Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Kesişme noktasında olmak

Ahmet Taşgetiren, iyi insan- kötü insan ikileminde; insanın ve kurdun , kuşun hakkına riayet edilmesi düşüncesi üzerinden Sırrı Süreyya Önder ve Özgür Özel’e saldıran kişi ve “kişiler” üzerinden bir değerlendirmede bulunuyor.

Kesişme noktasında olmak

"Pergel metaforu” diye bilinir. Mevlânâ’ya aittir. Bir ayağı sabit, diğer ayağı ile geniş çemberler çizer, dünyayı dolaşır. Sabit ayak, İslâm imanıdır, dolaştığı dünya insanlık alemidir. Kalp ağrısı onu yatağa düşürdüğünde ve bu hal nerede ise bütün siyaset – sanat – kültür âleminde derin üzüntüler oluşturduğunda “Sırrı Süreyya - İyi insan özlemi” başlıklı yazıyı yazmıştım. Herkesin bir şekliyle Sırrı Süreyya’da tanık olduğu “İyi insan özellikleri” çok geniş kesimlerin kesişme noktası olmuştu. O yazıya Sırrı Süreyya’nın “Gezi” ile ilgili şu sözlerini de almıştım:

(Ben istediğim ağacı keserim, istediğim yere istediğim şeyi yaparım) demek, Allah’a şirk koşmaktır. Eğer Müslümansanız, bu ağaçlar kıyamette bizden önce dirilecekler ve bizlere şahadet edecekler. Biz, bize şehadet edecek canlıların hakkını hukukunu koruyoruz…”

Bunu ancak içinde derin bir “Mahşer bilinci” olan insan söyleyebilirdi. Bu sözler benimle can damarımdan kesişiyordu.

Bu yazıma ertesi gün sözüm ona “islâmî misyon”a sahiplik iddiasında bir köşede “Hep biz kötüyüz, teröristler iyi, öyle mi Taşgetiren?” başlığı ile bir reddiye yazıldı. Benim hâlâ “Bizim” dediğim için eleştirildiğim “Camia”dan hâlâ böylesine “kin yüklü”, “iyilik”ten, daha kötüsü “insanlıktan yoksun” bir yazı çıkabildiği için utandım.

O yazının sahibi, önceki gün, tanıdığı bütün muhafazakâr siyasetçiler tabutu karşısında saf tutup “İyi biliriz” diye seslendiğinde ne hissetmiştir merak ediyorum. Sırrı Süreyya kalp dünyasında neye inanıyor olursa olsun onunla meselâ “Hazreti Hatice Annemiz” derken birlikte olamaz mısınız? Şu, “Ağaçlarla helâlleşmek zorunda kalacağımız” sözünde buluşamaz mısınız?

Mevlâna Hazretleri pergelin geniş ayağında sizinle hangi özelliklerde buluşur, bilemiyorum. Ama bakın Tarık Tufan, Sırrı Süreyya’nın vasiyetini açıklamış. Şöyle demiş Tarık Tufan:

“Sırrı Abi, katıldığımız bir cenazede ‘Tarık vasiyetimdir, tabutumun ardından Şeyh Galip’in Naat’ını oku.

O Na’t’ta şu ifadeler var: “Sen Ahmed ü Mahmud u Muhammedsin Efendim Hak’dan bize sultan-ı müeyyedsin Efendim.”

Tarık Tufan, “Kalbimde dostluğunun ve iyiliğinin tesellisiyle uğurluyorum” diyor bu açıklamanın ardından.

Hasan Bülent Kahraman t24’te Sırrı Süreyya’nın “Şark kültürü” diye ifade ettiği İslâm’la beslenen varlığa - hafızaya derin vukufuna işaret ederken, Birikim dergisinde yayınlanan “Mü’minin celâdetine ne oldu?” yazısını örnek gösteriyor. “Mü’minin celâdeti” denen şey gündemimizde mi? Herkesin siyaseten bir statü kapma derdine düştüğü iklimde “Ne oldu?” sorusuna bir cevap veren var mı?

