Kimliklerini kaybetmiş hükümsüzler

Hasan Öztürk- 31.01.2018

Kimliklerini kaybetmiş hükümsüzler

Seferberlik ve savaş görmüş büyüklerimizden aktarılan şöyle dualar vardır.

?Allah kimseyi vatan düşmanı da etmesin, vatansız da etmesin?.

Bir kimse üzerinde yaşadığı topraklara düşman ve bu düşmanlığı, kirlenmiş yahut kirletilmiş siyasi ideolojisi üzerine bina etmişse, o kişi veya kişilerde kimlik ve kişilik kaybolmuş demektir.

Doğal olarak bu kayıp, hemen her meselede çirkin kirliliklerle dolu çeşit çeşit nefretler doğurur. Haliyle tüm nefret çeşitleri bir süre sonra iflah olmaz düşmanlıklara kapı aralar ve o kapıdan da sel gibi kin akar, öfke akar.

Yine böyle hastalıklı kesimlerin; gözleri bağlı, kulakları tıkalı, zihinleri mefluç olmuş şekilde ürettikleri düşmanlıklarından birisi de toplumun genelinin kabullendiği, desteklediği, savunduğu her şeyi reddetmek ve düşman olmaktır.

İşte en canlı örneğini Afrin operasyonunda yaşıyoruz. Devlet-millet işbirliğiyle; vatanımızın-milletimizin bağımsızlığı için verilen mücadeleye karşı duruşlarını, düşmanla işbirliği yaptıklarını birlikte görüyoruz.

Burada şu soru sorulabilir!

-?Peki, bu kesimlerin, bugüne kadar devlet ve millet hesabına hiç mi bir faydaları olmamıştır. Toplumun hiçbir yarasına merhem olmamışlar mıdır??

Sorunun cevabı elbette kocaman bir hiçtir!

Terör örgütlerine destek vermekten, ağızlarına sakız ettikleri ?demokrasi, demokratlık ve insan hakları? gibi ikiyüzlülük çamuruyla bezeli sloganlar altında, devletimize ve milletimize karşı sürekli ihanet sergilemekteler.

?

Bilgelerimiz der ki; ?Vatandaşı olduğu devletine, halkına, ailesine karşı ahlak ve erdem yoksunluğu yaşayanlar, bu hususta bir fikre, düşünceye sahip olmayanlar, insan görünümündeki kadavralardır?.

Bizim ülkemizin ve insanımızın kaderinde ne yazık ki, böyle kesimler tarih boyunca hiç eksik olmamıştır. Gerçi bir açıdan olmamaları da gerekir. Neden?

Nedenini Üstad Necip Fazıl´ın şu ifadesiyle hatırlayalım:

Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın;
Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!.

Yine atalarımız buyururlar ki, ?Zalimden ve zulümden yana olan düşmanların kaypak olanına değil mert olanına bakın?!

Mert düşmanla oturulur, konuşulur, anlaşılır, barış sağlanmazsa bile hiç olmazsa şerrinden emin olunacak tedbirler alınır.

Bizdeki ihanet şebekelerinin hangi birisinden emin olacağız. Apaçık şekilde düşmandan yana tavır alıyor ve ekmeğimizi yiyerek, suyumuzu içerek, devletin her türlü maddi imkânından yararlanarak; lüks içerisinde, para içerisinde, ceplerinde diplomat pasaportlarıyla, rahat rahat sövüyorlar.

Zerre kadar kimlik ve kişilik sahibi olsalar, zerre kadar haysiyet ve şerefleri olsa; devletimize, halkımıza ve askerimize düşmanlık ederler mi?

?

Ezcümle:

Dokuz ayrı cephede savaştıktan sonra İstiklal harbiyle bize bu toprakları vatan olarak bırakan atalarımızın tüm mücadeleleri, yorgunlukları, yoksullukları, kendilerinden sonraki nesillerin daha onurlu ve hür yaşamaları içindi.

Bu emanete hıyanetlik etmek, dış düşmanlardan daha beter bir düşmanlıktır.