Tarih: 27.11.2021 13:13

Kılıçdaroğlu: Biz farklı düşünenleri hala cezalandırmaya devam ediyoruz

Facebook Twitter Linked-in

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İkinci Yüzyılda Eğitim Hakkı Çalıştayı’nda konuştu. “Eğitim çağdaş uygarlığa ulaştıran temel aktör. Biz yeteri kadar önem verdik mi? Bir yüzyılı bitirdik.” diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“İstedik ki eğitim sorunu da aşmış olalım. Bugün geldiğimiz noktada çok güzel başlayan eğitim süreci zaman içinde ciddi aksamalara yol açtı. Çocukları denek olarak kullandık. Bunu yaparken de öğretmenleri dinlemedik. ‘En iyisini biz biliyoruz’ dedik. Sonuçta da bugünkü tablo çıktı. 4 artı 4 artı 4 sistemi, parlamentoya geldiğinde bunun yanlış olduğunu, eğitim şuralarında görüşmediğini, Millî Eğitim Bakanlığı’nda görüşülmediği, beş milletvekili imzasıyla geldiğini ve beş milletvekilinin hiçbirinin eğitici olmadığını söyledik. Akşam bu konuya bakarken, o kanun teklifini tekrar çıkardım, bu. 5 imza var, hiçbiri eğitici değil; avukat var, maliyeci var, ilahiyatçı var… Bugünkü tablo hepimizin yüreğini büken, burkan bir tablo.

Eğitimin öznesini öğretmen oluşturur. Öğretmeni toplumun en saygın konumuna getirmek zorundayız. Okuduğum yıllarda, toplumun her kesimi öğretmene saygı gösterirdi. Saygıyı büyüteceğimize düşürdük. Artık bir öğretmenler için özel yasanın çıkması lazım. Özlük haklarının ayrı bir yasada düzenlenmesi lazım. Sıradan bir meslek değil öğretmen. Bugün 657 cenderesinden çıkarıp öğretmeni farklı yere oturtmamız lazım.

Bu yasanın içine mutlaka 3600 ek gösterge konulmalıdır. Çalışırken itibarlı saydığımız bir öğretmen, ona belli hakları tanıdığımız bir öğretmen emekli olduğu zaman başka yere itilmemelidir. Aynı bütçesini sürdürebilmelidir. 3600 ek gösterge vererek toplumun saydığını, sevdiğini hissettirmemiz gerekir. 24 Kasımlarda bir maaş ikramiye vermemiz lazım. Şu anlama geliyor, ‘öğretmene bir ayrıcalık sağlamak istiyorum.’ Hizmet içi eğitim. Öğretmenler de kendilerini eğitmek zorunda. Dünya o kadar hızlı değişiyor ki öğretmenler de sürekli kendini yenilemeli.

Öğretmenlerin yaşadığı temel sorunların birisi de liyakatin göz ardı edilip sıcak siyasetle hak etmediği yerlere bir yerlere taşınması. Liyakatli olan, saygınlığı olan, bilgisi ve birikimli olan bir kültürün oluşması lazım. Atama bekleyen öğretmenler. Yüz binler. Eğitimin bize öğrettiği bir şey de şudur: Bize iktisat dersinin temel kuralı olarak şunu öğrettiler. İnsanların ihtiyaçları sınırsız, kaynaklar sınırlıdır. Sınırsız ihtiyaçlarla sınırlı kaynakları denge içinde tutmaktır. Bunu öğrettiler. Her yerde mantar gibi öğretmen yetiştiren okullar. Plansız ve programsız.

İstanbul’da çöp toplayanlarla buluştum, atama bekleyen öğretmen ‘ben çöp toplayarak çoluk çocuğuma bakıyorum’ dedi. Bu tabloyu siyaset kurumu içine sindirecek mi? Yaptığı hatayı fark edecek mi? Planlama dediğimiz budur. Önceliklerin sağlıklı belirlenmesi, sınırlı kaynakların en verimli yerlerde kullanmasıdır. Her yerde mantar gibi açtılar. Bu kaynakların verimli kullanmadığını, savurganca harcandığını gösterir. Üniversiteyi bitirip, toplumdan kendisini koparıp ve intihara sürüklenen öğretmen adaylarını görünce hepimizin yüreği burkuluyor.

