Kimse inkar etmesin, hepimiz besledik onu

İktisatçı yazar Yaşar Süngü, tarımda ortaya çıkan yanlışların üreticiden tüketiciye olacak şekilde zincirleme gittiğini; işin doğusunu bulmamız ve uygulamamız gerektiğini vurguluyor.

Kimse inkar etmesin, hepimiz besledik onu

Türkiye’de gıda arz zincirinin tarımsal üretim aşamasındaki toplam kayıp miktarı yaklaşık olarak 13,7 milyon ton.

Meyve sebze üretiminde bu kayıp miktarı 9,48 milyon ton.

Bütün bu kayıplar bize yüksek enflasyon olarak dönüyor.

**

Tarladan sofraya gıdada yüksek enflasyona doğru giden süreci Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak şöyle anlatıyor;

Meyve sebzede kayıplar hasattan itibaren tüketime kadar zincirin birçok aşamasında karşımıza çıkıyor.

Plansız üretim, ürünün özensiz hasat edilmesi, elverişsiz depolama koşulları, yetersiz paketleme, nakliye sırasında soğuk zincirin kırılması, satış sürecinde koşullarının uygun olmaması veya satış süresinin uzaması ürünün tüketiciye ulaşana kadar kayba uğramasındaki temel faktörler.

Yanlış tüketim alışkanlıkları da bu kayıplara eklendiğinde bazı ürünlerde yüzde 40’lara kadar kayıplar yaşanabiliyor.

Bütün bu eksiklikler vatandaşa yüksek fiyatlı gıdalar olarak dönüyor

Meyve ve sebzenin sağlıklı olarak tüketiciye ulaştırılması için soğuk zincirin hasattan ihracata veya tüketime kadar kırılmaması gerekiyor.

Maalesef ihracat aşamasına gelene kadar taşıma sırasında soğuk zincir birçok kez kesintiye uğruyor.

Böyle olunca da ürünlerde kalite kaybı oluyor.

**

Uçak’a göre bu kayıplar için alternatif üretim imkanları oluşturmak mümkün.

Meyve sebze atıklarından gübre üretilebilir.

Bioenerji üretimi yapılabilir.

Yurtdışında bunun örnekleri var.

Ama bizim atıklardan alternatif üretim alanları geliştirmekle birlikte atıkları nasıl en aza indirebileceğimize daha fazla kafa yormamız gerekiyor.

Kayıp oranlarını en aza indirmek için hasat tekniklerinden ilaçlamaya, depolama ve paketleme tesislerindeki görevlilerden perakende sektörüne kadar geniş çaplı bir bilinçlendirme ve eğitim çalışması yapılabilir

İşletmelere yakın depolama tesisleri kurulabilir.

Bu altyapı sorunlarının bertaraf edilmesi aslında çok kolay.

Devlet, özel sektör ve üniversite işbirliği ile kolaylıkla çözülebilir.

Ama ortak irade lazım.

**

Türkiye’de üretilen ürünlerin en az üçte biri dalında çürüyor.

Bahçe sahipleri ekonomik değeri kalmamış, satmaya ve pazarlamaya değer bulmadığı ürünleri hasat etmiyor.

Bitkilerdeki zararlılar da hasat edilmeyen ürünleri kış mevsimini geçirmek için kullanıyorlar.

Tarım uzmanları bu ürünlerin satılmayacaksa veya tüketim için toplanmayacaksa dalında bile bırakılmamasını, dibine düşeni de dibinde bırakmayıp ağaçtan uzaklaştırılmasını öneriyorlar.

Uzmanların önerilerini dinleyen var mı?

Yok.

Ancak birileri tarladan sofraya kadar süren israfla gelen yüksek enflasyonu önlemenin kolay ve faydalı bir yolunu bulmuş.

**

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği iş birliğiyle organize edilen “Son Hasat Projesi”, Trabzon hurmasında son hasat, mandalinada ilk hasat şeklinde gerçekleştirildi.

Gönüllü üniversite öğrencileriyle yapılan son hasat ürünleri Trabzon hurmaları ile mandalinalar ihtiyaç sahiplerine ücretsiz olarak dağıtıldı.

Böylelikle hem israfı önlemiş oldular hem ihtiyaç sahiplerini sevindirdiler hem de teknik anlamda zararlı organizmaların bahçelerde kalan ürünleri konukçu olarak kullanmasının önüne geçtiler yani bahçe sahibini gereksiz ilaç kullanmaktan ve lüzumsuz masraftan kurtardılar.

En önemlisi de yüksek enflasyonun önüne geçtiler.

**

Kimse inkar etmesin, suçu da başkalarına atmasın, yüksek enflasyonu tarladan sofraya kadar az ya da çok hepimiz besledik.

Bananecilik, nemelazımcılık, beni ilgilendirmezcilik, benmerkezcilik, egoizm, israfçılık küçük büyük demeden işe yarayan insan olmaya çalışmakla önlenir.

Toplumsal katılımcılık ve toplumsal değerler ancak böyle ayakta kalır ve yaşatılır.

Sokakta gülümseyerek yürümek bile toplumun moralini yükseltmeye yaradığı için bizi işe yarayan insan sınıfına dahil etmeye yeter.

Yaşadığımız topluma bu kadar katkı sağlamak borcumuzdur.

2022 yılında bunu toplumdan esirgemeyelim.