SALİHA SULTAN
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, edebiyat tarihçisi Doç. Dr. Nuri Sağlam, yıllar önce Türk Edebiyatı dergisinde yayımlanan ‘Bir İntihar Simülasyonu Olarak Kara Kemal Cinayeti’ yazısında resmi tarih yazımının İzmir Suikastı ile ilişkilendirdiği Kara Kemal’in intihar ettiğine ilişkin iddianın nasıl üretildiğini ortaya çıkarmıştı. Geçtiğimiz günlerde Çamlıca’daki Rindan buluşmasında karşılaştığım Doç. Dr. Sağlam bu kez yeni bir ‘bomba’ ile karşımızda. Sağlam, Kemal Tahir’in ilk baskısı 1969’da yapılan "Kurt Kanunu" romanının 1981’den bu yana tahrif edilmiş şekilde basıldığını fark etmiş. Romanda Kara Kemal’in intiharı iddiasıyla ilgili satırların 12 Mart döneminde Tekin Yayınevi’nce yapılan baskılarından çıkarıldığını, bunun dışında da eserin birçok bölümünde ‘çok ciddi değişiklikler’ yapıldığını belirten Nuri Sağlam Hoca ile, edebiyat dünyasında büyük sarsıntı yaratacak bu tahrifatın detaylarını konuştum.
Doç. Dr. Nuri Sağlam
YAKIN TARİHİN ÇALKANTILI DÖNEMİNİ YAZDI
Nuri Hocam, öncelikle Türk edebiyatının usta kalemi Kemal Tahir’in ‘Kurt Kanunu’ romanını öne çıkaran özellikler hakkında bilgilerinizi okurlarımızla paylaşırsanız sevinirim.
Kemal Tahir’in ‘Kurt Kanunu’ romanı ilk defa 1969 yılında Bilgi Yayınevi tarafından basılmış ve o tarihten itibaren yarım asrı aşkın bir süredir özellikle edebiyat-tarih-siyaset bağlamında sürekli tartışma konusu olmuştur. Çünkü bu romanda, 1926 yılında Cumhurreisi Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya düzenlenen İzmir suikastı olayını bir fon olarak kullanan Kemal Tahir, yakın dönem Türk siyasî tarihinin İkinci Meşrutiyet’ten 1926’ya kadar gelen en çalkantılı ve karanlık dönemini konu edinmekte ve kurgunun ana eksenine tamamen şahsî ihtirasın körüklediği ‘güç’ ve ‘iktidar’ mücadelesini yerleştirmektedir. Nitekim romanın adıyla beraber “Kurtlukta düşeni yemek kanundur” epigrafından da kolaylıkla anlaşılacağı üzere esasen hiçbir insanî kaydın geçerli olmadığı bu kadîm kavganın muhtelif tezahürlerini, İzmir suikastı üzerinden bir kere daha gözler önüne sermekte ve böylece kendi tabiriyle ‘günümüz olaylarına ve sorunlarımıza bir spot ışığı’ düşürmektedir…
1972 BİLGİ YAYINEVİ (ORİJİNAL NÜSHA)
Roman, dolayısıyla Kara Kemal’in Atatürk’e suikast suçundan aranmasını da anlatıyor. Siz 2012 yılında Türk Edebiyatı dergisinde ‘Bir İntihar Simülasyonu Olarak Kara Kemal Cinayeti’ başlıklı bir yazı yayımlamış, Kara Kemal’in intihar etmediğini, öldürüldüğünü ileri sürmüştünüz. Bu yazıda paylaştığınız bilgileri tekrar hatırlatabilir misiniz?
Eski İttihatçılardan Kara Kemal, 1926 yılında Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı öldürmek ve hükûmeti ele geçirmek üzere düzenlenen İzmir suikastı olayının baş sorumlusu olduğu suçlamasıyla Ankara İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanmadan idam cezasına mahkûm edilmişti. Bunun üzerine kaçmak mecburiyetinde kalan Kara Kemal, birkaç ay sonra İstanbul’un Cerrahpaşa semtindeki bir evde kolluk kuvvetleri tarafından kıstırılmış ve vurularak öldürülmüştü! Fakat dönemin gazetelerinde Kara Kemal’in yakalanacağı sırada intihar ettiği yazılıp çizilmiş ve resmî tarih de bu doğrultuda kurgulanmıştı. 2012 yılında Türk Edebiyatı dergisinde yayımladığım ‘Bir İntihar Simülasyonu Olarak Kara Kemal Cinayeti’ başlıklı yazımda, Kara Kemal’in intihar etmediğini, Ankara İstiklal Mahkemesi’nin emriyle İstanbul polisi tarafından vurularak öldürüldüğünü ileri sürmüş ve ‘Kurt Kanunu’ romanına istinaden “Kemal Tahir, çok daha dramatik ve gerilimi çok daha yüksek bir anlatıya son derece müsait olan Kara Kemal’in intiharı meselesini, romanda sadece İstanbul Valiliği’nden Ankara İstiklâl Mahkemesi’ne çekilen bir telgrafı aktarmakla geçiştirmiş ve devamında Gazeteci Murat’a yaptırdığı uydurma bir röportaj üzerinden anlatmayı denemiştir” demiştim. Çünkü Kurt Kanunu’nun benim okuduğum baskılarında Kara Kemal’in öldürüldüğüne dair herhangi bir ifade yoktu...