Farklı düşünebiliyorsanız, o ülkenin hızla büyümesine en büyük katkıyı siz yapıyorsunuz veya yapacaksınız demektir. Orta Çağ’da bir kişi çıkıyor, ‘dünya yuvarlaktır’ diyor. Herkes dünyanın düz olduğuna inanıyor. Engizisyon mahkemesine götürüyorlar. Bugün farklı düşünmenin ne kadar değerli olduğunu gelişmiş ülkeler kavramıştır. Biz ise farklı düşünenleri hala cezalandırmaya devam ediyoruz. Barış Akademisyenleri, farklı düşündüler diye üniversitelerden attık. Niçin, niye atıyoruz, hangi gerekçeyle atıyoruz ve 21. yüz yılda yapıyoruz bunu. Kanun hükmünde kararname ile görevine son verilen; tabii savcılık soruşturma açmış takipsizlik vermişse, mahkeme beraat vermişse; bunların tamamının görevlerine iade edilmesi lazım, Türkiye’nin bu ayıptan kurtulması lazım.

Her okulun bütçesini ayrı olması lazım. Öğrencilerin de orada olması lazım. Madem demokrasi okuldan başlayacak o zaman okul bütçesi üzerinden demokrasiyi, kaynakların nasıl verimli kullanılması gerektiğini öğretebiliriz.

Eğitime ayrılan bütçe; eğer bir yere kaynak ayrılacaksanız ve ülkenin geleceği için önemliyse, o kaynağın öncelikle ayrılması gereken yer eğitimdir. Sadece Millî Eğitim Bakanlığı ve okullarla ilgili bir kaynağa ihtiyacımız var diye bir açılsa, milyonlarca kişi kaynağa para yatırır. Bir dönem kız çocukları gönderilmiyordu okula ama şimdi özellikle kız çocuklarının okumasını istiyor anneler.

OSB’lerde teknoloji liselerini kurmak istiyoruz. Belli sınıftan sonra okuduğu bölümün izdüşümü olan fabrikaya gidecek. Belli bir süre sonra staja gidecek. Primleri devlet yaratacak. Nasıl çalıştığını görecek. Okuldan sonra işe hazır olacak. Bu okulların cazip olması için; eğer çocuk teknoloji lisesini bitirdiğinde üniversiteye gitmek istiyorsa izdüşümü olanlarda artı puan alacak. Bunu hocaların tartışmasını istiyoruz. Eksiğimiz varsa tamamlamak isteriz. Önümüzdeki süreçte her şey değişecek. Siyasi atmosfer değişecek. Ülkenin beraber ve birlikte olmaya ihtiyacı var. Büyütmenin yolu da eğitimdir.

Benim öğrendiğim ve uzmanlarla yaptığım görüşmelerde önemli tehlikelerden biri de uyuşturucu bağımlılığı. İstanbul’da iki yoksul mahallede araştırma yaptık. Annelerin söylediği ‘akşam eve geldiğinde cep telefonu yoksa acaba bir şey mi yaptı?’ Çocuğunun uyuşturucu kullandığının kimsenin bilmesini istemiyor. Her okulda mutlaka güvenlik görevlisi istiyor. Sadece güvenlik görevlisi değil bir de sağlık görevlisi olması lazım. Dışarıda atama bekleyen çok sayıda sağlıkçımız var. Okullara güvenlik alınabilir.  

Dünyayı gençlerimiz sorguladıkları zaman ‘yeni icat çıkarmayın’ diye var ya biz ‘yeni icat çıkarırsanız başımızın üstünde yeriniz var’ diyeceğiz. Fırsat eşitliğini sağlayacağız. Ben Anadolu’nun ücra yerinde doğduğumu bilmenizi isterim, bu fırsat eşitliği bu ülkenin bütün çocuklarına sağlanması lazım. Gönül isterdi ki bütün siyasi parti genel başkanları burada olsaydı. Çok karamsar değilim. Bunların hepsi olacak.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —