kuran, halkın bireyleri arasında iletişimi sağlayan bir dilin yasaklanmasını kötü sayar. Ana dilde eğitim, öğrenim kardeşliğin pekişmesidir. Kuran ana dili kullanma hakkını da garanti altına almıştır.
Dolayısıyla Tevhid-i Tedrisat Kanunu başta tüm yasaklayıcı kanunlar kaldırılarak Kürtçe ve Türkçe’nin eşitliği sağlanmalıdır. Vaazler Kürtçe de verilebilmeli, Diyanet İşleri Başkanlığı da Kürtçe hutbe sunabilmelidir. Kuran’ın emri böyledir. Türkiye’de yaşayan, sayıları 40 milyonu bulan Kürtleri görmezden gelmek kabul edilemez. Nasıl İtalyanca, İspanyolca hazırlanıyorsa, Kürtçe de haktır. Diyanet’in yeteri personeli vardır. Kreş ve okul öncesi kurslarda Kürtçe öğrenim yapılabilmelidir. Bunların yapılması hem Kuran’ın emri hem de kardeşliğin emridir.