1982 TEKİN YAYINEVİ (TAHRİF EDİLMİŞ NÜSHA)
TAHRİFAT 1982 TARİHLİ BASKIDA BAŞLIYOR
Şimdi, o yazınızdan 13 yıl sonra yeni bir iddiada bulunuyor, yazınıza kaynak gösterdiğiniz ‘Kurt Kanunu’ romanının ilgili bölümünde Kara Kemal’in intihar etmediğinin, polis tarafından kasten öldürüldüğünün yazdığını fakat bu bölümün 12 Eylül 1980 sonrasında romandan çıkarıldığını söylüyorsunuz. Bu iddianızın temeli nedir? Siz bu tahrifatın nasıl farkına vardınız?
‘Kurt Kanunu’ romanını daha evvel ilk defa Tekin Yayınevi’nin 1982 tarihli 3. baskısından okumuştum. Fakat söz konusu yazımda referans olarak İthaki Yayınları’nın 2005 tarihli 4. baskısını kullanmış ve en son iki yılı aşkın bir süredir üzerinde çalıştığım ‘Gazi Paşa’ya Suikast ve Kurt Kanunu’ adlı kitabım için de Ketebe Yayınları’nın 2022 baskısını referans almıştım. Bu baskıların hiçbirinde Kara Kemal’in öldürüldüğü yazmıyordu! Dolayısıyla kitabımın ‘Kara Kemal Cinayeti!’ başlıklı bölümünde ‘Kurt Kanunu’ romanından böyle bir alıntı yoktu. Ancak kitabı okuma zahmetine katlanan değerli meslektaşım Dr. Ali Yıldız, bu konuya dikkat çekince romanda Kara Kemal’in öldürüldüğüne dair herhangi bir ifade olmadığını söyledim. Kendisi nazikçe “Var, herhalde gözden kaçırmış olmalısın!” dedi ve söz konusu pasajın fotoğrafını çekip gönderdi. Böylece bu muhavere sırasında Ali Bey’in romanın otantik nüshasına benimse tahrif edilmiş nüshalarına atfen konuştuğumuzu tesadüfen fark etmiş olduk!…
2005 İTHAKİ YAYINLARI (TAHRİFLİ NÜSHA)
Peki bu vahim tahrifatı fark ettikten sonra ne hissettiniz, neler yaptınız?
Bilgi Yayınevi’nin 1972 baskısına ait olan bu pasajı okur okumaz aniden mideme saplanan ağır bir sancıya rağmen hiç vakit kaybetmeden ‘Kurt Kanunu’ romanının söz konusu otantik baskısını edindim ve Tekin Yayınevi’nden çıkan 1982 tarihli nüshayla satır satır karşılaştırmaya koyuldum. Sayfalar ilerledikçe artan büyük bir şaşkınlık, üzüntü, ıstırap, utanç, hüzün ve kim bilir belki biraz da sevinçle karışık tuhaf bir duygu anaforu bütün benliğimi sarıyor ve bu süreçte her ne hikmetse merhum Âkif’in “Şu mezarlar ki, uzanmış gidiyor, ey yolcu, / Nereden başladı yükselmeye, bak, nerede ucu!” mısraları zihnimde dönüp duruyordu… Karşılaştırmayı bitirince çok cılız da olsa son bir ümitle dönüp İthaki ve Ketebe Yayınları tarafından basılan nüshalara bir daha baktım. Eğer kendimi tutmasaydım Akif’in mezkûr mısralarını bu sefer bizzat ben bozacak ve neredeyse “Şu tahrifat ki uzanmış gidiyor, ey yolcu, / Nereden başladı bu tahribat, bak, nerede ucu!” demekten kendimi alamayacaktım!...