İyi insan” diyorum. Ülke olarak hiç olmazsa “İyi insan ortak paydası”nı gündemimize alalım. Hangi dünya görüşüne sahip olursak olalım, hiç olmazsa kişiliklerimizde “iyi insan”ı arayalım. Sonunda musalla taşında “Nasıl bilirsiniz?” diye sorulduğunda “İyi” biliriz” diye cevap verilmesi bekleniyor ne de olsa…

İşte, farklı dünya görüşlerinde on binlerce insan Sırrı Süreyya için “İyi biliriz” diye seslendi. Bu da bir mazhariyet. Ama ona lâyık olabilmek de bir meziyet… Allah rahmet eylesin.

ÖZEL’E SALDIRI-BİR KÖTÜ İNSAN ÖRNEĞİ

Bir kötü insan. İki çocuğunu öldürmüş, başka cürümleri de var. Bir “İyi insan”ın ebediyete uğurlandığı programın peşinden, orada seslendirilen “iyi insan vasıfları”ndan hiç nasip almamışçasına dışarda Özgür Özel’e saldırıyor. Böyle bir ortamda böyle bir saldırı hangi saikle yapılmış olabilir ki?

Özgür Özel, 19 Mart’tan bu yana bir yandan İmamoğlu etrafında iktidara karşı bir hukuk – özgürlük – demokratik siyaset mücadelesi verirken, diğer yandan da CHP içinde “Genel Başkanlık”la üstlendiği sorumluluk çerçevesinde partiyi geniş kitlelerin kesişme noktasına oturtmaya çalışıyor.

Evet, CHP’nin bilinen bir kimliği var. O kimlikle yürüdü on yıllar boyunca… Arayışlar oldu ama, o ana kimlik hep baskın çıktı ve geniş kitlelerle mesafede kapanma olmadı. “Cam tavan” dedi Özgür Özel bu tıkanmışlığa…

Bir süredir “Demokratlık” ekseninde farklı kesimlere ulaşma çabasında… Partilerin “kurumsal yapısı”ndan tepki almak da istemiyor belli ki, çünkü mevcut sistemde “İttifaksız olmayacağı”nı biliyor, ve bir gün “İttifak için” kapılar çalınacak. Ama şimdiden, sıcak yaklaşımla zemin oluşturmak gerekiyor.

Bu saldırı “Telef etmek – Had bildirmek” sözlerinin siyasi tedavülde dolaştığı bir zeminde geldi, kötü oldu. Kötü oldu, ülkeyi yönetenler adına kötü oldu. Hafızada bir de eski genel başkan Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişiminin nerede ise hiç ceza almaması gerçeği bulununca, iktidar adına mesele daha da sakilleşiyor.

Bereket Özel’in saldırıdan sonra ilk tepkisi ölçülü oldu. Ama epeyce bir süredir meydanlara “meydan okuyucu” bir söylem taşıyor, bundan sonra bu dozun artacağı tahmin edilebilir.

Ülkeyi Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetiyor. Cumhur İttifakı, Ak Parti, MHP hepsi o. Ülkede herkesin can güvenliğinden de o sorumlu. Hukukun işleyişinden – işlemeyişinden de o sorumlu. Özel’e yapılan saldırı, herhalde en çok onun dünyasında rahatsız edici bulunmuştur. Oradan yapılan “Geçmiş olsun” telefonu, dileyelim, bundan sonraki sağlıklı iletişimin başlangıcı olsun. “Kesişme noktası” dedim başlıkta. Sırrı Süreyya’da kesiştik iyi oldu, bir ülkenin Cumhurbaşkanı ile Ana Muhalefet liderinin kesişme noktalarının bulunması da o kadar hayati ki…



Anahtar Kelimeler: Kesişme noktasında olmak

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER